Roman Script    Reciting key words            Previous Sūrah    Quraan Index    Home  

22) Sūrat Al-Ĥaj

Printed format

22) سُورَة الحَج

Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu Attaqū ۚ Rabbakum 'Inna Zalzalata As-Sā`ati Shay'un `Ažīmun 022-001. Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir. ي‍‍َ‍ا‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌‍رَبَّكُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌زَلْزَلَةَ ‌ال‍‍سَّاعَةِ شَ‍‍يْءٌ‌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Yawma Tarawnahā Tadh/halu Kullu Murđi`atin `Ammā 'Arđa`at Wa Tađa`u Kullu Dhāti Ĥamlin Ĥamlahā Wa Tará An-Nāsa Sukārá Wa Mā Hum Bisukārá Wa Lakinna `Adhāba Allāhi Shadīdun 022-002. Onu gِrdüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş gِrürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah'ın azabı pek şiddetlidir. يَ‍‍وْمَ تَ‍رَ‌وْنَهَا‌ تَذْهَلُ كُلُّ مُرْ‍ضِ‍‍عَةٍ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌أَ‌رْ‍ضَ‍‍عَتْ ‌وَتَ‍‍ضَ‍‍عُ كُلُّ ‌ذ‍َ‍‌اتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا‌ ‌وَتَ‍رَ‌ى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ سُكَا‌‍رَ‌ى‌ ‌وَمَا‌ هُمْ بِسُكَا‌‍رَ‌ى‌ ‌وَلَكِ‍‍نَّ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌اللَّ‍‍هِ شَدِيدٌ
Wa Mina An-Nāsi Man Yujādilu Fī Al-Lahi Bighayri `Ilmin Wa Yattabi`u Kulla Shayţānin Marīdin 022-003. İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanın peşine düşer. وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يُجَا‌دِلُ فِي ‌اللَّهِ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ عِلْمٍ‌ ‌وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْ‍‍طَ‍‍انٍ‌ مَ‍‍رِيدٍ
Kutiba `Alayhi 'Annahu Man Tawallāhu Fa'annahu Yuđilluhu Wa Yahdīhi 'Ilá `Adhābi As-Sa`īri 022-004. Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yِneltir." كُتِبَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌أَنَّ‍‍هُ مَ‍‌‍نْ تَوَلاَّهُ فَأَنَّ‍‍هُ يُ‍‍ضِ‍‍لُّ‍‍هُ ‌وَيَهْد‍ِ‍ي‍‍هِ ‌إِلَى‌ عَذ‍َ‍‌ابِ ‌ال‍‍سَّعِي‍‍رِ
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu 'In KuntumRaybin Mina Al-Ba`thi Fa'innā Khalaqnākum Min Turābin Thumma Min Nuţfatin Thumma Min `Alaqatin Thumma Min Muđghatin Mukhallaqatin Wa Ghayri Mukhallaqatin Linubayyina Lakum ۚ Wa Nuqirru Al-'Arĥāmi Mā Nashā'u 'Ilá 'Ajalin Musamman Thumma Nukhrijukum Ţiflāan Thumma Litablughū 'Ashuddakum ۖ Wa Minkum Man Yutawaffá Wa Minkum Man Yuraddu 'Ilá 'Ardhali Al-`Umuri Likaylā Ya`lama Min Ba`di `Ilmin Shay'āan ۚ Wa Tará Al-'Arđa Hāmidatan Fa'idhā 'Anzalnā `Alayhā Al-Mā'a Ahtazzat Wa Rabat Wa 'Anbatat Min Kulli Zawjin Bahījin 022-005. Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça gِstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ِmrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ِlü gibi gِrürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. ي‍‍َ‍ا‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ فِي ‌‍رَيْ‍‍بٍ‌ مِنَ ‌الْبَعْثِ فَإِنَّ‍‍ا‌ خَ‍‍لَ‍‍قْ‍‍نَاكُمْ مِ‍‌‍نْ تُ‍رَ‍‌اب‌‍ٍ‌ ثُ‍‍مَّ مِ‍‌‍نْ نُ‍‍طْ‍‍فَة‌‍ٍ‌ ثُ‍‍مَّ مِ‍‌‍نْ عَلَ‍‍قَ‍‍ة‌‍ٍ‌ ثُ‍‍مَّ مِ‍‌‍نْ مُ‍‍ضْ‍‍غَ‍‍ةٍ‌ مُ‍‍خَ‍‍لَّ‍‍قَ‍‍ةٍ‌ ‌وَ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ مُ‍‍خَ‍‍لَّ‍‍قَ‍‍ة‍ٍ‌ لِنُبَيِّنَ لَكُمْ ‌وَنُ‍‍قِ‍‍ر‍ّ‍ُ‌ ۚ فِي ‌الأَ‌رْح‍‍َ‍امِ مَا‌ نَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَجَلٍ‌ مُسَ‍‍مّ‍‍ى‌‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ نُ‍‍خْ‍‍رِجُكُمْ طِ‍‍فْلا‌‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ لِتَ‍‍بْ‍‍لُ‍‍غُ‍‍و‌ا‌ ‌أَشُدَّكُمْ ‌وَمِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۖ مَ‍‌‍نْ يُتَوَفَّى‌ ‌وَمِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مَ‍‌‍نْ يُ‍رَ‌دُّ‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَ‌رْ‌ذَلِ ‌الْعُمُ‍‍ر‍ِ‍‌ لِكَيْلاَ‌ يَعْلَمَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ عِلْم‌‍ٍ‌ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَتَ‍رَ‌ى‌ ۚ ‌الأَ‌رْ‍ضَ هَامِدَة‌ ً‌ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلْنَا‌ عَلَيْهَا‌ ‌الْم‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اهْتَزَّتْ ‌وَ‌‍رَبَتْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍بَتَتْ مِ‍‌‍نْ كُلِّ ‌زَ‌وْج ٍ‌ بَهِيجٍ
Dhālika Bi'anna Allāha Huwa Al-Ĥaqqu Wa 'Annahu Yuĥyī Al-Mawtá Wa 'Annahu `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 022-006. İşte bِyle; şüphesiz Allah, hakkın Kendisi'dir ve şüphesiz ِlüleri diriltir ve gerçekten herşeye güç yetirendir. ذَلِكَ بِأَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ هُوَ‌ ‌الْحَ‍‍قُّ ‌وَ‌أَنَّ‍‍هُ يُحْيِي ‌الْمَوْتَى‌ ‌وَ‌أَنَّ‍‍هُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Wa 'Anna As-Sā`ata 'ĀtiyatunRayba Fīhā Wa 'Anna Allāha Yab`athu Man Al-Qubūri 022-007. Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir. وَ‌أَنَّ ‌ال‍‍سَّاعَةَ ‌آتِيَة ٌ‌ لاَ‌ ‌‍رَيْ‍‍بَ فِيهَا‌ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَ‍‍بْ‍‍عَثُ مَ‍‌‍نْ فِي ‌الْ‍‍قُ‍‍بُو‌رِ
Wa Mina An-Nāsi Man Yujādilu Fī Al-Lahi Bighayri `Ilmin Wa Lā Hudan Wa Lā Kitābin Munīrin 022-008. İnsanlardan kimi, hiçbir bilgisi, yol gِstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır-durur. وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يُجَا‌دِلُ فِي ‌اللَّهِ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ عِلْمٍ‌ ‌وَلاَ‌ هُ‍‍د‌ى‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ كِت‍‍َ‍ابٍ‌ مُنِي‍‍ر‍ٍ‍
Thāniya `Iţfihi Liyuđilla `An Sabīli Allāhi ۖ Lahu Fī Ad-DunKhizyun ۖ Wa Nudhīquhu Yawma Al-Qiyāmati `Adhāba Al-Ĥarīqi 022-009. Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla 'gururla salınıp-kasılarak' (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız. ثَانِيَ عِ‍‍طْ‍‍فِ‍‍هِ لِيُ‍‍ضِ‍‍لَّ عَ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ لَ‍‍هُ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ خِ‍‍زْيٌۖ ‌وَنُذِي‍‍قُ‍‍هُ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌الْحَ‍‍رِي‍‍قِ
Dhālika Bimā Qaddamat Yadāka Wa 'Anna Allāha Laysa Bižallāmin Lil`abīdi 022-010. (Ey insan) Bu, senin ellerinin ِnden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah, kullar için zulmedici değildir. ذَلِكَ بِمَا‌ قَ‍‍دَّمَتْ يَد‍َ‍‌اكَ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَ‍‍يْ‍‍سَ بِ‍‍ظَ‍‍لاَّم‍ٍ‌ لِلْعَبِيدِ
Wa Mina An-Nāsi Man Ya`budu Allāha `Alá Ĥarfin ۖ Fa'in 'Aşābahu Khayrun Aţma'anna Bihi ۖ Wa 'In 'Aşābat/hu Fitnatun Anqalaba `Alá Wajhihi Khasira Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirata Dhālika ۚ Huwa Al-Khusrānu Al-Mubīnu 022-011. İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dِnüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يَعْبُدُ‌ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ حَرْف‌‍ٍۖ فَإِ‌نْ ‌أَ‍صَ‍‍ابَ‍‍هُ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٌ‌ا‍طْ‍‍مَأَنَّ بِ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ ‌أَ‍صَ‍‍ابَتْهُ فِتْنَة‌‍ٌ‌ان‍‍قَ‍‍لَبَ عَلَى‌ ‌وَجْ‍‍هِ‍‍هِ خَ‍‍سِ‍‍ر‍َ‍‌ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةَ ۚ ‌ذَلِكَ هُوَ‌ ‌الْ‍‍خُ‍‍سْ‍رَ‍‌انُ ‌الْمُبِينُ
Yad`ū Min Dūni Allāhi Mā Lā Yađurruhu Wa Mā Lā Yanfa`uhu ۚ Dhālika Huwa Ađ-Đalālu Al-Ba`īdu 022-012. Allah'tan başka, kendisine ne zararı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en uzak bir sapıklıktır. يَ‍‍دْعُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ مَا‌ لاَ‌ يَ‍‍ضُ‍‍رُّهُ ‌وَمَا‌ لاَ‌ يَ‍‌‍نْ‍‍فَعُ‍‍هُ ۚ ‌ذَلِكَ هُوَ‌ ‌ال‍‍ضَّ‍‍لاَلُ ‌الْبَعِيدُ
Yad`ū Laman Đarruhu~ 'Aqrabu Min Naf`ihi ۚ Labi'sa Al-Mawlá Wa Labi'sa Al-`Ashīru 022-013. (Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kِtü yardımcı ve ne kِtü yoldaştır. يَ‍‍دْعُو‌ا‌ لَمَ‍‌‍نْ ضَ‍‍رُّهُ~ُ ‌أَ‍قْ‍‍‍رَبُ مِ‍‌‍نْ نَفْعِ‍‍هِ ۚ لَبِئْسَ ‌الْمَوْلَى‌ ‌وَلَبِئْسَ ‌الْعَشِيرُ
'Inna Allāha Yudkhilu Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru ۚ 'Inna Allāha Yaf`alu Mā Yurīdu 022-014. Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçekten Allah, her istediğini yapar. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَفْعَلُ مَا‌ يُ‍‍رِيدُ
Man Kāna Yažunnu 'An Lan Yanşurahu Allāhu Fī Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati Falyamdud Bisababin 'Ilá As-Samā'i Thumma Liyaqţa` Falyanžur Hal Yudh/hibanna Kayduhu Mā Yaghīžu 022-015. Kim, Allah'ın ona, dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, gِğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin, kurduğu düzen, onun ِfkesini giderebilecek mi? مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ يَ‍‍ظُ‍‍نُّ ‌أَ‌نْ لَ‍‌‍نْ يَ‍‌‍ن‍‍صُ‍رَهُ ‌اللَّ‍‍هُ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ فَلْيَمْدُ‌دْ‌ بِسَبَب‌‍ٍ‌ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ثُ‍‍مَّ لِيَ‍‍قْ‍‍‍‍طَ‍‍عْ فَلْيَ‍‌‍ن‍‍ظُ‍‍رْ‌ هَلْ يُذْهِبَ‍‍نَّ كَيْدُهُ مَا‌ يَ‍‍غِ‍‍ي‍‍ظُ
Wa Kadhalika 'Anzalnāhu 'Āyātin Bayyinātin Wa 'Anna Allāha Yahdī Man Yurīdu 022-016. İşte Biz onu (Kur'an'ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yِneltir. وَكَذَلِكَ ‌أَ‌ن‍‍زَلْن‍‍َ‍اهُ ‌آي‍‍َ‍ات ٍ‌ بَيِّن‍‍َ‍اتٍ‌ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَهْدِي مَ‍‌‍نْ يُ‍‍رِيدُ
'Inna Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Al-Ladhīna Hādū Wa Aş-Şābi'īna Wa An-Naşārá Wa Al-Majūsa Wa Al-Ladhīna 'Ashrakū 'Inna Allāha Yafşilu Baynahum Yawma Al-Qiyāmati ۚ 'Inna Allāha `Alá Kulli Shay'in Shahīdun 022-017. Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَا‌دُ‌و‌ا‌ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِئ‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ ‌وَ‌الْمَج‍‍ُ‍وسَ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَشْ‍رَكُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَفْ‍‍صِ‍‍لُ بَيْنَهُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍ‌ شَهِيدٌ
'Alam Tará 'Anna Allāha Yasjudu Lahu Man As-Samāwāti Wa Man Al-'Arđi Wa Ash-Shamsu Wa Al-Qamaru Wa An-Nujūmu Wa Al-Jibālu Wa Ash-Shajaru Wa Ad-Dawābbu Wa Kathīrun Mina An-Nāsi ۖ Wa Kathīrun Ĥaqqa `Alayhi Al-`Adhābu ۗ Wa Man Yuhini Allāhu Famā Lahu Min Mukrimin ۚ 'Inna Allāha Yaf`alu Mā Yashā'u 022-018. Gِrmedin mi ki, gerçekten, gِklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. أَلَمْ تَ‍رَ‌ى‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَسْجُدُ‌ لَ‍‍هُ مَ‍‌‍نْ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَ‍‌‍نْ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌وَ‌ال‍‍شَّمْسُ ‌وَ‌الْ‍‍قَ‍‍مَرُ‌ ‌وَ‌ال‍‍نُّ‍‍ج‍‍ُ‍ومُ ‌وَ‌الْجِب‍‍َ‍الُ ‌وَ‌ال‍‍شَّجَرُ‌ ‌وَ‌ال‍‍دَّ‌و‍َ‍‌ابُّ ‌وَكَث‍‍ِ‍ي‍‍ر‌ٌ‌ مِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ۖ ‌وَكَث‍‍ِ‍ي‍‍رٌ‌ حَ‍‍قَّ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابُ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُهِنِ ‌اللَّ‍‍هُ فَمَا‌ لَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ مُكْ‍‍رِم‌‍ٍۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَفْعَلُ مَا‌ يَش‍‍َ‍ا‌ء‍ُ
