Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter | Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ |
Wa Al-Mursalāti `Urfāan
| 077-001. Birbiri ardınca gِnderilenlere andolsun;
|
وَالْمُرْسَلاَتِ عُرْفاً |
Fāl`āşifāti `Aşfāan
| 077-002. Derken kِkünden koparıp savuranlara.
|
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاً |
Wa An-Nāshirāti Nashrāan
| 077-003. Yaydıkça yayanlara.
|
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراً |
Fālfāriqāti Farqāan
| 077-004. Bِylece ayırdıkça ayıranlara,
|
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاً |
Fālmulqiyāti Dhikrāan
| 077-005. Zikr (vahy, ِğüt) bırakanlara;
|
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْراً |
`Udhrāan 'Aw Nudhrāan
| 077-006. ضzür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için.
|
عُذْراً أَوْ نُذْراً |
'Innamā Tū`adūna Lawāqi`un
| 077-007. Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir.
|
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ |
Fa'idhā An-Nujūmu Ţumisat
| 077-008. Yıldızlar 'ِrtülüp (ışıkları) silindiği' zaman,
|
فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ |
Wa 'Idhā As-Samā'u Furijat
| 077-009. Gِk yarıldığı zaman
|
وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ |
Wa 'Idhā Al-Jibālu Nusifat
| 077-010. Dağlar, kِkünden sِkülüp savurulduğu zaman,
|
وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ |
Wa 'Idhā Ar-Rusulu 'Uqqitat
| 077-011. Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman
|
وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ |
L'ayyi Yawmin 'Ujjilat
| 077-012. (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti?
|
لأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ |
Liyawmi Al-Faşli
| 077-013. (Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.
|
لِيَوْمِ الْفَصْلِ |
Wa Mā 'Adrāka Mā Yawmu Al-Faşli
| 077-014. Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-015. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
'Alam Nuhliki Al-'Awwalīna
| 077-016. Biz, ِncekileri helak etmedik mi?
|
أَلَمْ نُهْلِكِ الأَوَّلِينَ |
Thumma Nutbi`uhumu Al-'Ākhirīna
| 077-017. Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.
|
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الآخِرِينَ |
Kadhālika Naf`alu Bil-Mujrimīna
| 077-018. İşte Biz, suçlu-günahkarlara bِyle yapıyoruz.
|
كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-019. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
'Alam Nakhluqkum Min Mā'in Mahīnin
| 077-020. Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?
|
أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ |
Faja`alnāhu Fī Qarārin Makīnin
| 077-021. Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
|
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ |
'Ilá Qadarin Ma`lūmin
| 077-022. Belli bir süreye kadar;
|
إِلَى قَدَرٍ مَعْلُومٍ |
Faqadarnā Fani`ma Al-Qādirūna
| 077-023. İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, Biz ne güzel güç yetirenleriz.
|
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-024. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
'Alam Naj`ali Al-'Arđa Kifātāan
| 077-025. Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
|
أَلَمْ نَجْعَلِ الأَرْضَ كِفَاتاً |
'Aĥyā'an Wa 'Amwātāan
| 077-026. Dirilere ve ِlülere.
|
أَحْيَاء ً وَأَمْوَاتاً |
Wa Ja`alnā Fīhā Rawāsiya Shāmikhātin Wa 'Asqaynākum Mā'an Furātāan
| 077-027. Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?
|
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاء ً فُرَاتاً |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-028. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
Anţaliqū 'Ilá Mā Kuntum Bihi Tukadhdhibūna
| 077-029. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin.
|
انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ |
Anţaliqū 'Ilá Žillin Dhī Thalāthi Shu`abin
| 077-030. ـç dala ayrılmış bir gِlgeye gidin.
|
انطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلاَثِ شُعَبٍ |
Lā Žalīlin Wa Lā Yughnī Mina Allāhabi
| 077-031. Ne gِlge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur.
|
لاَ ظَلِيلٍ وَلاَ يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ |
'Innahā Tarmī Bishararin Kālqaşri
| 077-032. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.
|
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ |
Ka'annahu Jimālatun Şufrun
| 077-033. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
|
كَأَنَّهُ جِمَالَةٌ صُفْرٌ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-034. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
Hādhā Yawmu Lā Yanţiqūna
| 077-035. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.
|
هَذَا يَوْمُ لاَ يَنطِقُونَ |
Wa Lā Yu'udhanu Lahum Faya`tadhirūna
| 077-036. Ve onlara ِzür beyan etmeleri için izin verilmez.
|
وَلاَ يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-037. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
Hādhā Yawmu Al-Faşli ۖ Jama`nākum Wa Al-'Awwalīna
| 077-038. Bu, hüküm günüdür; sizi ve ِncekileri 'birarada topladık.'
|
هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَاكُمْ وَالأَوَّلِينَ |
Fa'in Kāna Lakum Kaydun Fakīdūni
| 077-039. Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.
|
فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-040. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
'Inna Al-Muttaqīna Fī Žilālin Wa `Uyūnin
| 077-041. Şüphesiz muttaki olanlar, gِlgeliklerde ve pınar-başlarındadır;
|
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلاَلٍ وَعُيُونٍ |
Wa Fawākiha Mimmā Yashtahūna
| 077-042. Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
|
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ |
Kulū Wa Ashrabū Hanī'āan Bimā Kuntum Ta`malūna
| 077-043. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
|
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئا ً بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ |
'Innā Kadhālika Najzī Al-Muĥsinīna
| 077-044. Elbette Biz, 'iyi ve güzel' davrananları işte bِyle ِdüllendiririz.
|
إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-045. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
Kulū Wa Tamatta`ū Qalīlāan 'Innakum Mujrimūna
| 077-046. (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. اünkü siz, suçlu-günahkar kimselersiniz.
|
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلا ً إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-047. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
Wa 'Idhā Qīla Lahumu Arka`ū Lā Yarka`ūna
| 077-048. Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman, rüku etmezler.
|
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لاَ يَرْكَعُونَ |
Waylun Yawma'idhin Lilmukadhdhibīna
| 077-049. O gün, yalanlayanların vay haline.
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ |
Fabi'ayyi Ĥadīthin Ba`dahu Yu'uminūna
| 077-050. Artık onlar, bundan sonra hangi sِze inanacaklar?
|
فَبِأَيِّ حَدِيث ٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ |
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter | Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ |