Toggle thick letters.  Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ      
 
   Kāf-Hā-Yā-`Ayn -Ş ād  
   
     
    019-001. Kaf, He, Ye, Ayn, Sad. 
 
   كَاف-هَا-يَا-عَين -صَ اد  
  
 
   Dh ikru  Ra ĥmati Ra bbika `Ab dahu  Zakar īyā 
   
     
   019-002. (Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir. 
 
   ذِكْرُ رَ حْمَةِ رَ بِّكَ عَبْ دَهُ  زَكَر ِيَّا  
  
 
   'Idh  Nādá Ra bbahu  Nidā 'an Kh  afīyāan  
   
     
    019-003. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman; 
 
   إِذْ نَادَى رَ بَّهُ  نِدَا ءً خَ فِيّاً  
  
 
   Q ā la Ra bbi 'Inn ī Wahana A l-`Ažmu Minn ī Wa A sh ta`ala A r-Ra 'su Sh aybāan  Wa Lam  'Akun  Bidu`ā 'ika Ra bbi Sh aq īyāan  
   
     
   019-004. Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım." 
 
   قَ ا لَ رَ بِّ إِنِّ ي وَهَنَ ا لْعَظْ مُ مِنِّ ي وَا  شْتَعَلَ ا ل رَّ أْسُ شَيْبا ً  وَلَمْ أَكُن ْ بِدُعَا ئِكَ رَ بِّ شَقِ يّاً 
  
 
    Wa 'Inn ī Kh  iftu A l-Mawāliya Min  Warā 'ī  Wa Kānati A m ra 'atī `Āq ir āan  Fahab  Lī Min  Ladun ka Walīyāan  
   
     
    019-005. "Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et." 
 
   وَإِنِّ ي خِ فْتُ ا لْمَوَالِيَ مِن ْ وَرَا ئِ ي وَكَانَتِ ا  مْرَ أَتِي عَاقِ ر ا ً  فَهَب ْ لِي مِن ْ لَدُنْ كَ وَلِيّاً  
  
 
   Yar ith unī Wa Yar ith u Min 'Ā li Ya`q ū ba ۖ  Wa A j `alhu Ra bbi Ra đīyāan   
   
     
    019-006. "Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl." 
 
   يَر ِثُنِي وَيَر ِثُ مِن ْ آلِ يَعْقُ و بَ ۖ  وَا جْ عَلْهُ رَ بِّ رَ ضِ يّاً   
  
 
   Yā Zakar īyā  'Inn ā Nubash sh iru ka Bigh  ulā min A smuhu  Yaĥyá Lam  Naj `al  Lahu  Min  Q ab lu Samīyāan  
   
     
    019-007. (Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan ِnce ona hiçbir adaş kılmamışız." 
 
   يَازَكَر ِيَّا  إِنَّ ا نُبَشِّرُكَ بِغُ لاَمٍ  ا سْمُهُ  يَحْيَى لَمْ نَجْ عَلْ لَهُ  مِن ْ قَ بْ لُ سَمِيّاً  
  
 
   Q ā la Ra bbi 'Ann á Yakū nu Lī Gh  ulā mun  Wa Kānat A m ra 'atī `Āq ir āan  Wa Q ad  Balagh  tu Mina A l-Kibar i `Itīyāan  
   
     
   019-008. Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." 
 
   قَ ا لَ رَ بِّ أَنَّ ى يَكُو نُ لِي غُ لاَمٌ  وَكَانَتْ ا  مْرَ أَتِي عَاقِ ر ا ً  وَقَ د ْ بَلَغْ تُ مِنَ ا لْكِبَر ِ عِتِيّاً 
  
 
   Q ā la Kadh ālika Q ā la Ra bbuka Huwa `Alay ya Hayyinun  Wa Q ad  Kh  alaq  tuka Min  Q ab lu Wa Lam  Taku Sh ay'ā an  
   
     
   019-009. (Ona gelen melek:) "İşte bِyle" dedi. "Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır, daha ِnce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım." 
 
   قَ ا لَ كَذَلِكَ قَ ا لَ رَ بُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ  وَقَ د ْ خَ لَقْ  تُكَ مِن ْ قَ بْ لُ وَلَمْ تَكُ شَيْ ئاً 
  
 
   Q ā la Ra bbi A j `al  Lī  'Āyatan  ۚ  Q ā la 'Āyatuka 'Allā Tukallima A n -Nā sa Th alāth a Layā lin  Sawīyāan   
   
     
   019-010. Dedi ki: "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." Dedi ki: "Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır." 
 
   قَ ا لَ رَ بِّ ا جْ عَل  لِي  آيَة ً  ۚ  قَ ا لَ آيَتُكَ أَلاَّ تُكَلِّمَ ا ل نّ َا سَ ثَلاَثَ لَيَا لٍ  سَوِيّاً  
  
 
   Fakh  ara ja `Alá Q awmihi  Mina A l-Miĥr ā bi Fa'awĥá  'Ilayhim  'An  Sabbiĥū Bukra tan  Wa `Ash īyāan  
   
     
    019-011. Bِylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin." 
 
   فَخَ رَ جَ عَلَى قَ وْمِهِ  مِنَ ا لْمِحْرَ ا بِ فَأَوْحَى  إِلَيْهِمْ أَن ْ سَبِّحُوا  بُكْرَ ة ً  وَعَشِيّاً  
  
 
   Yā Yaĥyá Kh  udh i A l-Kitā ba Biq ūwatin  ۖ  Wa 'Ātaynā hu A l-Ĥukma Ş abīyāan   
   
     
    019-012. (اocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik. 
 
   يَايَحْيَى خُ ذِ ا لْكِتَا بَ بِقُ وَّةٍ  وَآتَيْنَا هُ ۖ  ا لْحُكْمَ صَ بِيّاً   
  
 
   Wa Ĥanānāan  Min  Ladunn ā Wa Zakāatan  ۖ  Wa Kā na Taq īyāan   
   
     
    019-013. Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi. 
 
   وَحَنَانا ً  مِن ْ لَدُنَّ ا وَزَكَا ة ً  ۖ  وَكَا نَ تَقِ يّاً   
  
 
    Wa Barrā an  Biwāliday hi Wa Lam  Yakun  Jabbārā an `Aş īyāan  
   
     
    019-014. Ana ve babasına itaatkardı ve isyan eden bir zorba değildi. 
 
   وَبَرّا ً  بِوَالِدَيْ هِ وَلَمْ يَكُن ْ جَبَّاراً عَصِ يّاً  
  
 
    Wa Salā mun `Alay hi Yaw ma Wulida Wa Yaw ma Yamū tu Wa Yaw ma Yub `ath u Ĥayyāan  
   
     
    019-015. Ona selam olsun; doğduğu gün, ِleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de. 
 
   وَسَلاَمٌ عَلَيْ هِ يَوْ مَ وُلِدَ وَيَوْ مَ يَمُو تُ وَيَوْ مَ يُبْ عَثُ حَيّاً  
  
 
    Wa A dh kur Fī A l-Kitā bi Maryama 'Idh  A n tabadh at Min 'Ahlihā Makānāan  Sh arq īyāan  
   
     
    019-016. Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. 
 
   وَاذْكُرْ فِي ا لْكِتَا بِ مَرْيَمَ إِذْ ا  ن تَبَذَتْ مِن ْ أَهْلِهَا مَكَانا ً  شَرْقِ يّاً  
  
 
   Fā ttakh  adh at Min  Dūnihim  Ĥijābāan  Fa'arsalnā  'Ilayhā Rūĥanā Fatamath th ala Lahā Bash arā an  Sawīyāan  
   
     
    019-017. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Bِylece ona ruhumuz (Cibril'i) gِndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında gِrünmüştü. 
 
   فَاتَّخَ ذَتْ مِن ْ دُونِهِمْ حِجَابا ً  فَأَرْسَلْنَا  إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرا ً  سَوِيّاً  
  
 
   Q ālat 'Inn ī  'A`ūdh u Bir -Ra ĥmani Min ka 'In  Kun ta Taq īyāan  
   
     
   019-018. Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)." 
 
   قَ الَتْ إِنِّ ي  أَعُو ذُ بِا ل رَّ حْمَنِ مِنْ كَ إِن ْ كُن تَ تَقِ يّاً 
  
 
   Q ā la 'Inn amā  'Anā Ra sū lu Ra bbiki Li'haba Laki Gh  ulāmāan  Zakīyāan  
   
     
   019-019. Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)." 
 
   قَ ا لَ إِنَّ مَا  أَنَا رَ سُو لُ رَ بِّكِ لِأهَبَ لَكِ غُ لاَما ً  زَكِيّاً 
  
 
   Q ālat 'Ann á Yakū nu Lī Gh  ulā mun  Wa Lam  Yam sasnī Bash aru n  Wa Lam  'Aku Bagh  īyāan  
   
     
   019-020. O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi. 
 
   قَ الَتْ أَنَّ ى يَكُو نُ لِي غُ لاَمٌ  وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ  وَلَمْ أَكُ بَغِ يّاً 
  
 
   Q ā la Kadh āliki Q ā la Ra bbuki Huwa `Alay ya Hayyinun  ۖ  Wa Linaj `alahu~  'Āyatan  Lilnn ā si Wa Ra ĥmatan  Minn ā ۚ  Wa Kā na 'Am rā an  Maq  đīyāan    
   
     
   019-021. "İşte bِyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti. 
 
   قَ ا لَ كَذَلِكِ قَ ا لَ رَ بُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ  ۖ  وَلِنَجْ عَلَهُ~ ُ آيَة ً  لِلنّ َا سِ وَرَ حْمَة ً  مِنَّ ا ۚ  وَكَا نَ أَمْرا ً  مَقْ  ضِ يّاً   
  
 
   Faĥamalat/hu Fān tabadh at Bihi  Makānāan  Q aş īyāan  
   
     
    019-022. Bِylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi. 
 
   فَحَمَلَتْهُ فَان تَبَذَتْ بِهِ  مَكَانا ً  قَ صِ يّاً  
  
 
   Fa'ajā 'ahā A l-Makh ā đu 'Ilá Jidh `i A n -Nakh  lati Q ālat Yā Laytanī Mittu Q ab la Hādh ā Wa Kun tu Nasyāan  Man sīyāan  
   
     
    019-023. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan ِnce ِlseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim." 
 
   فَأَجَا ءَهَا ا لْمَخَ ا ضُ  إِلَى جِذْعِ ا ل نَّ خْ لَةِ قَ الَتْ يَالَيْتَنِي مِتُّ قَ بْ لَ هَذَا وَكُن تُ نَسْيا ً  مَنْ سِيّاً  
  
 
   Fanādāhā Min  Taĥtihā  'Allā Taĥzanī Q ad  Ja`ala Ra bbuki Taĥtaki Sar īyāan  
   
     
    019-024. Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır." 
 
   فَنَادَاهَا مِن ْ تَحْتِهَا  أَلاَّ تَحْزَنِي قَ د ْ جَعَلَ رَ بُّكِ تَحْتَكِ سَر ِيّاً  
  
 
    Wa Huzzī  'Ilay ki Bijidh `i A n -Nakh  lati Tusāq iţ   `Alay ki Ru ţ abāan  Janīyāan  
   
     
    019-025. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dِkülüversin." 
 
   وَهُزِّي  إِلَيْ كِ بِجِذْعِ ا ل نَّ خْ لَةِ تُسَاقِ ط  ْ عَلَيْ كِ رُطَ با ً  جَنِيّاً  
  
 
   Fakulī Wa A sh ra bī Wa Q arr ī `Aynāan  ۖ  Fa'imm ā Tara ynn a Mina A l-Bash ar i 'Aĥadāan  Faq ūlī  'Inn ī Nadh artu Lilrra ĥmani Ş awmāan  Falan 'Ukallima A l-Yaw ma 'In sīyāan   
   
     
    019-026. Artık, ye, iç, gِzün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer gِrecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah) a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım." 
 
   فَكُلِي وَا  شْرَ بِي وَقَ رِّي عَيْنا ً  ۖ  فَإِمَّ ا تَرَ يْ نّ َ مِنَ ا لْبَشَر ِ أَحَدا ً  فَقُ ولِي  إِنِّ ي نَذَرْتُ لِل رَّ حْمَنِ صَ وْما ً  فَلَن ْ أُكَلِّمَ ا لْيَوْ مَ إِن سِيّاً   
  
 
   Fa'atat Bihi  Q awmahā Taĥmiluhu  ۖ  Q ālū Yā Maryamu Laq ad  Ji'ti Sh ay'ā an  Far īyāan   
   
     
    019-027. Bِylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın." 
 
   فَأَتَتْ بِهِ  قَ وْمَهَا تَحْمِلُهُ  ۖ  قَ الُوا  يَامَرْيَمُ لَقَ د ْ جِئْتِ شَيْ ئا ً  فَر ِيّاً   
  
 
   Yā  'Ukh  ta Hārū na Mā Kā na 'Abū ki A m ra 'a Saw 'in  Wa Mā Kānat 'Umm uki Bagh  īyāan  
   
     
    019-028. "Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kِtü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi." 
 
   يَا أُخْ تَ هَارُو نَ مَا كَا نَ أَبُو كِ ا  مْرَ أَ سَوْ ءٍ  وَمَا كَانَتْ أُمُّ كِ بَغِ يّاً  
  
 
   Fa'ash āra t 'Ilay hi ۖ  Q ālū Kay fa Nukallimu Man  Kā na Fī A l-Mahdi Ş abīyāan   
   
     
    019-029. Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" 
 
   فَأَشَارَ تْ إِلَيْ هِ ۖ  قَ الُوا  كَيْ فَ نُكَلِّمُ مَن ْ كَا نَ فِي ا لْمَهْدِ صَ بِيّاً   
  
 
   Q ā la 'Inn ī `Ab du A ll āhi 'Ātāniya A l-Kitā ba Wa Ja`alanī Nabīyāan  
   
     
   019-030. (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı." 
 
   قَ ا لَ إِنِّ ي عَبْ دُ ا للَّ هِ آتَانِيَ ا لْكِتَا بَ وَجَعَلَنِي نَبِيّاً 
  
 
    Wa Ja`alanī Mubāra kāan 'Ay na Mā Kun tu Wa 'Awş ānī Biş -Ş alāati Wa A z-Zakāati Mā Dum tu Ĥayyāan  
   
     
    019-031. "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti." 
 
   وَجَعَلَنِي مُبَارَ كاً أَيْ نَ مَا كُن تُ وَأَوْصَ انِي بِا ل صَّ لاَةِ وَا ل زَّكَا ةِ مَا دُمْتُ حَيّاً  
  
 
    Wa Barrā an  Biwālidatī Wa Lam  Yaj `alnī Jabbārā an  Sh aq īyāan  
   
     
    019-032. "Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı." 
 
   وَبَرّا ً  بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْ عَلْنِي جَبَّارا ً  شَقِ يّاً  
  
 
   Wa A s-Salā mu `Alay ya Yaw ma Wulid tu Wa Yaw ma 'Amū tu Wa Yaw ma 'Ub `ath u Ĥayyāan  
   
     
    019-033. "Selam üzerimedir; doğduğum gün, ِleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." 
 
   وَالسَّلاَمُ عَلَيَّ يَوْ مَ وُلِد ْتُ وَيَوْ مَ أَمُو تُ وَيَوْ مَ أُبْ عَثُ حَيّاً  
  
 
   Dh ālika `Īsá A b nu Maryama ۚ  Q aw la A l-Ĥaq q i A l-Ladh ī Fī hi Yam tarū na  
   
     
   019-034. İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Sِz". 
 
   ذَلِكَ عِيسَى ا بْ نُ مَرْيَمَ ۚ  قَ وْ لَ ا لْحَقِّ  ا لَّذِي فِي هِ يَمْتَرُونَ   
  
 
   Mā Kā na Lill ā h 'An  Yattakh  idh a Min  Waladin  ۖ  Sub ĥānahu~  ۚ  'Idh ā Q ađá  'Am rā an  Fa'inn amā Yaq ū lu Lahu  Kun  Fayakū nu   
   
     
    019-035. Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir. 
 
   مَا كَا نَ لِلَّهِ  أَن ْ يَتَّخِ ذَ مِن ْ وَلَدٍ  ۖ  سُبْ حَانَهُ~ ُ ۚ  إِذَا قَ ضَ ى  أَمْرا ً  فَإِنَّ مَا يَقُ و لُ لَهُ  كُن ْ فَيَكُونُ    
  
 
   Wa 'Inn a A ll āha Ra bbī Wa Ra bbukum  Fā`budū hu ۚ  Hādh ā Ş ir āţ un  Mustaq ī mun   
   
     
    019-036. Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. ضyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur. 
 
   وَإِنّ َ ا للَّ هَ رَ بِّي وَرَ بُّكُمْ فَاعْبُدُو هُ ۚ  هَذَا صِ رَ ا ط ٌ  مُسْتَقِ يمٌ   
  
 
   Fākh  talafa A l-'Aĥzā bu Min  Baynihim  ۖ  Faway lun  Lilladh ī na Kafarū Min  Mash /hadi Yaw min `Ažī min   
   
     
    019-037. İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü gِrmekten dolayı, vay inkar edenlere. 
 
   فَاخْ تَلَفَ ا لأَحْزَا بُ مِن ْ بَيْنِهِمْ ۖ  فَوَيْ ل ٌ  لِلَّذِي نَ كَفَرُوا  مِن ْ مَشْهَدِ يَوْ مٍ عَظِ يمٍ   
  
 
   'Asmi` Bihim  Wa 'Ab ş ir  Yaw ma Ya'tūnanā ۖ  Lakini A ž-Ž ālimū na A l-Yaw ma Fī Đ alā lin  Mubī nin   
   
     
    019-038. Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler gِrecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler. 
 
   أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْ صِ ر ْ يَوْ مَ يَأْتُونَنَا ۖ  لَكِنِ ا ل ظَّ الِمُو نَ ا لْيَوْ مَ فِي ضَ لاَلٍ  مُبِينٍ   
  
 
    Wa 'An dh ir hum  Yaw ma A l-Ĥasra ti 'Idh  Q uđiya A l-'Am ru  Wa Hum  Fī Gh  aflatin  Wa Hum  Lā Yu'uminū na 
   
     
    019-039. İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar. 
 
   وَأَن ذِر ْهُمْ يَوْ مَ ا لْحَسْرَ ةِ إِذْ قُ ضِ يَ ا لأَمْرُ وَهُمْ فِي غَ فْلَةٍ  وَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ  
  
 
   'Inn ā Naĥnu Nar ith u A l-'Arđa Wa Man `Alayhā Wa 'Ilaynā Yurja`ū na 
   
     
    019-040. Elbette, yeryüzünde ve onun üzerindekilere Biz varis olacağız ve onlar Bize dِndürülecekler. 
 
   إِنَّ ا نَحْنُ نَر ِثُ ا لأَرْضَ  وَمَن ْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ  
  
 
   Wa A dh kur Fī A l-Kitā bi 'Ib rā hī ma ۚ  'Inn ahu  Kā na Ş iddīq āan  Nabīyāan   
   
     
    019-041. Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-sِyleyen bir peygamberdi. 
 
   وَاذْكُرْ فِي ا لْكِتَا بِ إِبْ رَ اهِي مَ ۚ  إِنَّ هُ  كَا نَ صِ دِّيق ا ً  نَبِيّاً   
  
 
   'Idh  Q ā la Li'abī hi Yā  'Abati Lima Ta`budu Mā Lā Yasma`u Wa Lā Yub ş iru  Wa Lā Yugh  nī `An ka Sh ay'ā an  
   
     
    019-042. Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, gِrmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun? 
 
   إِذْ قَ ا لَ لِأَبِي هِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لاَ يَسْمَعُ وَلاَ يُبْ صِ ر ُ وَلاَ يُغْ نِي عَنْ كَ شَيْ ئاً  
  
 
   Yā  'Abati 'Inn ī Q ad  Jā 'anī Mina A l-`Ilmi Mā Lam  Ya'tika Fa A  ttabi`nī  'Ahdika Ş ir āţ āan  Sawīyāan  
   
     
    019-043. "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım." 
 
   يَا أَبَتِ إِنِّ ي قَ د ْ جَا ءَنِي مِنَ ا لْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي  أَهْدِكَ صِ رَ اط ا ً  سَوِيّاً  
  
 
   Yā  'Abati Lā Ta`budi A sh -Sh ayţ ā na ۖ  'Inn a A sh -Sh ayţ ā na Kā na Lilrra ĥmani `Aş īyāan   
   
     
    019-044. "Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır." 
 
   يَا أَبَتِ لاَ تَعْبُدِ ا ل شَّيْطَ ا نَ إِنّ َ ۖ  ا ل شَّيْطَ ا نَ كَا نَ لِل رَّ حْمَنِ عَصِ يّاً   
  
 
   Yā  'Abati 'Inn ī  'Akh ā fu 'An  Yamassaka `Adh ā bun  Mina A r-Ra ĥmā ni Fatakū na Lilsh sh ayţ ā ni Walīyāan  
   
     
    019-045. "Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun." 
 
   يَا أَبَتِ إِنِّ ي  أَخَ ا فُ أَن ْ يَمَسَّكَ عَذَا بٌ  مِنَ ا ل رَّ حْمَنِ فَتَكُو نَ لِلشَّيْطَ ا نِ وَلِيّاً  
  
 
   Q ā la 'Arā gh  ibun 'An ta `An 'Ālihatī Yā  'Ib rā hī mu ۖ  La'in  Lam  Tan tahi  La'arjumann aka ۖ  Wa A hjurnī Malīyāan    
   
     
   019-046. (Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git." 
 
   قَ ا لَ أَرَ اغِ بٌ أَنْ تَ عَن ْ آلِهَتِي يَاإِبْ راهِي مُ لَئِن ْ ۖ  لَمْ تَن تَهِ  لَأَرْجُمَنَّ كَ وَا هْجُرْنِي ۖ  مَلِيّاً   
  
 
   Q ā la Salā mun `Alay ka ۖ  Sa'astagh  fir u Laka Ra bbī  ۖ  'Inn ahu  Kā na Bī Ĥafīyāan    
   
     
   019-047. (İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi. 
 
   قَ ا لَ سَلاَمٌ عَلَيْ كَ ۖ  سَأَسْتَغْ فِر ُ لَكَ رَ بِّي  ۖ  إِنَّ هُ  كَا نَ بِي حَفِيّاً   
  
 
    Wa 'A`tazilukum  Wa Mā Tad `ū na Min  Dū ni A ll ā hi Wa 'Ad `ū Ra bbī `Asá  'Allā  'Akū na Bidu`ā 'i Ra bbī Sh aq īyāan  
   
     
    019-048. "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." 
 
   وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَد ْعُو نَ مِن ْ دُو نِ ا للَّ هِ وَأَد ْعُو رَ بِّي عَسَى  أَلاَّ أَكُو نَ بِدُعَا ءِ رَ بِّي شَقِ يّاً  
  
 
   Falamm ā A  `tazalahum  Wa Mā Ya`budū na Min  Dū ni A ll ā hi Wahab nā Lahu~  'Isĥā q a Wa Ya`q ū ba ۖ  Wa Kullā Ja`alnā Nabīyāan   
   
     
    019-049. Bِylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık. 
 
   فَلَمَّ ا ا  عْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُو نَ مِن ْ دُو نِ ا للَّ هِ وَهَبْ نَا لَهُ~ ُ إِسْحَا قَ  وَيَعْقُ و بَ ۖ  وَكُلاَّ جَعَلْنَا نَبِيّاً   
  
 
    Wa Wahab nā Lahum  Min  Ra ĥmatinā Wa Ja`alnā Lahum  Lisā na Ş id q in `Alīyāan  
   
     
    019-050. Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. 
 
   وَوَهَبْ نَا لَهُمْ مِن ْ رَ حْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَا نَ صِ د ْقٍ  عَلِيّاً  
  
 
   Wa A dh kur Fī A l-Kitā bi Mūsá  ۚ  'Inn ahu  Kā na Mukh  laş āan  Wa Kā na Ra sūlāan  Nabīyāan   
   
     
    019-051. Kitap'ta Musa'yı da zikret. اünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gِnderilmiş (Resul) bir peygamberdi. 
 
   وَاذْكُرْ فِي ا لْكِتَا بِ مُوسَى  ۚ  إِنَّ هُ  كَا نَ مُخْ لَص ا ً  وَكَا نَ رَ سُولا ً  نَبِيّاً   
  
 
    Wa Nādaynā hu Min  Jānibi A ţ -Ţ ū r i A l-'Aymani Wa Q arra b nā hu Najīyāan  
   
     
    019-052. Ona, Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice sِyleşmek için yakınlaştırdık. 
 
   وَنَادَيْنَا هُ مِن ْ جَانِبِ ا ل طُّ و ر ِ ا لأَيْمَنِ وَقَ رَّ بْ نَا هُ نَجِيّاً  
  
 
    Wa Wahab nā Lahu  Min  Ra ĥmatinā  'Akh ā hu Hārū na Nabīyāan  
   
     
    019-053. Ona Rahmetimiz'den kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak armağan ettik. 
 
   وَوَهَبْ نَا لَهُ  مِن ْ رَ حْمَتِنَا  أَخَ ا هُ هَارُو نَ نَبِيّاً  
  
 
   Wa A dh kur Fī A l-Kitā bi 'Ismā`ī la ۚ  'Inn ahu  Kā na Ş ādiq a A l-Wa`di Wa Kā na Ra sūlāan  Nabīyāan   
   
     
    019-054. Kitap'ta İsmail'i de zikret. اünkü o, va'dinde doğruydu ve gِnderilmiş (Resul) bir peygamberdi. 
 
   وَاذْكُرْ فِي ا لْكِتَا بِ إِسْمَاعِي لَ ۚ  إِنَّ هُ  كَا نَ صَ ادِقَ  ا لْوَعْدِ وَكَا نَ رَ سُولا ً  نَبِيّاً   
  
 
    Wa Kā na Ya'muru  'Ahlahu  Biş -Ş alāati Wa A z-Zakāati Wa Kā na `In da Ra bbihi  Marđīyāan  
   
     
    019-055. Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi Katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı. 
 
   وَكَا نَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ  بِا ل صَّ لاَةِ وَا ل زَّكَا ةِ وَكَا نَ عِنْ دَ رَ بِّهِ  مَرْضِ يّاً  
  
 
   Wa A dh kur Fī A l-Kitā bi 'Id r ī sa ۚ  'Inn ahu  Kā na Ş iddīq āan  Nabīyāan   
   
     
    019-056. Kitap'ta İdris'i de zikret. اünkü o, doğru olan bir peygamberdi. 
 
   وَاذْكُرْ فِي ا لْكِتَا بِ إِد ْر ِي سَ ۚ  إِنَّ هُ  كَا نَ صِ دِّيق ا ً  نَبِيّاً   
  
 
    Wa Ra fa`nā hu Makānāan `Alīyāan  
   
     
    019-057. Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik. 
 
   وَرَ فَعْنَا هُ مَكَاناً عَلِيّاً  
  
 
   'Ūlā 'ika A l-Ladh ī na 'An`ama A ll āhu `Alayhim  Mina A n -Nabīyī na Min  Dh urr īyati 'Ādama Wa Mimm an Ĥamalnā Ma`a Nūĥin  Wa Min  Dh urr īyati 'Ib rā hī ma Wa 'Isrā 'ī la Wa Mimm an Hadaynā Wa A j tabaynā  ۚ  'Idh ā Tutlá `Alayhim  'Āyā tu A r-Ra ĥmā ni Kh  arrū Sujjadāan  Wa Bukīyāan   
   
     
    019-058. İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. 
 
   أُ وْلَا ئِكَ ا لَّذِي نَ أَنْ عَمَ ا للَّ هُ عَلَيْهِمْ مِنَ ا ل نَّ بِيِّي نَ مِن ْ ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّ ن ْ حَمَلْنَا مَعَ نُو حٍ  وَمِن ْ ذُرِّيَّةِ إِبْ رَ اهِي مَ وَإِسْرَا ئِي لَ وَمِمَّ ن ْ هَدَيْنَا وَا جْ تَبَيْنَا  ۚ  إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَا تُ ا ل رَّ حْمَنِ خَ رُّوا  سُجَّدا ً  وَبُكِيّاً   
  
 
   Fakh  alafa Min  Ba`dihim  Kh  alfun 'Ađā`ū A ş -Ş alāata Wa A  ttaba`ū A sh -Sh ahawā ti ۖ  Fasaw fa Yalq aw na Gh  ayyāan   
   
     
    019-059. Sonra onların arkasından ِyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Bِylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. 
 
   فَخَ لَفَ مِن ْ بَعْدِهِمْ خَ لْفٌ أَضَ اعُوا  ا ل صَّ لاَةَ وَا  تَّبَعُوا  ا ل شَّهَوَا تِ ۖ  فَسَوْ فَ يَلْقَ وْ نَ غَ يّاً   
  
 
   'Illā Man  Tā ba Wa 'Āmana Wa `Amila Ş āliĥāan  Fa'ūlā 'ika Yad kh  ulū na A l-Jann ata Wa Lā Yužlamū na Sh ay'ā an  
   
     
    019-060. Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar. 
 
   إِلاَّ مَن ْ تَا بَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَ الِحا ً  فَأُ وْلَا ئِكَ يَد ْخُ لُو نَ ا لْجَنَّ ةَ وَلاَ يُظْ لَمُو نَ شَيْ ئاً  
  
 
   Jann ā ti `Ad nin A llatī Wa`ada A r-Ra ĥmā nu `Ibādahu  Bil-Gh  ay bi ۚ  'Inn ahu  Kā na Wa`duhu  Ma'tīyāan   
   
     
    019-061. Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir. 
 
   جَنّ َا تِ عَد ْنٍ  ا لَّتِي وَعَدَ ا ل رَّ حْمَنُ عِبَادَهُ  بِا لْغَ يْ بِ ۚ  إِنَّ هُ  كَا نَ وَعْدُهُ  مَأْتِيّاً   
  
 
   Lā Yasma`ū na Fīhā Lagh  wan 'Illā Salāmāan  ۖ  Wa Lahum  R izq uhum  Fīhā Bukra tan  Wa `Ash īyāan   
   
     
    019-062. Onda ‘boş bir sِz’ işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır. 
 
   لاَ يَسْمَعُو نَ فِيهَا لَغْ وا ً  إِلاَّ سَلاَما ً  ۖ  وَلَهُمْ ر ِزْقُ هُمْ فِيهَا بُكْرَ ة ً  وَعَشِيّاً   
  
 
   Tilka A l-Jann atu A llatī Nūr ith u Min `Ibādinā Man  Kā na Taq īyāan  
   
     
    019-063. O cennet; Biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız. 
 
   تِلْكَ ا لْجَنَّ ةُ ا لَّتِي نُور ِثُ مِن ْ عِبَادِنَا مَن ْ كَا نَ تَقِ يّاً  
  
 
   Wa Mā Natanazzalu 'Illā Bi'am r i Ra bbika ۖ  Lahu  Mā Bay na 'Aydīnā Wa Mā Kh  alfanā Wa Mā Bay na Dh ālika ۚ  Wa Mā Kā na Ra bbuka Nasīyāan    
   
     
    019-064. Biz (elçiler) ancak Rabbiniz emriyle ineriz. ضnümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan herşey O'nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir. 
 
   وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلاَّ بِأَمْر ِ رَ بِّكَ ۖ  لَهُ  مَا بَيْ نَ أَيْدِينَا وَمَا خَ لْفَنَا وَمَا بَيْ نَ ذَلِكَ ۚ  وَمَا كَا نَ رَ بُّكَ نَسِيّاً    
  
 
   Ra bbu A s-Samāwā ti Wa A l-'Arđi Wa Mā Baynahumā Fā`bud /hu Wa A ş ţ abir  Li`ibādatihi  ۚ  Hal Ta`lamu Lahu  Samīyāan   
   
     
   019-065. Gِklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun? 
 
   رَ بُّ ا ل سَّمَاوَا تِ وَا لأَرْضِ  وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُد ْهُ وَا صْ طَ بِر ْ لِعِبَادَتِهِ  ۚ  هَلْ تَعْلَمُ لَهُ  سَمِيّاً   
  
 
    Wa Yaq ū lu A l-'In sā nu 'A'idh ā Mā Mittu Lasaw fa 'Ukh ra ju Ĥayyāan  
   
     
    019-066. İnsan demektedir ki: "Ben ِldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?" 
 
   وَيَقُ و لُ ا لإِن سَا نُ أَئِذَا مَا مِتُّ لَسَوْ فَ أُخْ رَ جُ حَيّاً  
  
 
   'Awalā Yadh kuru  A l-'In sā nu 'Ann ā Kh  alaq  nā hu Min  Q ab lu Wa Lam  Yaku Sh ay'ā an  
   
     
    019-067. İnsan ِnceden, hiçbir şey değilken, gerçekten Bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? 
 
   أَوَلاَ يَذْكُرُ ا لإِن سَا نُ أَنَّ ا خَ لَقْ  نَا هُ مِن ْ قَ بْ لُ وَلَمْ يَكُ شَيْ ئاً  
  
 
   Fawara bbika Lanaĥsh ura nn ahum  Wa A sh -Sh ayāţ ī na Th umm a Lanuĥđira nn ahum  Ĥaw la Jahann ama Jith īyāan  
   
     
    019-068. Andolsun Rabbine, Biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çِkmüş olarak hazır bulunduracağız. 
 
   فَوَرَ بِّكَ لَنَحْشُرَ نَّ هُمْ وَا ل شَّيَاطِ ي نَ ثُمّ َ لَنُحْضِ رَ نَّ هُمْ حَوْ لَ جَهَنَّ مَ جِثِيّاً  
  
 
   Th umm a Lanan zi`ann a Min  Kulli Sh ī`atin 'Ayyuhum  'Ash addu `Alá A r-Ra ĥmā ni `Itīyāan  
   
     
   019-069. Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık gِstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. 
 
   ثُمّ َ لَنَن زِعَنّ َ مِن ْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى ا ل رَّ حْمَنِ عِتِيّاً  
  
 
   Th umm a Lanaĥnu 'A`lamu Bial-Ladh ī na Hum  'Awlá Bihā Ş ilīyāan  
   
     
   019-070. Sonra Biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz. 
 
   ثُمّ َ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِا لَّذِي نَ هُمْ أَوْلَى بِهَا صِ لِيّاً  
  
 
   Wa 'In  Min kum  'Illā Wa A r iduhā ۚ  Kā na `Alá Ra bbika Ĥatmāan  Maq  đīyāan   
   
     
    019-071. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır. 
 
