Roman Script    Reciting key words            Previous Sūrah    Quraan Index    Home  

9) Sūrat At-Tawbah

Printed format

9) سُورَة التَّوبَه

Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Barā'atun Mina Allāhi Wa Rasūlihi~ 'Ilá Al-Ladhīna `Āhadttum Mina Al-Mushrikīna 009-001. (Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü’nden kesin bir uyarıdır. بَر‍َ‍‌ا‌ءةٌ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِهِ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ عَاهَ‍‍دتُّمْ مِنَ ‌الْمُشْ‍‍رِكِينَ
Fasīĥū Fī Al-'Arđi 'Arba`ata 'Ash/hurin Wa A`lamū 'Annakum Ghayru Mu`jizī Al-Lahi ۙ Wa 'Anna Allāha Mukh Al-Kāfirīna 009-002. Bundan bِyle yeryüzünde (size tanınmış bir süre olarak) dِrt ay dolaşın. Ve bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır. فَسِيحُو‌ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌أَ‌رْبَعَةَ ‌أَشْهُر‌ٍ‌ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ‍‍كُمْ غَ‍‍يْ‍‍رُ‌ مُعْجِزِي ‌اللَّهِ ۙ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مُ‍‍خْ‍‍زِي ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Wa 'Adhānun Mina Allāhi Wa Rasūlihi~ 'Ilá An-Nāsi Yawma Al-Ĥajji Al-'Akbari 'Anna Allāha Barī'un Mina Al-Mushrikīna ۙ Wa Rasūluhu ۚ Fa'in Tubtum Fahuwa Khayrun Lakum ۖ Wa 'In Tawallaytum Fā`lamū 'Annakum Ghayru Mu`jizī Al-Lahi ۗ Wa Bashshiri Al-Ladhīna Kafarū Bi`adhābin 'Alīmin 009-003. Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü’nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla müjdele. وَ‌أَ‌ذ‍َ‍‌انٌ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِهِ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ يَ‍‍وْمَ ‌الْحَجِّ ‌الأَكْبَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بَ‍‍رِيء‌ٌ‌ مِنَ ‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۙ ‌وَ‌‍رَسُولُ‍‍هُ ۚ فَإِ‌نْ تُ‍‍بْ‍‍تُمْ فَهُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ‍‍كُمْ غَ‍‍يْ‍‍رُ‌ مُعْجِزِي ‌اللَّهِ ۗ ‌وَبَشِّرِ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِعَذ‍َ‍‌ابٍ ‌أَلِيمٍ
'Illā Al-Ladhīna `Āhadttum Mina Al-Mushrikīna Thumma Lam Yanquşūkum Shay'āan Wa Lam Yužāhirū `Alaykum 'Aĥadāan Fa'atimmū 'Ilayhim `Ahdahum 'Ilá Muddatihim ۚ 'Inna Allāha Yuĥibbu Al-Muttaqīna 009-004. Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın. Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever. إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ عَاهَ‍‍دتُّمْ مِنَ ‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ ثُ‍‍مَّ لَمْ يَ‍‌‍ن‍‍قُ‍‍صُ‍‍وكُمْ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَلَمْ يُ‍‍ظَ‍‍اهِرُ‌و‌ا‌ عَلَيْكُمْ ‌أَحَد‌ا‌‌ ً‌ فَأَتِ‍‍مُّ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ ‌إِلَى‌ مُدَّتِهِمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُحِبُّ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Fa'idhā Ansalakha Al-'Ash/huru Al-Ĥurumu Fāqtulū Al-Mushrikīna Ĥaythu