Hadhāni Khaşmāni Akhtaşamū Fī Rabbihim ۖ Fa-Al-Ladhīna Kafarū Quţţi`at Lahum Thiyābun Min Nārin Yuşabbu Min Fawqi Ru'ūsihimu Al-Ĥamīmu 022-019. İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dِkülür. هَذ‍َ‍‌انِ خَ‍‍صْ‍‍م‍‍َ‍انِ ‌اخْ‍‍تَ‍‍صَ‍‍مُو‌ا‌ فِي ‌‍رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌اقُ‍‍طِّ‍‍عَتْ لَهُمْ ثِي‍‍َ‍ابٌ‌ مِ‍‌‍نْ ن‍‍َ‍ا‌ر‌ٍ‌ يُ‍‍صَ‍‍بُّ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍وْ‍قِ ‌رُ‌ء‍ُ‍‌وسِهِمُ ‌الْحَمِيمُ
Yuşharu Bihi Mā Fī Buţūnihim Wa Al-Julūdu 022-020. Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur. يُ‍صْ‍‍هَرُ‌ بِ‍‍هِ مَا‌ فِي بُ‍‍طُ‍‍ونِهِمْ ‌وَ‌الْجُلُو‌دُ
Wa Lahum Maqāmi`u Min Ĥadīdin 022-021. Onlar için demirden kamçılar vardır. وَلَهُمْ مَ‍‍قَ‍‍امِعُ مِ‍‌‍نْ حَدِيدٍ
Kullamā 'Adū 'An Yakhrujū Minhā Min Ghammin 'U`īdū Fīhā Wa Dhūqū `Adhāba Al-Ĥarīqi 022-022. Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir). كُلَّمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌‍رَ‌ا‌دُ‌و‌ا‌ ‌أَ‌نْ يَ‍‍خْ‍‍رُجُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ مِ‍‌‍نْ غَ‍‍مّ‍ٍ ‌أُعِيدُ‌و‌ا‌ فِيهَا‌ ‌وَ‌ذُ‌وقُ‍‍و‌ا‌ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌الْحَ‍‍رِي‍‍قِ
'Inna Allāha Yudkhilu Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Yuĥallawna Fīhā Min 'Asāwira Min Dhahabin Wa Lu'ulu'uāan ۖ Wa Libāsuhum Fīhā Ĥarīrun 022-023. Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; ordaki elbiseleri ipek(ten)tir. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ يُحَلَّ‍‍وْنَ فِيهَا‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَسَا‌وِ‌ر‍َ‍‌ مِ‍‌‍نْ ‌ذَهَبٍ‌ ‌وَلُؤْلُؤ‌ا‌ ًۖ ‌وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا‌ حَ‍‍رِيرٌ
Wa Hudū 'Ilá Aţ-Ţayyibi Mina Al-Qawli Wa Hudū 'Ilá Şirāţi Al-Ĥamīdi 022-024. Onlar, sِzün en güzeline iletilmişlerdir ve ِvülen doğru yola iletilmişlerdir. وَهُدُ‌و‌ا‌ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍طَّ‍‍يِّبِ مِنَ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْلِ ‌وَهُدُ‌و‌ا‌ ‌إِلَى‌ صِ‍رَ‍‌اطِ ‌الْحَمِيدِ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Wa Yaşuddūna `An Sabīli Allāhi Wa Al-Masjidi Al-Ĥarāmi Al-Ladhī Ja`alnāhu Lilnnāsi Sawā'an Al-`Ākifu Fīhi Wa Al-Bādi ۚ Wa Man Yurid Fīhi Bi'ilĥādin Bižulmin Nudhiqhu Min `Adhābin 'Alīmin 022-025. Gerçek şu ki, inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azap taddırırız. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَيَ‍‍صُ‍‍دّ‍ُ‍‌ونَ عَ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ‌الَّذِي جَعَلْن‍‍َ‍اهُ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ سَو‍َ‍‌ا‌ء‌‌ ً‌الْعَاكِفُ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌وَ‌الْب‍‍َ‍ا‌دِ‌ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍رِ‌دْ‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ بِإِلْح‍‍َ‍ا‌د‌ٍ‌ بِ‍‍ظُ‍‍لْمٍ‌ نُذِ‍قْ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ عَذ‍َ‍‌ابٍ ‌أَلِيمٍ
Wa 'Idh Bawwa'nā Li'ibhīma Makāna Al-Bayti 'An Lā Tushrik Bī Shay'āan Wa Ţahhir Baytiya Lilţţā'ifīna Wa Al-Qā'imīna Wa Ar-Rukka`i As-Sujūdi 022-026. Hani Biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şِyle emretmiştik:) "Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut." وَ‌إِ‌ذْ‌ بَوَّ‌أْنَا‌ لِإبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ مَك‍‍َ‍انَ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍تِ ‌أَ‌نْ لاَ‌ تُشْ‍‍رِكْ بِي شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَ‍طَ‍‍هِّ‍‍رْ‌ بَيْتِيَ لِل‍‍طَّ‍‍ائِف‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْ‍‍قَ‍‍ائِم‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌ال‍‍رُّكَّعِ ‌ال‍‍سُّجُو‌دِ
Wa 'Adhdhin An-Nāsi Bil-Ĥajji Ya'tūka Rijālāan Wa `Alá Kulli Đāmirin Ya'tīna Min Kulli Fajjin `Amīqin 022-027. "İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler." وَ‌أَ‌ذِّ‌نْ فِي ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ بِ‍الْحَجِّ يَأْت‍‍ُ‍وكَ ‌رِجَالا‌ ً‌ ‌وَعَلَى‌ كُلِّ ضَ‍‍امِ‍‍ر‌ٍ‌ يَأْت‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ كُلِّ فَجٍّ عَمِي‍‍قٍ
Liyash/hadū Manāfi`a Lahum Wa Yadhkurū Asma Allāhi Fī 'Ayyāmin Ma`lūmātin `Alá Mā Razaqahum Min Bahīmati Al-'An`ām ۖ Fakulū Minhā Wa 'Aţ`imū Al-Bā'isa Al-Faqīra 022-028. Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun. لِيَشْهَدُ‌و‌ا‌ مَنَافِعَ لَهُمْ ‌وَيَذْكُرُ‌و‌ا‌اسْمَ ‌اللَّ‍‍هِ فِ‍‍ي ‌أَيّ‍‍َ‍امٍ‌ مَعْلُوم‍‍َ‍اتٍ عَلَى‌ مَا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قَ‍‍هُمْ مِ‍‌‍نْ بَهِيمَةِ ‌الأَنعَام ۖ فَكُلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ‌وَ‌أَ‍طْ‍‍عِمُو‌ا‌الْب‍‍َ‍ائِسَ ‌الْفَ‍‍قِ‍‍ي‍رَ
Thumma Liyaqđū Tafathahum Wa Līūfū Nudhūrahum Wa Līaţţawwafū Bil-Bayti Al-`Atīqi 022-029. Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf etsinler. ثُ‍‍مَّ لِيَ‍‍قْ‍‍‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ تَفَثَهُمْ ‌وَلْيُوفُو‌ا‌ نُذُ‌و‌‍رَهُمْ ‌وَلْيَ‍‍طَّ‍‍وَّفُو‌ا‌ بِ‍الْبَ‍‍يْ‍‍تِ ‌الْعَتِي‍‍قِ
