Toggle thick letters.  Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ      
 
   Tabāra ka A l-Ladh ī Biyadihi A l-Mulku Wa Huwa `Alá Kulli Sh ay 'in  Q adī r un  
   
     
    067-001. Mülk elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. O, herşeye güç yetirendir. 
 
   تَبَارَ كَ ا لَّذِي بِيَدِهِ ا لْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْ ءٍ  قَ دِيرٌ  
  
 
   Al-Ladh ī Kh  alaq a A l-Maw ta Wa A l-Ĥayāata Liyab luwakum  'Ayyukum  'Aĥsanu `Amalāan  ۚ  Wa Huwa A l-`Azī zu A l-Gh  afū ru   
   
     
    067-002. O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ِlümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. 
 
   ا لَّذِي خَ لَقَ  ا لْمَوْ تَ وَا لْحَيَا ةَ لِيَبْ لُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلا ً  ۚ  وَهُوَ ا لْعَزِي زُ ا لْغَ فُورُ   
  
 
   Al-Ladh ī Kh  alaq a Sab `a Samāwā tin  Ţ ibāq āan  ۖ  Mā Tará Fī Kh  alq i A r-Ra ĥmā ni Min  Tafāwutin  ۖ  Fārji`i A l-Baş ara  Hal Tará Min  Fuţ ū r in    
   
     
    067-003. O, biri diğeriyle 'tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gِk yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) gِremezsin. İşte gِzü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) gِrüyor musun? 
 
   ا لَّذِي خَ لَقَ  سَبْ عَ سَمَاوَا تٍ  طِ بَاق ا ً  ۖ  مَا تَرَ ى فِي خَ لْقِ  ا ل رَّ حْمَنِ مِن ْ تَفَاوُتٍ  ۖ  فَارْجِعِ ا لْبَصَ رَ  هَلْ تَرَ ى مِن ْ فُطُ ورٍ    
  
 
   Th umm a A  rji`i A l-Baş ara  Karra tay ni Yan q alib  'Ilay ka A l-Baş aru  Kh  āsi'āan  Wa Huwa Ĥasī r un  
   
     
   067-004. Sonra gِzünü iki kere daha çevirip-gezdir; o gِz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dِnecektir. 
 
   ثُمّ َ ا  رْجِعِ ا لْبَصَ رَ  كَرَّ تَيْ نِ يَن قَ لِب ْ إِلَيْ كَ ا لْبَصَ رُ خَ اسِئا ً  وَهُوَ حَسِيرٌ  
  
 
   Wa Laq ad  Zayyann ā A s-Samā 'a A d-Dun yā Bimaş ābī ĥa Wa Ja`alnāhā Ru jūmāan  Lilsh sh ayāţ ī ni ۖ  Wa 'A`tad nā Lahum  `Adh ā ba A s-Sa`ī r  i  
   
     
    067-005. Andolsun, Biz en yakın olan gِğü (dünya gِğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık. 
 
   وَلَقَ د ْ زَيَّنَّ ا ا ل سَّمَا ءَ ا ل دُّنْ يَا بِمَصَ ابِي حَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوما ً  لِلشَّيَاطِ ي نِ ۖ  وَأَعْتَد ْنَا لَهُمْ عَذَا بَ ا ل سَّعِير ِ   
  
 
   Wa Lilladh ī na Kafarū Bira bbihim  `Adh ā bu Jahann ama ۖ  Wa Bi'sa A l-Maş ī r u  
   
     
    067-006. Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kِtü dِnüş yeridir o. 
 
   وَلِلَّذِي نَ كَفَرُوا  بِرَ بِّهِمْ عَذَا بُ جَهَنَّ مَ ۖ  وَبِئْسَ ا لْمَصِ يرُ   
  
 
   'Idh ā  'Ulq ū Fīhā Sami`ū Lahā Sh ahīq āan  Wa Hiya Tafū ru  
   
     
    067-007. İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler. 
 
