Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Al-Ĥā q q atu
069-001. 'Elbette gerçekleşecek olan' (kıyamet).
ا لْحَا قَّ ةُ
Mā A l-Ĥā q q atu
069-002. Nedir o 'muhakkak gerçekleşecek olan?'
مَا ا لْحَا قَّ ةُ
Wa Mā 'Ad r ā ka Mā A l-Ĥā q q atu
069-003. O gerçekleşecek olanı (kıyameti) sana bildiren nedir?
وَمَا أَد ْرَ ا كَ مَا ا لْحَا قَّ ةُ
Kadh dh abat Th amū du Wa `Ā dun Bil-Q ār i`ati
069-004. Semud ve Ad (toplumları), karia’yı yalan saydılar.
كَذَّبَتْ ثَمُو دُ وَعَا دٌ بِا لْقَ ار ِعَةِ
Fa'amm ā Th amū du Fa'uhlikū Biţ -Ţ āgh iyati
069-005. Bu nedenle Semud (halkı), korkunç bir sesle helak edildi.
فَأَمَّ ا ثَمُو دُ فَأُهْلِكُوا بِا ل طَّ اغِ يَةِ
Wa 'Amm ā `Ā dun Fa'uhlikū Bir īĥin Ş arş ar in `Ātiyatin
069-006. Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler.
وَأَمَّ ا عَا دٌ فَأُهْلِكُوا بِر ِي حٍ صَ رْصَ رٍ عَاتِيَةٍ
Sakh kh ara hā `Alayhim Sab `a Layā lin Wa Th amāniyata 'Ayyā min Ĥusūmāan Fatará A l-Q aw ma Fīhā Ş ar`á Ka'ann ahum 'A`jā zu Nakh lin Kh āwiyatin
069-007. (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. ضyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını gِrürsün.
سَخَّ رَ هَا عَلَيْهِمْ سَبْ عَ لَيَا لٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّا مٍ حُسُوما ً فَتَرَ ى ا لْقَ وْ مَ فِيهَا صَ رْعَى كَأَنَّ هُمْ أَعْجَا زُ نَخْ لٍ خَ اوِيَةٍ
Fahal Tará Lahum Min Bāq iyatin
069-008. Şimdi onlardan hiç arta kalan (bir şey) gِrüyor musun?
فَهَلْ تَرَ ى لَهُمْ مِن ْ بَاقِ يَةٍ
Wa Jā 'a Fir `aw nu Wa Man Q ab lahu Wa A l-Mu'utafikā tu Bil-Kh āţ i'ati
069-009. Firavun (kavmi), ondan ِncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler.
وَجَا ءَ فِر ْعَوْ نُ وَمَن ْ قَ بْ لَهُ وَا لْمُؤْتَفِكَا تُ بِا لْخَ اطِ ئَةِ
Fa`aş aw Ra sū la Ra bbihim Fa'akh adh ahum 'Akh dh atan Rā biyatan
069-010. Bِylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.
فَعَصَ وْا رَ سُو لَ رَ بِّهِمْ فَأَخَ ذَهُمْ أَخْ ذَة ً رَ ابِيَةً
'Inn ā Lamm ā Ţ agh á A l-Mā 'u Ĥamalnākum Fī A l-Jār iyati
069-011. Gerçek şu ki, su taştığı zaman, o gemide Biz sizi taşıdık;
إِنَّ ا لَمَّ ا طَ غَ ى ا لْمَا ءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي ا لْجَار ِيَةِ
Linaj `alahā Lakum Tadh kira tan Wa Ta`iyahā 'Udh unun Wā`iyatun
069-012. ضyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve ِğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip-kavrasın.'
لِنَجْ عَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَ ة ً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ
Fa'idh ā Nufikh a Fī A ş -Ş ū r i Nafkh atun Wāĥidatun
069-013. Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.
فَإِذَا نُفِخَ فِي ا ل صُّ و ر ِ نَفْخَ ةٌ وَاحِد َةٌ
Wa Ĥumilati A l-'Arđu Wa A l-Jibā lu Fadukkatā Dakkatan Wāĥidatan
069-014. Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.
وَحُمِلَتِ ا لأَرْضُ وَا لْجِبَا لُ فَدُكَّتَا دَكَّة ً وَاحِد َةً
Fayawma'idh in Waq a`ati A l-Wāq i`atu
069-015. İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vukubulmuş (gerçekleşmiş)tur.