Dhālika Wa Man Yu`ažžim Ĥurumāti Allāhi Fahuwa Khayrun Lahu `Inda Rabbihi ۗ Wa 'Uĥillat Lakumu Al-'An`ām 'Illā Mā Yutlá `Alaykum ۖjtanibū Ar-Rijsa Mina Al-'Awthāni Wa Ajtanibū Qawla Az-Zūri 022-030. İşte bِyle; kim Allah'ın haram kıldıklarını (gِzetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin Katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. ضyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan sِz sِylemekten de kaçının. ذَلِكَ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُعَ‍‍ظِّ‍‍مْ حُرُم‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ فَهُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَ‍‍هُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌أُحِلَّتْ لَكُمُ ‌الأَنعَام ‌إِلاَّ‌ مَا‌ يُتْلَى‌ عَلَيْكُمْ ۖ فَاجْ‍‍تَنِبُو‌ا‌ال‍‍رِّجْ‍‍سَ مِنَ ‌الأَ‌وْث‍‍َ‍انِ ‌وَ‌اجْ‍‍تَنِبُو‌اقَ‍‍وْلَ ‌ال‍‍زُّ‌و‌رِ
Ĥunafā'a Lillāh Ghayra Mushrikīna Bihi ۚ Wa Man Yushrik Billāhi Faka'annamā Kharra Mina As-Samā'i Fatakhţafuhu Aţ-Ţayru 'Aw Tahwī Bihi Ar-Rīĥu Fī Makānin Saĥīqin 022-031. Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gِkten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir. حُنَف‍‍َ‍ا‌ءَ‌ لِلَّهِ غَ‍‍يْ‍رَ‌ مُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِ‍‍هِ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُشْ‍‍رِكْ بِ‍اللَّ‍‍هِ فَكَأَنَّ‍‍مَا‌ خَ‍رَّ‌ مِنَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ فَتَ‍‍خْ‍‍طَ‍‍فُهُ ‌ال‍‍طَّ‍‍يْ‍‍رُ‌ ‌أَ‌وْ‌ تَهْوِي بِهِ ‌ال‍‍رّ‍ِ‍ي‍‍حُ فِي مَك‍‍َ‍ان‌‍ٍ‌ سَحِي‍‍قٍ
Dhālika Wa Man Yu`ažžim Sha`ā'ira Allāhi Fa'innahā Min Taq Al-Qulūbi 022-032. İşte bِyle; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır. ذَلِكَ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُعَ‍‍ظِّ‍‍مْ شَع‍‍َ‍ائِ‍‍ر‍َ‍‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَإِنَّ‍‍هَا‌ مِ‍‌‍نْ تَ‍‍قْ‍‍وَ‌ى‌ ‌الْ‍‍قُ‍‍لُوبِ
Lakum Fīhā Manāfi`u 'Ilá 'Ajalin Musamman Thumma Maĥilluhā 'Ilá Al-Bayti Al-`Atīqi 022-033. Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik'tir. لَكُمْ فِيهَا‌ مَنَافِعُ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَجَلٍ‌ مُسَ‍‍مّ‍‍ى‌‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ مَحِلُّهَ‍‍ا‌ ‌إِلَى‌ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍تِ ‌الْعَتِي‍‍قِ
Wa Likulli 'Ummatin Ja`alnā Mansakāan Liyadhkurū Asma Allāhi `Alá Mā Razaqahum Min Bahīmati Al-'An`āmi ۗ Fa'ilahukum 'Ilahun Wāĥidun Falahu~ 'Aslimū ۗ Wa Bashshiri Al-Mukhbitīna 022-034. Biz her ümmet için bir "Mensek" kıldık, O'nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye. İşte sizin İlahınız bir tek İlah'tır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gِnüllü olanlara müjde ver. وَلِكُلِّ ‌أُمَّ‍‍ة‌‍ٍ‌ جَعَلْنَا‌ مَ‍‌‍نْ‍‍سَكا‌ ً‌ لِيَذْكُرُ‌و‌ا‌اسْمَ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَى‌ مَا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قَ‍‍هُمْ مِ‍‌‍نْ بَهِيمَةِ ‌الأَنع‍‍َ‍امِ ۗ فَإِلَهُكُمْ ‌إِلَهٌ‌ ‌وَ‌احِد‌‌ٌ‌ فَلَهُ~ُ ‌أَسْلِمُو‌اۗ ‌وَبَشِّرِ‌ ‌الْمُ‍‍خْ‍‍بِتِينَ
Al-Ladhīna 'Idhā Dhukira Allāhu Wajilat Qulūbuhum Wa Aş-Şābirīna `Alá Mā 'Aşābahum Wa Al-Muqīmī Aş-Şalāati Wa Mimmā Razaqnāhum Yunfiqūna 022-035. Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌ذُكِ‍‍ر‍َ‍‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَجِلَتْ قُ‍‍لُوبُهُمْ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ عَلَى‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَهُمْ ‌وَ‌الْمُ‍‍قِ‍‍يمِي ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةِ ‌وَمِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قْ‍‍نَاهُمْ يُ‍‌‍نْ‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ
Wa Al-Budna Ja`alnāhā Lakum Min Sha`ā'iri Allāhi Lakum Fīhā Khayrun ۖdhkurū Asma Allāhi `Alayhā Şawāffa ۖ Fa'idhā Wajabat Junūbuhā Fakulū Minhā Wa 'Aţ`imū Al-Qāni`a Wa Al-Mu`tarra ۚ Kadhālika Sakhkharnāhā Lakum La`allakum Tashkurūna 022-036. İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. ضyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte bِyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz. وَ‌الْبُ‍‍دْنَ جَعَلْنَاهَا‌ لَكُمْ مِ‍‌‍نْ شَع‍‍َ‍ائِرِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ لَكُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٌۖ فَا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌اسْمَ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَيْهَا‌ صَ‍‍و‍َ‍‌افَّ ۖ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌وَجَبَتْ جُنُوبُهَا‌ فَكُلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ‌وَ‌أَ‍طْ‍‍عِمُو‌ا‌الْ‍‍قَ‍‍انِعَ ‌وَ‌الْمُعْتَ‍رَّۚ كَذَلِكَ سَ‍‍خَّ‍‍رْنَاهَا‌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُ‌ونَ
Lan Yanāla Allāha Luĥūmuhā Wa Lā Dimā'uuhā Wa Lakin Yanāluhu At-Taqwá Minkum ۚ Kadhālika Sakhkharahā Lakum Litukabbirū Allaha `Alá Mā Hadākum ۗ Wa Bashshiri Al-Muĥsinīna 022-037. Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte bِyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver. لَ‍‌‍نْ يَن‍‍َ‍الَ ‌اللَّ‍‍هَ لُحُومُهَا‌ ‌وَلاَ‌ ‌دِم‍‍َ‍ا‌ؤُهَا‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ يَنَالُهُ ‌ال‍‍تَّ‍‍قْ‍‍وَ‌ى‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۚ كَذَلِكَ سَ‍‍خَّ‍رَهَا‌ لَكُمْ لِتُكَبِّرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ مَا‌ هَدَ‌اكُمْ ۗ ‌وَبَشِّرِ‌ ‌الْمُحْسِنِينَ
'Inna Allāha Yudāfi`u `Ani Al-Ladhīna 'Āmanū ۗ 'Inna Allāha Lā Yuĥibbu Kulla Khawwānin Kafūrin 022-038. Şüphesiz Allah, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah, hain ve nankِr olan kimseyi sevmez. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُدَ‌افِعُ عَنِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌اۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُحِبُّ كُلَّ خَ‍‍وّ‍َ‍‌ان‌‍ٍ‌ كَفُو‌رٍ