Wajadtumūhum Wa Khudhūhum Wa Aĥşurūhumq`udū Lahum Kulla Marşadin ۚ Fa'in Tābū Wa 'Aqāmū Aş-Şalāata Wa 'Ātaw Az-Zakāata Fakhallū Sabīlahum ۚ 'Inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 009-005. Haram aylar (süre tanınmış dِrt ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde ِldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌ان‍‍سَلَ‍‍خَ ‌الأَشْهُرُ‌ ‌الْحُرُمُ فَا‍قْ‍‍تُلُو‌ا‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ حَ‍‍يْ‍‍ثُ ‌وَجَ‍‍دْتُمُوهُمْ ‌وَ‍خُ‍‍ذُ‌وهُمْ ‌وَ‌احْ‍‍صُ‍‍رُ‌وهُمْ ‌وَ‌ا‍قْ‍‍عُدُ‌و‌ا‌ لَهُمْ كُلَّ مَرْ‍صَ‍‍د‌‌ٍۚ فَإِ‌نْ تَابُو‌ا‌ ‌وَ‌أَ‍قَ‍‍امُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتَوُ‌ا‌ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ فَ‍‍خَ‍‍لُّو‌ا‌ سَبِيلَهُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Wa 'In 'Aĥadun Mina Al-Mushrikīna Astajāraka Fa'ajirhu Ĥattá Yasma`a Kalāma Allāhi Thumma 'Abligh/hu Ma'manahu ۚ Dhālika Bi'annahum Qawmun Lā Ya`lamūna 009-006. Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; ِyle ki Allah'ın sِzünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir. وَ‌إِ‌نْ ‌أَحَد‌ٌ‌ مِنَ ‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اسْتَجَا‌‍رَكَ فَأَجِ‍‍رْهُ حَتَّى‌ يَسْمَعَ كَلاَمَ ‌اللَّ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ ‌أَبْ‍‍لِ‍‍غْ‍‍هُ مَأْمَنَ‍‍هُ ۚ ‌ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ قَ‍‍وْم ٌ‌ لاَ‌ يَعْلَمُونَ
Kayfa Yakūnu Lilmushrikīna `Ahdun `Inda Allāhi Wa `Inda Rasūlihi~ 'Illā Al-Ladhīna `Āhadtum `Inda Al-Masjidi Al-Ĥarāmi ۖ Famā Astaqāmū Lakum Fāstaqīmū Lahum ۚ 'Inna Allāha Yuĥibbu Al-Muttaqīna 009-007. Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever. كَ‍‍يْ‍‍فَ يَك‍‍ُ‍ونُ لِلْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ عَهْدٌ‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَعِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَسُولِهِ ‌إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ عَاهَ‍‍دْتُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ۖ فَمَا‌ ‌اسْتَ‍‍قَ‍‍امُو‌ا‌ لَكُمْ فَاسْتَ‍‍قِ‍‍يمُو‌ا‌ لَهُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُحِبُّ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Kayfa Wa 'In Yažharū `Alaykum Lā Yarqubū Fīkum 'Illāan Wa Lā Dhimmatan ۚ Yurđūnakum Bi'afwāhihim Wa Ta'bá Qulūbuhum Wa 'Aktharuhum Fāsiqūna 009-008. Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı galip gelirlerse size karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sِzleşme hükümlerini' gِzetip-tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalpleri ise karşı koyar. Onların çoğu fasık kimselerdir. كَ‍‍يْ‍‍فَ ‌وَ‌إِ‌نْ يَ‍‍ظْ‍‍هَرُ‌و‌ا‌ عَلَيْكُمْ لاَ‌ يَرْ‍قُ‍‍بُو‌ا‌ فِيكُمْ ‌إِلاّ‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ ‌ذِمَّ‍‍ة ًۚ يُرْ‍ضُ‍‍ونَكُمْ بِأَفْوَ‌اهِهِمْ ‌وَتَأْبَى‌ قُ‍‍لُوبُهُمْ ‌وَ‌أَكْثَرُهُمْ فَاسِ‍‍قُ‍‍ونَ