   وَإِن ْ مِنْ كُمْ إِلاَّ وَا ر ِدُهَا ۚ  كَا نَ عَلَى رَ بِّكَ حَتْما ً  مَقْ  ضِ يّاً   
  
 
   Th umm a Nunajjī A l-Ladh ī na A  ttaq aw Wa Nadh aru  A ž-Ž ālimī na Fīhā Jith īyāan  
   
     
   019-072. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çِkmüş olarak bırakıveririz. 
 
   ثُمّ َ نُنَجِّي ا لَّذِي نَ ا  تَّقَ وْا وَنَذَرُ ا ل ظَّ الِمِي نَ فِيهَا جِثِيّاً  
  
 
    Wa 'Idh ā Tutlá `Alayhim  'Āyātunā Bayyinā tin  Q ā la A l-Ladh ī na Kafarū Lilladh ī na 'Āmanū  'Ay yu A l-Far īq ay ni Kh  ay ru n  Maq āmāan  Wa 'Aĥsanu Nadīyāan  
   
     
    019-073. Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda, o inkar edenler, iman edenlere derler ki: "İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?" 
 
   وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَا تٍ  قَ ا لَ ا لَّذِي نَ كَفَرُوا  لِلَّذِي نَ آمَنُو ا  أَيُّ ا لْفَر ِيقَ يْ نِ خَ يْ رٌ  مَقَ اما ً  وَأَحْسَنُ نَدِيّاً  
  
 
    Wa Kam  'Ahlaknā Q ab lahum  Min  Q arnin Hum  'Aĥsanu 'Ath āth āan  Wa R i'yāan  
   
     
    019-074. Onlardan ِnce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gِsteriş bakımından da daha güzeldiler. 
 
   وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَ بْ لَهُمْ مِن ْ قَ رْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثا ً  وَر ِئْياً  
  
 
   Q ul Man  Kā na Fī A đ-Đ alālati Falyam dud  Lahu A r-Ra ĥmā nu Maddāan ۚ  Ĥattá  'Idh ā Ra 'aw Mā Yū`adū na 'Imm ā A l-`Adh ā ba Wa 'Imm ā A s-Sā`ata Fasaya`lamū na Man Huwa Sh arru n  Makānāan  Wa 'Ađ`afu Jun dāan   
   
     
   019-075. De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gِrdükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kِtü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, ِğreneceklerdir. 
 
   قُ لْ مَن ْ كَا نَ فِي ا ل ضَّ لاَلَةِ فَلْيَمْدُد ْ لَهُ ا ل رَّ حْمَنُ مَدّاً ۚ  حَتَّى  إِذَا رَ أَوْا مَا يُوعَدُو نَ إِمَّ ا ا لْعَذَا بَ وَإِمَّ ا ا ل سَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُو نَ مَن ْ هُوَ شَرٌّ  مَكَانا ً  وَأَضْ عَفُ جُن داً  
  
 
   Wa Yazī du A ll āhu A l-Ladh ī na A  htadaw Hudan  Wa ۗ  A l-Bāq iyā tu A ş -Ş āliĥā tu Kh  ay ru n `In da Ra bbika Th awābāan  Wa Kh  ay ru n  Mara ddāan   
   
     
    019-076. Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır. 
 
   وَيَزِي دُ ا للَّ هُ ا لَّذِي نَ ا  هْتَدَوْا هُد ى ً  ۗ  وَا لْبَاقِ يَا تُ ا ل صَّ الِحَا تُ خَ يْ رٌ عِنْ دَ رَ بِّكَ ثَوَابا ً  وَخَ يْ رٌ  مَرَ د ّاً   
  
 
   'Afara 'ay ta A l-Ladh ī Kafara  Bi'āyātinā Wa Q ā la La'ū tayann a Mālāan  Wa Waladāan  
   
     
    019-077. Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gِrdün mü? 
 
   أَفَرَ أَيْ تَ ا لَّذِي كَفَرَ  بِآيَاتِنَا وَقَ ا لَ لَأُ وتَيَنّ َ مَالا ً  وَوَلَداً  
  
 
   'Ā ţ ţ ala`a A l-Gh  ay ba 'Am  A  ttakh  adh a `In da A r-Ra ĥmā ni `Ahdāan  
   
     
    019-078. O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı? 
 
   أَا طَّ لَعَ ا لْغَ يْ بَ أَمْ ا  تَّخَ ذَ عِنْ دَ ا ل رَّ حْمَنِ عَهْداً  
  
 
   Kallā ۚ  Sanaktubu Mā Yaq ū lu Wa Namuddu Lahu  Mina A l-`Adh ā bi Maddāan   
   
     
    019-079. Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız. 
 
   كَلاَّ ۚ  سَنَكْتُبُ مَا يَقُ و لُ وَنَمُدُّ لَهُ  مِنَ ا لْعَذَا بِ مَد ّاً   
  
 
    Wa Nar ith uhu  Mā Yaq ū lu Wa Ya'tīnā Fardāan  
   
     
    019-080. Onun sِylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir. 
 
   وَنَر ِثُهُ  مَا يَقُ و لُ وَيَأْتِينَا فَرْداً  
  
 
    Wa A  ttakh  adh ū Min  Dū ni A ll ā hi 'Ālihatan  Liyakūnū Lahum  `Izzāan  
   
     
    019-081. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler. 
 
   وَاتَّخَ ذُوا  مِن ْ دُو نِ ا للَّ هِ آلِهَة ً  لِيَكُونُوا  لَهُمْ عِزّاً  
  
 
   Kallā ۚ  Sayakfurū na Bi`ibādatihim  Wa Yakūnū na `Alayhim  Đ iddāan   
   
     
    019-082. Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler. 
 