'Udhina Lilladhīna Yuqātalūna Bi'annahum Žulimū ۚ Wa 'Inna Allāha `Alá Naşrihim Laqadīrun 022-039. Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü'minlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir. أُ‌ذِنَ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‍قَ‍‍اتَل‍‍ُ‍ونَ بِأَنَّ‍‍هُمْ ظُ‍‍لِمُو‌اۚ ‌وَ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ نَ‍‍صْ‍‍رِهِمْ لَ‍‍قَ‍‍دِيرٌ
Al-Ladhīna 'Ukhrijū Min Diyārihim Bighayri Ĥaqqin 'Illā 'An Yaqūlū Rabbunā Al-Lahu ۗ Wa Lawlā Daf`u Allāhi An-Nāsa Ba`đahum Biba`đin Lahuddimat Şawāmi`u Wa Biya`un Wa Şalawātun Wa Masājidu Yudhkaru Fīhā Asmu Allāhi Kathīrāan ۗ Wa Layanşuranna Allāhu Man Yanşuruhu~ ۗ 'Inna Allāha Laqawīyun `Azīzun 022-040. Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أُ‍خْ‍‍رِجُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌دِيَا‌رِهِمْ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حَ‍‍قّ‌‍‌‍ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ يَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ ‌‍رَبُّنَا‌ ‌اللَّهُ ۗ ‌وَلَوْلاَ‌ ‌دَفْعُ ‌اللَّ‍‍هِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ بَعْ‍‍ضَ‍‍هُمْ بِبَعْ‍‍ض‍‍ٍ‌ لَهُدِّمَتْ صَ‍‍وَ‌امِعُ ‌وَبِيَعٌ‌ ‌وَ‍صَ‍‍لَو‍َ‍‌اتٌ‌ ‌وَمَسَاجِدُ‌ يُذْكَرُ‌ فِيهَا‌ ‌اسْمُ ‌اللَّ‍‍هِ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ًۗ ‌وَلَيَ‍‌‍ن‍‍صُ‍رَنَّ ‌اللَّ‍‍هُ مَ‍‌‍نْ يَ‍‌‍ن‍‍صُ‍‍رُهُ~ُ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَ‍‍قَ‍‍وِيٌّ عَزِيزٌ
Al-Ladhīna 'In Makkannāhum Al-'Arđi 'Aqāmū Aş-Şalāata Wa 'Ātaw Az-Zakāata Wa 'Amarū Bil-Ma`rūfi Wa Nahaw `Ani Al-Munkari ۗ Wa Lillāh `Āqibatu Al-'Umūri 022-041. Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌إِ‌نْ مَكَّ‍‍نَّ‍‍اهُمْ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌أَ‍قَ‍‍امُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتَوْ‌ا‌ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَ‌أَمَرُ‌و‌ا‌ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَنَهَوْ‌ا‌ عَنِ ‌الْمُ‍‌‍نْ‍‍كَ‍‍ر‍ِ‍‌ ۗ ‌وَلِلَّهِ عَاقِ‍‍بَةُ ‌الأُمُو‌رِ
Wa 'In Yukadhdhibūka Faqad Kadhdhabat Qablahum Qawmu Nūĥin Wa `Ādun Wa Thamūdu 022-042. Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan ِnce Nuh, Ad, Semud kavmi de yalanlamıştı. وَ‌إِ‌نْ يُكَذِّب‍‍ُ‍وكَ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ كَذَّبَتْ قَ‍‍بْ‍‍لَهُمْ قَ‍‍وْمُ ن‍‍ُ‍وحٍ‌ ‌وَع‍‍َ‍ا‌د‌ٌ‌ ‌وَثَمُو‌دُ
Wa Qawmu 'Ibhīma Wa Qawmu Lūţin 022-043. İbrahim'in kavmi ve Lut'un kavmi de: وَ‍قَ‍‍وْمُ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‍قَ‍‍وْمُ لُوطٍ
Wa 'Aşĥābu Madyana ۖ Wa Kudhdhiba Mūsá Fa'amlaytu Lilkāfirīna Thumma 'Akhadhtuhum ۖ Fakayfa Kāna Nakīri 022-044. Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Bِylelikle Ben, o inkar edenlere bir süre tanıdım, sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış Benim (herşeyi alt üst edip kِkten değiştiren) inkılabım (veya inkarım). وَ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ مَ‍‍دْيَنَ ۖ ‌وَكُذِّبَ مُوسَى‌ فَأَمْلَ‍‍يْ‍‍تُ لِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ثُ‍‍مَّ ‌أَ‍خَ‍‍ذْتُهُمْ ۖ فَكَ‍‍يْ‍‍فَ ك‍‍َ‍انَ نَكِي‍‍رِ
Faka'ayyin Min Qaryatin 'Ahlaknāhā Wa Hiya Žālimatun Fahiya Khāwiyatun `Alá `Urūshihā Wa Bi'rin Mu`aţţalatin Wa Qaşrin Mashīdin 022-045. (Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terk edilmiş bulunmakta), yüksek sarayları (çın çın ِtmektedir). فَكَأَيِّ‍‌‍نْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍رْيَةٍ ‌أَهْلَكْنَاهَا‌ ‌وَهِيَ ظَ‍‍الِمَة‌‍ٌ‌ فَهِيَ خَ‍‍ا‌وِيَةٌ عَلَى‌ عُرُ‌وشِهَا‌ ‌وَبِئْر‌ٍ‌ مُعَ‍‍طَّ‍‍لَةٍ‌ ‌وَ‍قَ‍‍صْ‍‍ر‌ٍ‌ مَشِيدٍ
'Afalam Yasīrū Fī Al-'Arđi Fatakūna Lahum Qulūbun Ya`qilūna Bihā 'Aw 'Ādhānun Yasma`ūna Bihā ۖ Fa'innahā Lā Ta`má Al-'Abşāru Wa Lakin Ta`má Al-Qulūbu Allatī Fī Aş-Şudūri 022-046. Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, bِylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? اünkü doğrusu, gِzler kِr olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kِrelir. أَفَلَمْ يَسِيرُ‌و‌ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ فَتَك‍‍ُ‍ونَ لَهُمْ قُ‍‍ل‍‍ُ‍وبٌ‌ يَعْ‍‍قِ‍‍ل‍‍ُ‍ونَ بِهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌آ‌ذ‍َ‍‌انٌ‌ يَسْمَع‍‍ُ‍ونَ بِهَا‌ ۖ فَإِنَّ‍‍هَا‌ لاَ‌ تَعْمَى‌ ‌الأَبْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رُ‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ تَعْمَى‌ ‌الْ‍‍قُ‍‍ل‍‍ُ‍وبُ ‌الَّتِي فِي ‌ال‍‍صُّ‍‍دُ‌و‌رِ
Wa Yasta`jilūnaka Bil-`Adhābi Wa Lan Yukhlifa Allāhu Wa`dahu ۚ Wa 'Inna Yawmāan `Inda Rabbika Ka'alfi Sanatin Mimmā Ta`uddūna 022-047. Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِ‍الْعَذ‍َ‍‌ابِ ‌وَلَ‍‌‍نْ يُ‍‍خْ‍‍لِفَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَعْدَهُ ۚ ‌وَ‌إِنَّ يَوْماً‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَعُدُّ‌ونَ
Wa Ka'ayyin Min Qaryatin 'Amlaytu Lahā Wa Hiya Žālimatun Thumma 'Akhadhtuhā Wa 'Ilayya Al-Maşīru 022-048. Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken Ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dِnüş yalnızca Banadır. وَكَأَيِّ‍‌‍نْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍رْيَةٍ ‌أَمْلَ‍‍يْ‍‍تُ لَهَا‌ ‌وَهِيَ ظَ‍‍الِمَة‌‍ٌ‌ ثُ‍‍مَّ ‌أَ‍خَ‍‍ذْتُهَا‌ ‌وَ‌إِلَيَّ ‌الْمَ‍‍صِ‍‍يرُ