Ashtaraw Bi'āyāti Allāhi Thamanāan Qalīlāan Faşaddū `An Sabīlihi~ ۚ 'Innahum Sā'a Mā Kānū Ya`malūna 009-009. Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri satın aldılar, bِylece O'nun yolunu engellediler. Onların yaptıkları gerçekten ne kِtüdür. اشْتَ‍رَ‌وْ‌ا‌ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ثَمَنا‌‌ ًقَ‍‍لِيلا‌‌ ً‌ فَ‍‍صَ‍‍دُّ‌و‌ا‌ عَ‍‌‍نْ سَبِيلِهِ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُمْ س‍‍َ‍ا‌ءَ‌ مَا‌ كَانُو‌ا‌ يَعْمَلُونَ
Lā Yarqubūna Fī Mu'uminin 'Illāan Wa Lā Dhimmatan ۚ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Mu`tadūna 009-010. Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sِzleşme hükümlerini' gِzetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır. لاَ‌ يَرْ‍قُ‍‍ب‍‍ُ‍ونَ فِي مُؤْمِن‌‍ٍ‌ ‌إِلاّ‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ ‌ذِمَّ‍‍ة ًۚ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْمُعْتَدُ‌ونَ
Fa'in Tābū Wa 'Aqāmū Aş-Şalāata Wa 'Ātaw Az-Zakāata Fa'ikhwānukum Ad-Dīni ۗ Wa Nufaşşilu Al-'Āyāti Liqawmin Ya`lamūna 009-011. Eğer onlar tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri bِyle birer birer açıklarız. فَإِ‌نْ تَابُو‌ا‌ ‌وَ‌أَ‍قَ‍‍امُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتَوُ‌ا‌ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ فَإِخْ‍‍وَ‌انُكُمْ فِي ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نِ ۗ ‌وَنُفَ‍‍صِّ‍‍لُ ‌الآي‍‍َ‍اتِ لِ‍‍قَ‍‍وْمٍ‌ يَعْلَمُونَ
Wa 'In Nakathū 'Aymānahum Min Ba`di `Ahdihim Wa Ţa`anū Fī Dīnikum Faqātilū 'A'immata Al-Kufri ۙ 'Innahum Lā 'Aymāna Lahum La`allahum Yantahūna 009-012. Ve eğer antlaşmalardan sonra, yine yeminlerini bozarlarsa ve dininize hınç besleyip-saldırırlarsa, bu durumda küfrün ِnderleriyle çarpışın. اünkü onlar, yeminleri olmayan kimselerdir; belki cayarlar. وَ‌إِ‌نْ نَكَثُ‍‍و‌ا‌ ‌أَيْمَانَهُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ عَهْدِهِمْ ‌وَ‍طَ‍‍عَنُو‌ا‌ فِي ‌دِينِكُمْ فَ‍‍قَ‍‍اتِلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَئِ‍‍مَّ‍‍ةَ ‌الْكُفْ‍‍ر‍ِ‍‌ ۙ ‌إِنَّ‍‍هُمْ لاَ‌ ‌أَيْم‍‍َ‍انَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَ‍‌‍ن‍‍تَهُونَ
'Alā Tuqātilūna Qawmāan Nakathū 'Aymānahum Wa Hammū Bi'ikhrāji Ar-Rasūli Wa Hum Bada'ūkum 'Awwala Marratin ۚ 'Atakhshawnahum ۚ Fa-Allāhu 'Aĥaqqu 'An Takhshawhu 'In Kuntum Mu'uminīna 009-013. Yeminlerini bozan, elçiyi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, Kendisi'nden korkmanıza Allah daha layıktır. أَلاَ‌ تُ‍‍قَ‍‍اتِل‍‍ُ‍ونَ قَ‍‍وْما‌ ً‌ نَكَثُ‍‍و‌ا‌ ‌أَيْمَانَهُمْ ‌وَهَ‍‍مُّ‍‍و‌ا‌ بِإِخْ‍رَ‍‌اجِ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولِ ‌وَهُمْ بَدَ‌ء‍ُ‍‌وكُمْ ‌أَ‌وَّلَ مَ‍رَّةٍ ۚ ‌أَتَ‍‍خْ‍‍شَوْنَهُمْ ۚ فَاللَّهُ ‌أَحَ‍‍قُّ ‌أَ‌نْ تَ‍‍خْ‍‍شَ‍‍وْهُ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مُؤْمِنِينَ