   كَلاَّ ۚ  سَيَكْفُرُو نَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُو نَ عَلَيْهِمْ ضِ د ّاً   
  
 
   'Alam  Tara  'Ann ā  'Arsalnā A sh -Sh ayāţ ī na `Alá A l-Kāfir ī na Ta'uuzzuhum  'Azzāan  
   
     
    019-083. Gِrmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gِnderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar. 
 
   أَلَمْ تَرَ  أَنَّ ا  أَرْسَلْنَا ا ل شَّيَاطِ ي نَ عَلَى ا لْكَافِر ِي نَ تَؤُزُّهُمْ أَزّاً  
  
 
   Falā Ta`jal `Alayhim  ۖ  'Inn amā Na`uddu Lahum  `Addāan   
   
     
    019-084. Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz. 
 
   فَلاَ تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ ۖ  إِنَّ مَا نَعُدُّ لَهُمْ عَد ّاً   
  
 
   Yaw ma Naĥsh uru  A l-Muttaq ī na 'Ilá A r-Ra ĥmā ni Wafdāan  
   
     
    019-085. Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün, 
 
   يَوْ مَ نَحْشُرُ ا لْمُتَّقِ ي نَ إِلَى ا ل رَّ حْمَنِ وَفْداً  
  
 
    Wa Nasū q u A l-Muj r imī na 'Ilá Jahann ama Wir dāan  
   
     
    019-086. Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz. 
 
   وَنَسُو قُ  ا لْمُجْ ر ِمِي نَ إِلَى جَهَنَّ مَ وِر ْداً  
  
 
   Lā Yam likū na A sh -Sh afā`ata 'Illā Mani A  ttakh  adh a `In da A r-Ra ĥmā ni `Ahdāan  
   
     
    019-087. Rahmanın Katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır. 
 
   لاَ يَمْلِكُو نَ ا ل شَّفَاعَةَ إِلاَّ مَنِ ا  تَّخَ ذَ عِنْ دَ ا ل رَّ حْمَنِ عَهْداً  
  
 
    Wa Q ālū A  ttakh  adh a A r-Ra ĥmā nu Waladāan  
   
     
    019-088. "Rahman çocuk edinmiştir" dediler. 
 
   وَقَ الُوا  ا  تَّخَ ذَ ا ل رَّ حْمَنُ وَلَداً  
  
 
   Laq ad  Ji'tum  Sh ay'ā an 'Iddāan  
   
     
    019-089. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz. 
 
   لَقَ د ْ جِئْتُمْ شَيْ ئا ً  إِد ّاً  
  
 
   Takā du A s-Samāwā tu Yatafaţ ţ arna Minhu Wa Tan sh aq q u A l-'Arđu Wa Takh  ir ru  A l-Jibā lu Haddāan  
   
     
    019-090. Neredeyse bundan dolayı, gِkler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp gِçüverecekti. 
 
   تَكَا دُ ا ل سَّمَاوَا تُ يَتَفَطَّ رْنَ مِنْ هُ وَتَن شَقُّ  ا لأَرْضُ  وَتَخِ ر ُّ ا لْجِبَا لُ هَد ّاً  
  
 
   'An  Da`aw Lilrra ĥmani Waladāan  
   
     
    019-091. Rahman adına çocuk ِne sürdüklerinden (ِtürü bunlar olacaktı.) 
 
   أَن ْ دَعَوْا لِل رَّ حْمَنِ وَلَداً  
  
 
    Wa Mā Yan bagh  ī Lilrra ĥmani 'An  Yattakh  idh a Waladāan  
   
     
    019-092. Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz. 
 
   وَمَا يَنْ بَغِ ي لِل رَّ حْمَنِ أَن ْ يَتَّخِ ذَ وَلَداً  
  
 
   'In  Kullu Man  Fī A s-Samāwā ti Wa A l-'Arđi 'Illā  'Ātī A r-Ra ĥmā ni `Ab dāan  
   
     
    019-093. Gِklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir. 
 
   إِن ْ كُلُّ مَن ْ فِي ا ل سَّمَاوَا تِ وَا لأَرْضِ  إِلاَّ آتِي ا ل رَّ حْمَنِ عَبْ داً  
  
 
   Laq ad  'Aĥş āhum  Wa `Addahum  `Addāan  
   
     
    019-094. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır. 
 
   لَقَ د ْ أَحْصَ اهُمْ وَعَدَّهُمْ عَد ّاً  
  
 
    Wa Kulluhum  'Ātī hi Yaw ma A l-Q iyāmati Fardāan  
   
     
    019-095. Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. 
 
   وَكُلُّهُمْ آتِي هِ يَوْ مَ ا لْقِ يَامَةِ فَرْداً  
  
 
   'Inn a A l-Ladh ī na 'Āmanū Wa `Amilū A ş -Ş āliĥā ti Sayaj `alu Lahumu A r-Ra ĥmā nu Wuddāan  
   
     
    019-096. İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. 
 
   إِنّ َ ا لَّذِي نَ آمَنُوا  وَعَمِلُوا  ا ل صَّ الِحَا تِ سَيَجْ عَلُ لَهُمُ ا ل رَّ حْمَنُ وُد ّاً  
  
 
   Fa'inn amā Yassarnā hu Bilisānika Litubash sh ir a Bihi A l-Muttaq ī na Wa Tun dh ir a Bihi  Q awmāan  Luddāan  
   
     
    019-097. Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için. 
 
   فَإِنَّ مَا يَسَّرْنَا هُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّر َ بِهِ ا لْمُتَّقِ ي نَ وَتُن ذِر َ بِهِ  قَ وْما ً  لُد ّاً  
  
 
    Wa Kam  'Ahlaknā Q ab lahum  Min  Q arnin Hal Tuĥissu Minhum  Min 'Aĥadin 'Aw Tasma`u Lahum  R ikzāan  
   
     
    019-098. Biz, onlardan ِnce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?   
 
   وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَ بْ لَهُمْ مِن ْ قَ رْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْ هُمْ مِن ْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ ر ِكْزاً  
  
  Toggle thick letters.   Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