Qul Yā 'Ayyuhā An-Nāsu 'Innamā 'Anā Lakum Nadhīrun Mubīnun 022-049. De ki: "Ey insanlar, gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcıyım." قُ‍‍لْ ي‍‍َ‍ا‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌إِنَّ‍‍مَ‍‍ا‌ ‌أَنَا‌ لَكُمْ نَذ‍ِ‍ي‍‍ر‌ٌ‌ مُبِينٌ
Fa-Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Lahum Maghfiratun Wa Rizqun Karīmun 022-050. Buna gِre, iman edip salih amellerde bulunanlar, onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır. فَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ لَهُمْ مَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةٌ‌ ‌وَ‌رِ‌زْ‍ق‌‍ٌ‌ كَ‍‍رِيمٌ
Wa Al-Ladhīna Sa`aw Fī 'Āyātinā Mu`ājizīna 'Ūlā'ika 'Aşĥābu Al-Jaĥīmi 022-051. Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, alevli ateşin halkıdır. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ سَعَوْ‌ا‌ فِ‍‍ي ‌آيَاتِنَا‌ مُعَاجِز‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌الْجَحِيمِ
Wa Mā 'Arsalnā Min Qablika Min Rasūlin Wa Lā Nabīyin 'Illā 'Idhā Tamanná 'Alqá Ash-Shayţānu Fī 'Umnīyatihi Fayansakhu Allāhu Mā Yulqī Ash-Shayţānu Thumma Yuĥkimu Allāhu 'Āyātihi Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥakīmun 022-052. Biz senden ِnce hiçbir Resul ve Nebi gِndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌رْسَلْنَا‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكَ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولٍ‌ ‌وَلاَ‌ نَبِيّ‌‍ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ تَمَ‍‍نَّ‍‍ى‌ ‌أَلْ‍‍قَ‍‍ى‌ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ فِ‍‍ي ‌أُمْنِيَّتِ‍‍هِ فَيَ‍‌‍نْ‍‍سَ‍‍خُ ‌اللَّ‍‍هُ مَا‌ يُلْ‍‍قِ‍‍ي ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ ثُ‍‍مَّ يُحْكِمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌آيَاتِ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
Liyaj`ala Mā Yulqī Ash-Shayţānu Fitnatan Lilladhīna Fī Qulūbihim Marađun Wa Al-Qāsiyati Qulūbuhum ۗ Wa 'Inna Až-Žālimīna Lafī Shiqāqin Ba`īdin 022-053. Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler. لِيَ‍‍جْ‍‍عَلَ مَا‌ يُلْ‍‍قِ‍‍ي ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ فِتْنَة ً‌ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ مَ‍رَضٌ‌ ‌وَ‌الْ‍‍قَ‍‍اسِيَةِ قُ‍‍لُوبُهُمْ ۗ ‌وَ‌إِنَّ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِم‍‍ِ‍ي‍‍نَ لَفِي شِ‍‍قَ‍‍اق‍ ٍ‌ بَعِيدٍ
Wa Liya`lama Al-Ladhīna 'Ūtū Al-`Ilma 'Annahu Al-Ĥaqqu Min Rabbika Fayu'uminū Bihi Fatukhbita Lahu Qulūbuhum ۗ Wa 'Inna Allāha Lahādi Al-Ladhīna 'Āmanū 'Ilá Şirāţin Mustaqīmin 022-054. (Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; bِylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola yِneltir. وَلِيَعْلَمَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْعِلْمَ ‌أَنَّ‍‍هُ ‌الْحَ‍‍قُّ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكَ فَيُؤْمِنُو‌ا‌ بِ‍‍هِ فَتُ‍‍خْ‍‍بِتَ لَ‍‍هُ قُ‍‍لُوبُهُمْ ۗ ‌وَ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَه‍‍َ‍ا‌دِ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَى‌ صِ‍رَ‍‌اطٍ‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يمٍ
Wa Lā Yazālu Al-Ladhīna Kafarū Fī Miryatin Minhu Ĥattá Ta'tiyahumu As-Sā`atu Baghtatan 'Aw Ya'tiyahum `Adhābu Yawmin `Aqīmin 022-055. İnkar edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur'an'dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır. وَلاَ‌ يَز‍َ‍‌الُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ فِي مِ‍‍رْيَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ حَتَّى‌ تَأْتِيَهُمُ ‌ال‍‍سَّاعَةُ بَ‍‍غْ‍‍تَةً ‌أَ‌وْ‌ يَأْتِيَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابُ يَ‍‍وْمٍ عَ‍‍قِ‍‍يمٍ
Al-Mulku Yawma'idhin Lillāh Yaĥkumu Baynahum ۚ Fa-Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Fī Jannāti An-Na`īmi 022-056. Mülk, o gün yalnızca Allah'ındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler. الْمُلْكُ يَوْمَئِذ‌ٍلِلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ۚ فَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ فِي جَ‍‍نّ‍‍َ‍اتِ ‌ال‍‍نَّ‍‍عِيمِ
Wa Al-Ladhīna Kafarū Wa Kadhdhabū Bi'āyātinā Fa'ūlā'ika Lahum `Adhābun Muhīnun 022-057. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azap vardır. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَكَذَّبُو‌ا‌ بِآيَاتِنَا‌ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ لَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ‌ مُهِينٌ
Wa Al-Ladhīna Hājarū Fī Sabīli Allāhi Thumma Qutilū 'Aw Mātū Layarzuqannahumu Allāhu Rizqāan Ĥasanāan ۚ Wa 'Inna Allāha Lahuwa Khayru Ar-ziqīna 022-058. Allah yolunda hicret edip ِldürülen veya ِlenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَاجَرُ‌و‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ قُ‍‍تِلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌وْ‌ مَاتُو‌ا‌ لَيَرْ‌زُ‍قَ‍‍نَّ‍‍هُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌رِ‌زْ‍ق‍‍اً‌ حَسَنا‌ ًۚ ‌وَ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَهُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍رُ‌ ‌ال‍رَّ‌ا‌زِقِ‍‍ينَ
Layudkhilannahum Mudkhalāan Yarđawnahu ۗ Wa 'Inna Allāha La`alīmun Ĥalīmun 022-059. Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah, bilendir, halimdir. لَيُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لَ‍‍نَّ‍‍هُمْ مُ‍‍دْ‍‍خَ‍‍لا‌ ً‌ يَرْ‍ضَ‍‍وْنَ‍‍هُ ۗ ‌وَ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَعَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَلِيمٌ
Dhālika Wa Man `Āqaba Bimithli Mā `Ūqiba Bihi Thumma Bughiya `Alayhi Layanşurannahu Allāhu ۗ 'Inna Allāha La`afūwun Ghafūrun 022-060. İşte bِyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. ذَلِكَ ‌وَمَ‍‌‍نْ عَاقَ‍‍بَ بِمِثْلِ مَا‌ عُوقِ‍‍بَ بِ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ بُ‍‍غِ‍‍يَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ لَيَ‍‌‍ن‍‍صُ‍رَنَّ‍‍هُ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَعَفُوٌّ‌ غَ‍‍فُو‌رٌ
Dhālika Bi'anna Allāha Yūliju Al-Layla Fī An-Nahāri Wa Yūliju An-Nahāra Al-Layli Wa 'Anna Allāha Samī`un Başīrun 022-061. İşte bِyle; çünkü Allah, geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp-katar. Şüphesiz Allah, işitendir, gِrendir. ذَلِكَ بِأَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُولِجُ ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لَ فِي ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَيُولِجُ ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ فِي ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَم‍‍ِ‍ي‍‍ع‌‍ٌ‌ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
Dhālika Bi'anna Allāha Huwa Al-Ĥaqqu Wa 'Anna Mā Yad`ūna Min Dūnihi Huwa Al-Bāţilu Wa 'Anna Allāha Huwa Al-`Alīyu Al-Kabīru 022-062. İşte bِyle; çünkü Allah, hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah, Yücedir, büyüktür. ذَلِكَ بِأَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ هُوَ‌ ‌الْحَ‍‍قُّ ‌وَ‌أَنَّ مَا‌ يَ‍‍دْع‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ ‌دُ‌ونِ‍‍هِ هُوَ‌ ‌الْبَاطِ‍‍لُ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ هُوَ‌ ‌الْعَلِيُّ ‌الْكَبِيرُ
'Alam Tará 'Anna Allāha 'Anzala Mina As-Samā'i Mā'an Fatuşbiĥu Al-'Arđu Mukhđarratan ۗ 'Inna Allāha Laţīfun Khabīrun 022-063. Gِrmedin mi, Allah, gِkten su indirdi, bِylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, herşeyden haberdardır. أَلَمْ تَ‍رَ‌ى‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ مِنَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ م‍‍َ‍ا‌ء‌‌ ً‌ فَتُ‍‍صْ‍‍بِحُ ‌الأَ‌رْ‍ضُ مُ‍‍خْ‍‍ضَ‍رَّة‌ ًۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَ‍‍طِ‍‍ي‍‍فٌ خَ‍‍بِيرٌ
Lahu Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۗ Wa 'Inna Allāha Lahuwa Al-Ghanīyu Al-Ĥamīdu 022-064. Gِklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, ِvülmeye layık olandır. لَ‍‍هُ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَهُوَ‌ ‌الْ‍‍غَ‍‍نِيُّ ‌الْحَمِيدُ
'Alam Tará 'Anna Allāha Sakhkhara Lakum Mā Fī Al-'Arđi Wa Al-Fulka Tajrī Fī Al-Baĥri Bi'amrihi Wa Yumsiku As-Samā'a 'An Taqa`a `Alá Al-'Arđi 'Illā Bi'idhnihi~ ۗ 'Inna Allāha Bin-Nāsi Lara'ūfun Raĥīmun 022-065. Gِrmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, gِğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. أَلَمْ تَ‍رَ‌ى‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَ‍‍خَّ‍رَ‌ لَكُمْ مَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌وَ‌الْفُلْكَ تَ‍‍جْ‍‍رِي فِي ‌الْبَحْ‍‍ر‍ِ‍‌ بِأَمْ‍‍رِهِ ‌وَيُمْسِكُ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌أَ‌نْ تَ‍‍قَ‍‍عَ عَلَى‌ ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌إِلاَّ‌ بِإِ‌ذْنِهِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِ‍ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ لَ‍رَ‌ء‍ُ‍‌وف ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Wa Huwa Al-Ladhī 'Aĥyākum Thumma Yumītukum Thumma Yuĥyīkum ۗ 'Inna Al-'Insāna Lakafūrun 022-066. Sizi diri tutan, sonra ِldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankِrdür. وَهُوَ‌ ‌الَّذِي ‌أَحْيَاكُمْ ثُ‍‍مَّ يُمِيتُكُمْ ثُ‍‍مَّ يُحْيِيكُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌الإِ‌ن‍‍س‍‍َ‍انَ لَكَفُو‌رٌ
Likulli 'Ummatin Ja`alnā Mansakāan Hum Nāsikūhu ۖ Falā Yunāzi`unnaka Fī Al-'Amri ۚ Wa Ad`u 'Ilá Rabbika ۖ 'Innaka La`alá Hudan Mustaqīmin 022-067. Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. ضyleyse, (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin. لِكُلِّ ‌أُمَّ‍‍ة‌‍ٍ‌ جَعَلْنَا‌ مَ‍‌‍ن‍‍سَكاً‌ هُمْ نَاسِك‍‍ُ‍وهُ ۖ فَلاَ‌ يُنَا‌زِعُ‍‍نَّ‍‍كَ فِي ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ ۚ ‌وَ‌ا‌دْعُ ‌إِلَى‌ ‌‍رَبِّكَ ۖ ‌إِنَّ‍‍كَ لَعَلَى‌ هُ‍‍د‌ى‌ ً‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يمٍ
Wa 'In Jādalūka Faquli Allāhu 'A`lamu Bimā Ta`malūna 022-068. Eğer seninle mücadeleye girişirlerse, de ki: "Allah, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir." وَ‌إِ‌نْ جَا‌دَل‍‍ُ‍وكَ فَ‍‍قُ‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَعْلَمُ بِمَا‌ تَعْمَلُونَ
Al-Lahu Yaĥkumu Baynakum Yawma Al-Qiyāmati Fīmā Kuntum Fīhi Takhtalifūna 022-069. "Allah, kıyamet günü, kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir." اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ فِيمَا‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ تَ‍‍خْ‍‍تَلِفُونَ
'Alam Ta`lam 'Anna Allāha Ya`lamu Mā Fī As-Samā'i Wa Al-'Arđi ۗ 'Inna Dhālika Fī Kitābin ۚ 'Inna Dhālika `Alá Allāhi Yasīrun 022-070. Allah'ın, gِkte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Allah için pek kolaydır. أَلَمْ تَعْلَمْ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَعْلَمُ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌إِنَّ ‌ذَلِكَ فِي كِت‍‍َ‍اب‌‍ٍۚ ‌إِنَّ ‌ذَلِكَ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ يَسِيرٌ