   إِذَا  أُلْقُ وا  فِيهَا سَمِعُوا  لَهَا شَهِيق ا ً  وَهِيَ تَفُورُ  
  
 
   Takā du Tamayyazu Mina A l-Gh  ayži ۖ  Kullamā  'Ulq iya Fīhā Faw jun  Sa'alahum  Kh  azanatuhā  'Alam  Ya'tikum  Nadh ī r un   
   
     
    067-008. ضfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" 
 
   تَكَا دُ تَمَيَّزُ مِنَ ا لْغَ يْ ظِ  ۖ  كُلَّمَا  أُلْقِ يَ فِيهَا فَوْ جٌ  سَأَلَهُمْ خَ زَنَتُهَا  أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ   
  
 
   Q ālū Balá Q ad  Jā 'anā Nadh ī r un  Fakadh dh ab nā Wa Q ulnā Mā Nazzala A ll āhu Min  Sh ay 'in 'In 'An tum  'Illā Fī Đ alā lin  Kabī r  in  
   
     
   067-009. Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: “Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik." 
 
   قَ الُوا  بَلَى قَ د ْ جَا ءَنَا نَذِي رٌ  فَكَذَّبْ نَا وَقُ لْنَا مَا نَزَّلَ ا للَّ هُ مِن ْ شَيْ ءٍ  إِن ْ أَنْ تُمْ إِلاَّ فِي ضَ لاَلٍ  كَبِير ٍ 
  
 
    Wa Q ālū Law Kunn ā Nasma`u 'Aw Na`q ilu Mā Kunn ā Fī  'Aş ĥā bi A s-Sa`ī r  i 
   
     
    067-010. Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." 
 
   وَقَ الُوا  لَوْ كُنَّ ا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِ لُ مَا كُنَّ ا فِي  أَصْ حَا بِ ا ل سَّعِير ِ  
  
 
   Fā`tara fū Bidh an bihim  Fasuĥq āan  Li'ş ĥā bi A s-Sa`ī r  i 
   
     
    067-011. Bِylece kendi günahlarını itiraf ettiler. اılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun. 
 
   فَاعْتَرَ فُوا  بِذَنْ بِهِمْ فَسُحْق ا ً  لِأصْ حَا بِ ا ل سَّعِير ِ  
  
 
   'Inn a A l-Ladh ī na Yakh sh aw na Ra bbahum  Bil-Gh  ay bi Lahum  Magh  fira tun  Wa 'Aj ru n  Kabī r un  
   
     
    067-012. Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu gِrmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır. 
 
   إِنّ َ ا لَّذِي نَ يَخْ شَوْ نَ رَ بَّهُمْ بِا لْغَ يْ بِ لَهُمْ مَغْ فِرَ ةٌ  وَأَجْ رٌ  كَبِيرٌ  
  
 
   Wa 'Asir rū Q awlakum  'Aw A j harū Bihi~  ۖ  'Inn ahu  `Alī mun  Bidh ā ti A ş -Ş udū r i  
   
     
    067-013. Sِzünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz O, sinelerin ِzünde saklı duranı bilendir. 
 
   وَأَسِر ُّوا  قَ وْلَكُمْ أَوْ ا جْ هَرُوا  بِهِ ۖ  إِنَّ هُ  عَلِي مٌ  بِذَا تِ ا ل صُّ دُور ِ   
  
 
   'Alā Ya`lamu Man Kh  alaq a Wa Huwa A l-Laţ ī fu A l-Kh  abī r u 
   
     
    067-014. O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir. 
 
   أَلاَ يَعْلَمُ مَن ْ خَ لَقَ  وَهُوَ ا ل لَّطِ ي فُ ا لْخَ بِيرُ  
  
 
   Huwa A l-Ladh ī Ja`ala Lakumu A l-'Arđa Dh alūlāan  Fām sh ū Fī Manākibihā Wa Kulū Min  R izq ihi  ۖ  Wa 'Ilay hi A n -Nush ū ru   
   
     
    067-015. Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O'nadır. 
 
   هُوَ ا لَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ا لأَرْضَ  ذَلُولا ً  فَامْشُوا  فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا  مِن ْ ر ِزْقِ هِ  ۖ  وَإِلَيْ هِ ا ل نُّ شُورُ   
  
 
   'A'amin tum  Man  Fī A s-Samā 'i 'An  Yakh  sifa Bikumu A l-'Arđa Fa'idh ā Hiya Tamū ru  
   
     
    067-016. Gِkte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? Bir bakmışsınız ki, o (yeryüzü) sallanıp-çalkalanmaktadır. 
 
   أَأَمِن تُمْ مَن ْ فِي ا ل سَّمَا ءِ أَن ْ يَخْ سِفَ بِكُمُ ا لأَرْضَ  فَإِذَا هِيَ تَمُورُ  
  
 
   'Am  'Amin tum  Man  Fī A s-Samā 'i 'An  Yursila `Alaykum  Ĥāş ibāan  ۖ  Fasata`lamū na Kay fa Nadh ī r  i  
   
     
    067-017. Yoksa gِkte olanın üzerinize 'taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar' gِndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-ِğreneceksiniz. 
 