Qātilūhum Yu`adhdhibhumu Allāhu Bi'aydīkum Wa Yukhzihim Wa Yanşurkum `Alayhim Wa Yashfi Şudūra Qawmin Mu'uminīna 009-014. Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun gِğsünü şifaya kavuştursun. قَ‍‍اتِلُوهُمْ يُعَذِّبْ‍‍هُمُ ‌اللَّ‍‍هُ بِأَيْدِيكُمْ ‌وَيُ‍‍خْ‍‍زِهِمْ ‌وَيَ‍‌‍نْ‍‍‍‍صُ‍‍رْكُمْ عَلَيْهِمْ ‌وَيَشْفِ صُ‍‍د‍ُ‍‌و‌‍رَقَ‍‍وْمٍ‌ مُؤْمِنِينَ
Wa Yudh/hib Ghayža Qulūbihim ۗ Wa Yatūbu Allāhu `Alá Man Yashā'u Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥakīmun 009-015. Ve kalplerindeki ِfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. وَيُذْهِ‍‍بْ غَ‍‍يْ‍‍ظَ قُ‍‍لُوبِهِمْ ۗ ‌وَيَت‍‍ُ‍وبُ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
'Am Ĥasibtum 'An Tutrakū Wa Lammā Ya`lami Allāhu Al-Ladhīna Jāhadū Minkum Wa Lam Yattakhidhū Min Dūni Allāhi Wa Lā Rasūlihi Wa Lā Al-Mu'uminīna Walījatan Wa ۚ Allāhu Khabīrun Bimā Ta`malūna 009-016. Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resûlü’nden ve mü'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır. أَمْ حَسِ‍‍بْ‍‍تُمْ ‌أَ‌نْ تُتْ‍رَكُو‌ا‌ ‌وَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَعْلَمِ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ جَاهَدُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌وَلَمْ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَلِيجَة ًۚ ‌وَ‌اللَّهُ خَ‍‍ب‍‍ِ‍ي‍‍ر‌ٌ‌ بِمَا‌ تَعْمَلُونَ
Mā Kāna Lilmushrikīna 'An Ya`murū Masājida Allāhi Shāhidīna `Alá 'Anfusihim Bil-Kufri ۚ 'Ūlā'ika Ĥabiţat 'A`māluhum Wa Fī An-Nāri Hum Khālidūna 009-017. Şirk koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır. مَا‌ ك‍‍َ‍انَ لِلْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌نْ يَعْمُرُ‌و‌ا‌ مَسَاجِدَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ شَاهِد‍ِ‍ي‍‍نَ عَلَ‍‍ى‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ بِ‍الْكُفْ‍‍ر‍ِ‍‌ ۚ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ حَبِ‍‍طَ‍‍تْ ‌أَعْمَالُهُمْ ‌وَفِي ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ هُمْ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
'Innamā Ya`muru Masājida Allāhi Man 'Āmana Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa 'Aqāma Aş-Şalāata Wa 'Ātá Az-Zakāata Wa Lam Yakhsha 'Illā Al-Laha ۖ Fa`asá 'Ūlā'ika 'An Yakūnū Mina Al-Muhtadīna 009-018. Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. إِنَّ‍‍مَا‌ يَعْمُرُ‌ مَسَاجِدَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ مَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَ‌أَ‍قَ‍‍امَ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتَى‌ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَلَمْ يَ‍‍خْ‍‍شَ ‌إِلاَّ‌ ‌اللَّ‍‍هَ ۖ فَعَسَ‍‍ى‌ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‌نْ يَكُونُو‌ا‌ مِنَ ‌الْمُهْتَدِينَ