Wa Ya`budūna Min Dūni Allāhi Mā Lam Yunazzil Bihi Sulţānāan Wa Mā Laysa Lahum Bihi `Ilmun ۗ Wa Mā Lilžžālimīna Min Naşīrin 022-071. Onlar, Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiçbir yardımcı yoktur. وَيَعْبُد‍ُ‍‌ونَ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ مَا‌ لَمْ يُنَزِّلْ بِ‍‍هِ سُلْ‍‍طَ‍‍انا‌ ً‌ ‌وَمَا‌ لَ‍‍يْ‍‍سَ لَهُمْ بِ‍‍هِ عِلْمٌۗ ‌وَمَا‌ لِل‍‍ظَّ‍‍الِم‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‍ٍ‍
Wa 'Idhā Tutlá `Alayhim 'Āyātunā Bayyinātin Ta`rifu Fī Wujūhi Al-Ladhīna Kafarū Al-Munkara ۖ Yakādūna Yasţūna Bial-Ladhīna Yatlūna `Alayhim 'Āyātinā ۗ Qul 'Afa'unabbi'ukum Bisharrin Min Dhalikumu ۗ An-Nāru Wa`adahā Al-Lahu Al-Ladhīna Kafarū ۖ Wa Bi'sa Al-Maşīru 022-072. Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kِtü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kِtü bir duraktır." وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ تُتْلَى‌ عَلَيْهِمْ ‌آيَاتُنَا‌ بَيِّن‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَعْ‍‍رِفُ فِي ‌وُج‍‍ُ‍وهِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌الْمُ‍‌‍نْ‍‍كَ‍رَۖ يَكَا‌د‍ُ‍‌ونَ يَسْ‍‍طُ‍‍ونَ بِ‍الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَتْل‍‍ُ‍ونَ عَلَيْهِمْ ‌آيَاتِنَا‌ ۗ قُ‍‍لْ ‌أَفَأُنَبِّئُكُمْ بِشَرّ‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌ذَلِكُمُ ۗ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌رُ‌ ‌وَعَدَهَا‌ ‌اللَّهُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌اۖ ‌وَبِئْسَ ‌الْمَ‍‍صِ‍‍يرُ
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu Đuriba Mathalun Fāstami`ū Lahu~ ۚ 'Inna Al-Ladhīna Tad`ūna Min Dūni Allāhi Lan Yakhluqū Dhubābāan Wa Lawi Ajtama`ū Lahu ۖ Wa 'In Yaslubhumu Adh-Dhubābu Shay'āan Lā Yastanqidhūhu Minhu ۚ Đa`ufa Aţ-Ţālibu Wa Al-Maţlūbu 022-073. Ey insanlar, (size) bir ِrnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. ي‍‍َ‍ا‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ضُ‍‍رِبَ مَثَل‌‍ٌ‌ فَاسْتَمِعُو‌ا‌ لَهُ~ُ ‌إِنَّ ۚ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ تَ‍‍دْع‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ لَ‍‌‍نْ يَ‍‍خْ‍‍لُ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌ذُبَابا‌ ً‌ ‌وَلَوِ‌ ‌اجْ‍‍تَمَعُو‌ا‌ لَ‍‍هُ ‌وَ‌إِ‌نْ ۖ يَسْلُ‍‍بْ‍‍هُمُ ‌ال‍‍ذُّب‍‍َ‍ابُ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ لاَ‌ يَسْتَ‍‌‍ن‍‍قِ‍‍ذ‍ُ‍‌وهُ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ضَ‍‍عُفَ ۚ ‌ال‍‍طَّ‍‍الِبُ ‌وَ‌الْمَ‍‍طْ‍‍لُوبُ
Qadarū Allaha Ĥaqqa Qadrihi~ ۗ 'Inna Allāha Laqawīyun `Azīzun 022-074. Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, Azizdir. مَا‌ قَ‍‍دَ‌رُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ حَ‍‍قَّ قَ‍‍دْ‌رِهِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَ‍‍قَ‍‍وِيٌّ عَزِيزٌ
Al-Lahu Yaşţafī Mina Al-Malā'ikati Rusulāan Wa Mina An-Nāsi ۚ 'Inna Allāha Samī`un Başīrun 022-075. Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, gِrendir. اللَّهُ يَ‍‍صْ‍‍طَ‍‍فِي مِنَ ‌الْمَلاَئِكَةِ ‌رُسُلا‌ ً‌ ‌وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَم‍‍ِ‍ي‍‍ع‌‍ٌ‌ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
Ya`lamu Mā Bayna 'Aydīhim Wa Mā Khalfahum ۗ Wa 'Ilá Allāhi Turja`u Al-'Umūru 022-076. O, ِnlerindekini ve arkalarındakini bilir. Bütün işler Allah'a dِndürülür. يَعْلَمُ مَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌أَيْدِيهِمْ ‌وَمَا‌ خَ‍‍لْفَهُمْ ۗ ‌وَ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ تُرْجَعُ ‌الأُمُو‌رُ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Arka`ū Wa Asjudū Wa A`budū Rabbakum Wa Af`alū Al-Khayra La`allakum Tufliĥūna 022-077. Ey iman edenler, rüku edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz. ي‍‍َ‍ا‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ا‌رْكَعُو‌ا‌ ‌وَ‌اسْجُدُ‌و‌ا‌ ‌وَ‌اعْبُدُ‌و‌ا‌ ‌‍رَبَّكُمْ ‌وَ‌افْعَلُو‌ا‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍رَ‌ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Wa Jāhidū Fī Al-Lahi Ĥaqqa Jihādihi ۚ Huwa Ajtabākum Wa Mā Ja`ala `Alaykum Ad-Dīni Min Ĥarajin ۚ Millata 'Abīkum 'Ibhīma ۚ Huwa Sammākumu Al-Muslimyna Min Qablu Wa Fī Hādhā Liyakūna Ar-Rasūlu Shahīdāan `Alaykum Wa Takūnū Shuhadā'a `Alá An-Nāsi ۚ Fa'aqīmū Aş-Şalāata Wa 'Ātū Az-Zakāata Wa A`taşimū Billāhi Huwa Mawlākum ۖ Fani`ma Al-Mawlá Wa Ni`ma An-Naşīru 022-078. Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha ِnce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. وَجَاهِدُ‌و‌ا‌ فِي ‌اللَّهِ حَ‍‍قَّ جِهَا‌دِهِ ۚ هُوَ‌ ‌اجْ‍‍تَبَاكُمْ ‌وَمَا‌ جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نِ مِ‍‌‍نْ حَ‍رَجٍۚ مِلَّةَ ‌أَبِيكُمْ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ۚ هُوَ‌ سَ‍‍مَّ‍‍اكُمُ ‌الْمُسْلِمينَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ‌وَفِي هَذَ‌ا‌ لِيَك‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ شَهِيد‌اً‌ عَلَيْكُمْ ‌وَتَكُونُو‌ا‌ شُهَد‍َ‍‌ا‌ءَ‌ عَلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ۚ فَأَ‍قِ‍‍يمُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتُو‌ا‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَ‌اعْتَ‍‍صِ‍‍مُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ هُوَ‌ مَوْلاَكُمْ ۖ فَنِعْمَ ‌الْمَوْلَى‌ ‌وَنِعْمَ ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صِ‍‍يرُ
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Next Sūrah