Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter |  Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ   | 
 
 
   Wa An-Nāzi`āti Gharqāan 
  
     
    | 079-001. Ta en derinden acıyla sِkerek çıkaranlara andolsun. 
 | 
   وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاً | 
 
 
   Wa An-Nāshiţāti Nashţāan 
  
     
    | 079-002. Yumuşacık çekip alanlara, 
 | 
   وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاً | 
 
 
   Wa As-Sābiĥāti Sabĥāan 
  
     
    | 079-003. Yüzdükçe yüzerek gidenlere, 
 | 
   وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاً | 
 
 
   Fālssābiqāti Sabqāan 
  
     
    | 079-004. ضncü olarak yarışıp geçenlere, 
 | 
   فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاً | 
 
 
   Fālmudabbirāti 'Amrāan 
  
     
    | 079-005. Derken işi bir düzen içinde evirip çevirenlere, 
 | 
   فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْراً | 
 
 
   Yawma Tarjufu Ar-Rājifatu 
  
     
    | 079-006. O sarsıntının sarsacağı gün, 
 | 
   يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ | 
 
 
   Tatba`uhā Ar-Rādifatu 
  
     
    | 079-007. Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek. 
 | 
   تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ | 
 
 
   Qulūbun Yawma'idhin Wājifatun 
  
     
    | 079-008. O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak. 
 | 
   قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ | 
 
 
   'Abşāruhā Khāshi`atun 
  
     
    | 079-009. Gِzler zillet içinde düşecek. 
 | 
   أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ | 
 
 
   Yaqūlūna 'A'innā Lamardūdūna Fī Al-Ĥāfirati 
  
     
    | 079-010. Derler ki: "Biz çukurda iken, gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) dِndürüleceğiz?" 
 | 
   يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ | 
 
 
   'A'idhā Kunnā `Ižāmāan Nakhiratan 
  
     
    | 079-011. "Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?" 
 | 
   أَئِذَا كُنَّا عِظَاما ً نَخِرَةً | 
 
 
   Qālū Tilka 'Idhāan Karratun Khāsiratun 
  
     
    | 079-012. Derler ki: "Şu durumda, zararına bir dِnüştür bu." 
 | 
   قَالُوا تِلْكَ إِذا ً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ | 
 
 
   Fa'innamā Hiya Zajratun Wāĥidatun 
  
     
    | 079-013. Oysa bu, yalnızca tek bir haykırıştır. 
 | 
   فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ | 
 
 
   Fa'idhā Hum Bis-Sāhirati 
  
     
    | 079-014. Bir de bakarsın ki, onlar, yerin üstündedirler. 
 | 
   فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ | 
 
 
   Hal 'Tāka Ĥadīthu Mūsá 
  
     
    | 079-015. Musa'nın haberi sana geldi mi? 
 | 
   هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى | 
 
 
   'Idh Nādāhu Rabbuhu Bil-Wādi Al-Muqaddasi Ţuwan 
  
     
    | 079-016. Hani Rabbi ona, kutsal vadi Tuva'da seslenmişti: 
 | 
   إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوىً | 
 
 
   Adh/hab 'Ilá Fir`awna 'Innahu Ţaghá 
  
     
    | 079-017. "Firavun'a git; çünkü o, azdı." 
 | 
   اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى | 
 
 
   Faqul Hal Laka 'Ilá 'An Tazakká 
  
     
    | 079-018. Ona de ki: “Temizlenmek ister misin?" 
 | 
   فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَى أَنْ تَزَكَّى | 
 
 
    Wa 'Ahdiyaka 'Ilá Rabbika Fatakhshá 
  
     
    | 079-019. "Seni Rabbine yِnelteyim, bِylece (O'ndan) korkmuş olursun." 
 | 
   وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى | 
 
 
   Fa'arāhu Al-'Āyata Al-Kubrá 
  
     
    | 079-020. (Musa) Ona büyük mucizeyi gِsterdi. 
 | 
   فَأَرَاهُ الآيَةَ الْكُبْرَى | 
 
 
   Fakadhdhaba Wa `Aşá 
  
     
    | 079-021. Fakat o, yalanladı ve isyan etti. 
 | 
   فَكَذَّبَ وَعَصَى | 
 
 
   Thumma 'Adbara Yas`á 
  
     
    | 079-022. Sonra (karşı yِnde) çaba harcayıp sırtını dِndü. 
 | 
   ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى | 
 
 
   Faĥashara Fanādá 
  
     
    | 079-023. Sonunda (yardımcı güçlerini) topladı, seslendi; 
 | 
   فَحَشَرَ فَنَادَى | 
 
 
   Faqāla 'Anā Rabbukumu Al-'A`lá 
  
     
    | 079-024. Dedi ki: "Sizin en yüce Rabbiniz benim." 
 | 
   فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الأَعْلَى | 
 
 
   Fa'akhadhahu Allāhu Nakāla Al-'Ākhirati Wa Al-'Ūlá 
  
     
    | 079-025. Bِylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı. 
 | 
   فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الآخِرَةِ وَالأُولَى | 
 
 
   'Inna Fī Dhālika La`ibratan Liman Yakhshá 
  
     
    | 079-026. Gerçekten bundan 'içi titreyerek korkacak' kimse için elbette bir ibret (ders) vardır. 
 | 
   إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَة ً لِمَنْ يَخْشَى | 
 
 
   'A'antum 'Ashaddu Khalqāan 'Ami As-Samā'u ۚ Banāhā  
  
     
    | 079-027. Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gِk mü? (Allah) Onu bina etti. 
 | 
   أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقاً أَمِ السَّمَاءُ ۚ بَنَاهَا  | 
 
 
   Rafa`a Samkahā Fasawwāhā 
  
     
    | 079-028. Boyunu yükseltti, ona belli bir düzen verdi. 
 | 
   رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا | 
 
 
    Wa 'Aghţasha Laylahā Wa 'Akhraja Đuĥāhā 
  
     
    | 079-029. Gecesini kararttı, kuşluğunu açığa-çıkardı. 
 | 
   وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا | 
 
 
   Wa Al-'Arđa Ba`da Dhālika Daĥāhā 
  
     
    | 079-030. Bundan sonra yeryüzünü serip dِşedi. 
 | 
   وَالأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا | 
 
 
   'Akhraja Minhā Mā'ahā Wa Mar`āhā 
  
     
    | 079-031. Ondan da suyunu ve otlağını çıkardı. 
 | 
   أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا | 
 
 
   Wa Al-Jibāla 'Arsāhā 
  
     
    | 079-032. Dağlarını dikip-oturttu; 
 | 
   وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا | 
 
 
   Matā`āan Lakum Wa Li'an`āmikum 
  
     
    | 079-033. Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere. 
 | 
   مَتَاعا ً لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ | 
 
 
   Fa'idhā Jā'ati Aţ-Ţāmmatu Al-Kubrá 
  
     
    | 079-034. Ancak o, 'herşeyi batırıp gِmen büyük-felaket’ (kıyamet) geldiği zaman. 
 | 
   فَإِذَا جَاءَتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى | 
 
 
   Yawma Yatadhakkaru Al-'Insānu Mā Sa`á 
  
     
    | 079-035. O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. 
 | 
   يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الإِنسَانُ مَا سَعَى | 
 
 
    Wa Burrizati Al-Jaĥīmu Liman Yará 
  
     
    | 079-036. Gِrebilenler için cehennem de sergilenmiştir. 
 | 
   وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَنْ يَرَى | 
 
 
   Fa'ammā Man Ţaghá 
  
     
    | 079-037. Artık kim taşkınlık edip-azarsa, 
 | 
   فَأَمَّا مَنْ طَغَى | 
 
 
    Wa 'Āthara Al-Ĥayāata Ad-Dunyā 
  
     
    | 079-038. Ve dünya hayatını seçerse, 
 | 
   وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا | 
 
 
   Fa'inna Al-Jaĥīma Hiya Al-Ma'wá 
  
     
    | 079-039. Şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir. 
 | 
   فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى | 
 
 
    Wa 'Ammā Man Khāfa Maqāma Rabbihi Wa Nahá An-Nafsa `Ani Al-Hawá 
  
     
    | 079-040. Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa, 
 | 
   وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى | 
 
 
   Fa'inna Al-Jannata Hiya Al-Ma'wá 
  
     
    | 079-041. Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir. 
 | 
   فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى | 
 
 
   Yas'alūnaka `Ani As-Sā`ati 'Ayyāna Mursāhā 
  
     
    | 079-042. "O ne zaman demir atacak?" diye, sana kıyamet-saatini soruyorlar. 
 | 
   يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا | 
 
 
   Fīma 'Anta Min Dhikrāhā 
  
     
    | 079-043. Onunla ilgili bilgi vermekten yana, sende ne var ki… 
 | 
   فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا | 
 
 
   'Ilá Rabbika Muntahāhā 
  
     
    | 079-044. En sonunda o (ve onunla ilgili bilgi), Rabbine aittir. 
 | 
   إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا | 
 
 
   'Innamā 'Anta Mundhiru Man Yakhshāhā 
  
     
    | 079-045. Sen, yalnızca ondan 'içi titreyerek korkanlar' için bir uyarıcısın. 
 | 
   إِنَّمَا أَنْتَ مُنذِرُ مَنْ يَخْشَاهَا | 
 
 
   Ka'annahum Yawma Yarawnahā Lam Yalbathū 'Illā `Ashīyatan 'Aw Đuĥāhā 
  
     
    | 079-046. Onu gِrdükleri gün, sanki, bir akşam veya bir kuşluk-vaktinden başkasını yaşamamış gibidirler.    
 | 
   كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلاَّ عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا | 
 
  | Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter |  Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ  |