فَيَوْمَئِذٍ وَقَ عَتِ ا لْوَاقِ عَةُ
Wa A n sh aq q ati A s-Samā 'u Fahiya Yawma'idh in Wāhiyatun
069-016. Gِk yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.'
وَان شَقَّ تِ ا ل سَّمَا ءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ
Wa A l-Malaku `Alá 'Arjā 'ihā ۚ Wa Yaĥmilu `Arsh a Ra bbika Fawq ahum Yawma'idh in Th amāniyatun
069-017. Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.
وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَا ئِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَ بِّكَ فَوْقَ هُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
Yawma'idh in Tu`ra đū na Lā Takh fá Min kum Kh āfiyatun
069-018. Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz.
يَوْمَئِذٍ تُعْرَ ضُ و نَ لاَ تَخْ فَى مِنْ كُمْ خَ افِيَةٌ
Fa'amm ā Man 'Ūtiya Kitābahu Biyamīnihi Fayaq ū lu Hā 'uum A q ra 'ū Kitābī
069-019. Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun."
فَأَمَّ ا مَن ْ أُ وتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُ و لُ هَا ؤُمْ ا قْ رَ ءُ وا كِتَابِي
'Inn ī Ž anan tu 'Ann ī Mulā q in Ĥisābiyah
069-020. "اünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım."
إِنِّ ي ظَ نَن تُ أَنِّ ي مُلاَقٍ حِسَابِيَه
Fahuwa Fī `Īsh atin Rā điyatin
069-021. Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir.
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَ اضِ يَةٍ
Fī Jann atin `Āliyatin
069-022. Yüksek bir cennette.
فِي جَنَّ ةٍ عَالِيَةٍ
Q uţ ūfuhā Dāniyatun
069-023. Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır.
قُ طُ وفُهَا دَانِيَةٌ
Kulū Wa A sh ra bū Hanī 'ā an Bimā 'Aslaftum Fī A l-'Ayyā mi A l-Kh āliyati
069-024. "Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için."
كُلُوا وَا شْرَ بُوا هَنِي ئا ً بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي ا لأَيَّا مِ ا لْخَ الِيَةِ
Wa 'Amm ā Man 'Ūtiya Kitābahu Bish imālihi Fayaq ū lu Yā Laytanī Lam 'Ū ta Kitābīh
069-025. Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi."
وَأَمَّ ا مَن ْ أُ وتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُ و لُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُو تَ كِتَابِيهْ
Wa Lam 'Ad r i Mā Ĥisābīh
069-026. "Hesabımı hiç bilmeseydim."
وَلَمْ أَد ْر ِ مَا حِسَابِيهْ
Yā Laytahā Kānati A l-Q āđiyata
069-027. "Keşke o (ِlüm herşeyi) kesip bitirseydi.
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ ا لْقَ اضِ يَةَ
Mā 'Agh ná `Ann ī Mālīh ۜ
069-028. "Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı."
مَا أَغْ نَى عَنّ ِي مَالِيهْ
Halaka `Ann ī Sulţ ānīh
069-029. "Güç ve kudretim yok olup gitti."
هَلَكَ عَنِّ ي سُلْطَ انِيهْ
Kh udh ū hu Fagh ullū hu
069-030. (Allah buyruk verir:) "Onu tutuklayın, hemen bağlayın."
خُ ذُو هُ فَغُ لُّوهُ
Th umm a A l-Jaĥī ma Ş allū hu
069-031. "Sonra çılgın alevlerin içine atın."
ثُمّ َ ا لْجَحِي مَ صَ لُّوهُ
Th umm a Fī Silsilatin Dh ar`uhā Sab `ū na Dh ir ā`āan Fāslukū hu
069-032. "Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gِnderin."
ثُمّ َ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْ عُو نَ ذِرَ اعا ً فَاسْلُكُوهُ
'Inn ahu Kā na Lā Yu'uminu Bill āhi A l-`Ažī mi
069-033. "اünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu."
إِنَّ هُ كَا نَ لاَ يُؤْمِنُ بِا للَّ هِ ا لْعَظِ يمِ
Wa Lā Yaĥuđđu `Alá Ţ a`ā mi A l-Miskī ni
069-034. "Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı."
وَلاَ يَحُضّ ُ عَلَى طَ عَا مِ ا لْمِسْكِينِ
Falay sa Lahu A l-Yaw ma Hāhunā Ĥamī mun
069-035. "Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur."