   أَمْ أَمِن تُمْ مَن ْ فِي ا ل سَّمَا ءِ أَن ْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِ با ً  ۖ  فَسَتَعْلَمُو نَ كَيْ فَ نَذِير ِ   
  
 
    Wa Laq ad  Kadh dh aba A l-Ladh ī na Min  Q ab lihim  Fakay fa Kā na Nakī r  i 
   
     
    067-018. Andolsun, kendilerinden ِncekiler de yalanladı. Fakat Beni inkar (etmelerine karşılık verdiğim azap) nasılmış? 
 
   وَلَقَ د ْ كَذَّبَ ا لَّذِي نَ مِن ْ قَ بْ لِهِمْ فَكَيْ فَ كَا نَ نَكِير ِ  
  
 
   'Awalam  Yara w 'Ilá A ţ -Ţ ay r i Fawq ahum  Ş ā ffā tin  Wa Yaq  biđna ۚ  Mā Yum sikuhunn a 'Illā A r-Ra ĥmā nu ۚ  'Inn ahu  Bikulli Sh ay 'in  Baş ī r un    
   
     
    067-019. Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları gِrmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla gِrendir. 
 
   أَوَلَمْ يَرَ وْا إِلَى ا ل طَّ يْ ر ِ فَوْقَ هُمْ صَ ا فَّا تٍ  وَيَقْ  بِضْ نَ ۚ  مَا يُمْسِكُهُنّ َ إِلاَّ ا ل رَّ حْمَنُ ۚ  إِنَّ هُ  بِكُلِّ شَيْ ءٍ  بَصِ يرٌ    
  
 
   'Amm an Hādh ā A l-Ladh ī Huwa Jun dun  Lakum  Yan ş uru kum  Min  Dū ni A r-Ra ĥmā ni ۚ  'Ini A l-Kāfirū na 'Illā Fī Gh  urū r in   
   
     
    067-020. Rahmana karşı size yardım edecek olan kimmiş? Şu sizin ordunuz mu? Kafirler yalnızca bir gurur (kesin bir aldanış) içindedirler. 
 
   أَمَّ ن ْ هَذَا ا لَّذِي هُوَ جُن دٌ  لَكُمْ يَن صُ رُكُمْ مِن ْ دُو نِ ا ل رَّ حْمَنِ ۚ  إِنِ ا لْكَافِرُو نَ إِلاَّ فِي غُ رُورٍ   
  
 
   'Amm an Hādh ā A l-Ladh ī Yarzuq ukum  'In 'Am saka R izq ahu  ۚ  Bal  Lajjū Fī `Utū win  Wa Nufū r in   
   
     
    067-021. Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar. 
 
   أَمَّ ن ْ هَذَا ا لَّذِي يَرْزُقُ كُمْ إِن ْ أَمْسَكَ ر ِزْقَ هُ  ۚ  بَلْ لَجُّوا  فِي عُتُوٍّ  وَنُفُورٍ   
  
 
   'Afaman  Yam sh ī Mukibbāan `Alá Waj hihi~  'Ahdá  'Amm an  Yam sh ī Sawīyāan `Alá Ş ir āţ in  Mustaq ī min  
   
     
    067-022. Şu halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? 
 
   أَفَمَن ْ يَمْشِي مُكِبّاً عَلَى وَجْ هِهِ أَهْدَى  أَمَّ ن ْ يَمْشِي سَوِيّاً عَلَى صِ رَ ا ط ٍ  مُسْتَقِ يمٍ  
  
 
   Q ul Huwa A l-Ladh ī  'An sh a'akum  Wa Ja`ala Lakumu A s-Sam `a Wa A l-'Ab ş ā ra  Wa A l-'Af'idata ۖ  Q alīlāan  Mā Tash kurū na  
   
     
   067-023. De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gِzler ve gِnüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" 
 
   قُ لْ هُوَ ا لَّذِي  أَن شَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ ا ل سَّمْعَ وَا لأَبْ صَ ا رَ  وَا لأَفْئِدَةَ ۖ  قَ لِيلا ً  مَا تَشْكُرُونَ  
  
 
   Q ul Huwa A l-Ladh ī Dh ara 'akum  Fī A l-'Arđi Wa 'Ilay hi Tuĥsh arū na 
   
     
   067-024. De ki: "Sizi yeryüzünde üretip-türeten O'dur. Siz O'na toplanıp gِtürüleceksiniz." 
 
   قُ لْ هُوَ ا لَّذِي ذَرَ أَكُمْ فِي ا لأَرْضِ  وَإِلَيْ هِ تُحْشَرُونَ 
  
 
    Wa Yaq ūlū na Matá Hādh ā A l-Wa`du 'In  Kun tum  Ş ādiq ī na 
   
     
    067-025. Derler ki: "Eğer doğru sِylüyorsanız, şu tehdit (ettiğiniz azap) ne zamanmış?" 
 
   وَيَقُ ولُو نَ مَتَى هَذَا ا لْوَعْدُ إِن ْ كُن تُمْ صَ ادِقِ ينَ  
  
 
   Q ul 'Inn amā A l-`Ilmu `In da A ll āhi Wa 'Inn amā  'Anā Nadh ī r un  Mubī nun  
   
     
   067-026. De ki: "(Bununla ilgili) Bilgi ancak Allah'ın Katındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." 
 
   قُ لْ إِنَّ مَا ا لْعِلْمُ عِنْ دَ ا للَّ هِ وَإِنَّ مَا  أَنَا نَذِي رٌ  مُبِينٌ 
  
 
   Falamm ā Ra 'aw hu Zulfatan  Sī 'at Wujū hu A l-Ladh ī na Kafarū Wa Q ī la Hādh ā A l-Ladh ī Kun tum  Bihi  Tadda`ū na 
   
     
    067-027. Nihayet onu pek yakında gِrdüklerinde, o inkar edenlerin yüzleri kِtüleşip-karardı. Ve: "İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) ِne sürüp durduğunuz şeydir" denildi. 
 
   فَلَمَّ ا رَ أَوْ هُ زُلْفَة ً  سِي ئَتْ وُجُو هُ ا لَّذِي نَ كَفَرُوا  وَقِ ي لَ هَذَا ا لَّذِي كُن تُمْ بِهِ  تَدَّعُونَ  
  
 
   Q ul 'Ara 'aytum  'In 'Ahlakaniya A ll āhu Wa Man  Ma`iya 'Aw Ra ĥimanā Faman  Yujī r u A l-Kāfir ī na Min `Adh ā bin 'Alī min  
   
     
   067-028. De ki: "Haber verir misiniz; eğer Allah, beni ve benimle birlikte olanları yıkıma uğratır ya da bizi esirgerse, (peki) bu durumda kafirleri acı bir azaptan kurtaracak olan kimdir?" 
 
   قُ لْ أَرَ أَيْتُمْ إِن ْ أَهْلَكَنِيَ ا للَّ هُ وَمَن ْ مَعِيَ أَوْ رَ حِمَنَا فَمَن ْ يُجِي رُ ا لْكَافِر ِي نَ مِن ْ عَذَا بٍ أَلِيمٍ 
  
 
   Q ul Huwa A r-Ra ĥmā nu 'Āmann ā Bihi  Wa `Alay hi Tawakkalnā ۖ  Fasata`lamū na Man Huwa Fī Đ alā lin  Mubī nin   
   
     
   067-029. De ki: "O (Allah) Rahman olan (esirgeyen koruyan)dır; biz O'na iman ettik ve O'na tevekkül ettik. Artık siz kimin açık bir sapmışlık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz." 
 
   قُ لْ هُوَ ا ل رَّ حْمَنُ آمَنَّ ا بِهِ  وَعَلَيْ هِ تَوَكَّلْنَا ۖ  فَسَتَعْلَمُو نَ مَن ْ هُوَ فِي ضَ لاَلٍ  مُبِينٍ  
  
 
   Q ul 'Ara 'aytum  'In 'Aş baĥa Mā 'uukum  Gh  awrā an  Faman  Ya'tīkum  Bimā 'in  Ma`ī nin  
   
     
   067-030. De ki: "Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine gِçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir? 
 
   قُ لْ أَرَ أَيْتُمْ إِن ْ أَصْ بَحَ مَا ؤُكُمْ غَ وْرا ً  فَمَن ْ يَأْتِيكُمْ بِمَا ءٍ  مَعِينٍ 
  
  Toggle thick letters.   Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