فَلَيْ سَ لَهُ ا لْيَوْ مَ هَاهُنَا حَمِيمٌ
Wa Lā Ţ a`ā mun 'Illā Min Gh islī nin
069-036. "İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur."
وَلاَ طَ عَا مٌ إِلاَّ مِن ْ غِ سْلِينٍ
Lā Ya'kuluhu~ 'Illā A l-Kh āţ i'ū na
069-037. "Bunu da, hata edenlerden başkası yemez."
لاَ يَأْكُلُهُ~ ُ إِلاَّ ا لْخَ اطِ ئُ ونَ
Falā 'Uq simu Bimā Tub ş irū na
069-038. Hayır; gِrdüklerinize yemin ederim,
فَلاَ أُقْ سِمُ بِمَا تُبْ صِ رُونَ
Wa Mā Lā Tub ş irū na
069-039. Gِrmediklerinize de.
وَمَا لاَ تُبْ صِ رُونَ
'Inn ahu Laq aw lu Ra sū lin Kar ī min
069-040. Hiç şüphesiz o (Kur'an), şerefli bir elçinin kesin sِzüdür.
إِنَّ هُ لَقَ وْ لُ رَ سُو لٍ كَر ِيمٍ
Wa Mā Huwa Biq aw li Sh ā`ir in ۚ Q alīlāan Mā Tu'uminū na
069-041. O, bir şairin sِzü değildir. Ne az inanıyorsunuz?
وَمَا هُوَ بِقَ وْ لِ شَاعِر ٍ ۚ قَ لِيلا ً مَا تُؤْمِنُونَ
Wa Lā Biq aw li Kāhinin ۚ Q alīlāan Mā Tadh akkarū na
069-042. Bir kahinin de sِzü değildir. Ne az ِğüt alıp-düşünüyorsunuz?
وَلاَ بِقَ وْ لِ كَاهِنٍ ۚ قَ لِيلا ً مَا تَذَكَّرُونَ
Tan zī lun Min Ra bbi A l-`Ālamī na
069-043. Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.
تَن زِي لٌ مِن ْ رَ بِّ ا لْعَالَمِينَ
Wa Law Taq awwala `Alaynā Ba`đa A l-'Aq āwī li
069-044. Eğer o, Bize karşı bazı sِzleri uydurup-sِylemiş olsaydı.
وَلَوْ تَقَ وَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ ا لأَقَ اوِيلِ
La'akh adh nā Minhu Bil-Yamī ni
069-045. Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.
لَأَخَ ذْنَا مِنْ هُ بِا لْيَمِينِ
Th umm a Laq aţ a`nā Minhu A l-Watī na
069-046. Sonra onun can damarını elbette keserdik.
ثُمّ َ لَقَ طَ عْنَا مِنْ هُ ا لْوَتِينَ
Famā Min kum Min 'Aĥadin `Anhu Ĥājizī na
069-047. O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı.
فَمَا مِنْ كُمْ مِن ْ أَحَدٍ عَنْ هُ حَاجِزِينَ
Wa 'Inn ahu Latadh kira tun Lilmuttaq ī na
069-048. اünkü o (Kur'an, Allah'tan sakınan) muttakiler için bir ِğüttür.
وَإِنَّ هُ لَتَذْكِرَ ة ٌ لِلْمُتَّقِ ينَ
Wa 'Inn ā Lana`lamu 'Ann a Min kum Mukadh dh ibī na
069-049. Elbette Biz, içinizde yalanlayanların bulunduğunu biliyoruz.
وَإِنَّ ا لَنَعْلَمُ أَنّ َ مِنْ كُمْ مُكَذِّبِينَ
Wa 'Inn ahu Laĥasra tun `Alá A l-Kāfir ī na
069-050. Gerçekten o (Kur'an), kafirler için bir hasrettir.
وَإِنَّ هُ لَحَسْرَ ةٌ عَلَى ا لْكَافِر ِينَ
Wa 'Inn ahu Laĥaq q u A l-Yaq ī ni
069-051. Ve şüphesiz o, kesin bir gerçektir (hakku'l-yakîn).
وَإِنَّ هُ لَحَقُّ ا لْيَقِ ينِ
Fasabbiĥ Biāsmi Ra bbika A l-`Ažī mi
069-052. ضyleyse, büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
فَسَبِّحْ بِا سْمِ رَ بِّكَ ا لْعَظِ يمِ
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