'Aja`altum Siqāyata Al-Ĥājji Wa `Imārata Al-Masjidi Al-Ĥarāmi Kaman 'Āmana Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa Jāhada Fī Sabīli Allāhi ۚ Lā Yastawūna `Inda Allāhi Wa ۗ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Až-Žālimīna 009-019. Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. أَجَعَلْتُمْ سِ‍‍قَ‍‍ايَةَ ‌الْح‍‍َ‍اجِّ ‌وَعِمَا‌‍رَةَ ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ كَمَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَجَاهَدَ‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ لاَ‌ يَسْتَو‍ُ‍‌ونَ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Hājarū Wa Jāhadū Fī Sabīli Allāhi Bi'amwālihim Wa 'Anfusihim 'A`žamu Darajatan `Inda Allāhi ۚ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Fā'izūna 009-020. İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah Katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَهَاجَرُ‌و‌ا‌ ‌وَجَاهَدُ‌و‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ بِأَمْوَ‌الِهِمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ ‌أَعْ‍‍ظَ‍‍مُ ‌دَ‌‍رَجَةً عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْف‍‍َ‍ائِزُ‌ونَ
Yubashshiruhum Rabbuhum Biraĥmatin Minhu Wa Riđwānin Wa Jannātin Lahum Fīhā Na`īmun Muqīmun 009-021. Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. يُبَشِّرُهُمْ ‌‍رَبُّهُمْ بِ‍رَحْمَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَ‌رِ‍‍ضْ‍‍و‍َ‍‌انٍ‌ ‌وَجَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‍ٍ‌ لَهُمْ فِيهَا‌ نَع‍‍ِ‍ي‍‍مٌ‌ مُ‍‍قِ‍‍يمٌ
Khālidīna Fīhā 'Abadāan ۚ 'Inna Allāha `Indahu~ 'Ajrun `Ažīmun 009-022. Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafat Katında olandır. خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَبَد‌ا‌‌ ًۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عِ‍‌‍نْ‍‍دَهُ~ُ ‌أَجْ‍‍رٌ‌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Tattakhidhū 'Ābā'akum Wa 'Ikhwānakum 'Awliyā'a 'Ini Astaĥabbū Al-Kufra `Alá Al-'Īmāni ۚ Wa Man Yatawallahum Minkum Fa'ūlā'ika Humu Až-Žālimūna 009-023. Ey iman edenler, eğer imana karşı inkarı sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ ‌آب‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌وَ‌إِخْ‍‍وَ‌انَكُمْ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌إِنِ ‌اسْتَحَبُّو‌ا‌الْكُفْ‍رَ‌ عَلَى‌ ‌الإِيم‍‍َ‍انِ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَتَوَلَّهُمْ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمُونَ
Qul 'In Kāna 'Ābā'uukum Wa 'Abnā'uukum Wa 'Ikhwānukum Wa 'Azwājukum Wa `Ashīratukum Wa 'Amwālun Aqtaraftumūhā Wa Tijāratun Takhshawna Kasādahā Wa Masākinu Tarđawnahā 'Aĥabba 'Ilaykum Mina Allāhi Wa Rasūlihi Wa Jihādin Fī Sabīlihi Fatarabbaşū Ĥattá Ya'tiya Allāhu Bi'amrihi Wa ۗ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Al-Fāsiqīna 009-024. De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü’nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. قُ‍‍لْ ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ ‌آب‍‍َ‍ا‌ؤُكُمْ ‌وَ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ا‌ؤُكُمْ ‌وَ‌إِخْ‍‍وَ‌انُكُمْ ‌وَ‌أَ‌زْ‌وَ‌اجُكُمْ ‌وَعَشِي‍رَتُكُمْ ‌وَ‌أَمْو‍َ‍‌ال‌‍ٌ‌ا‍قْ‍‍تَ‍رَفْتُمُوهَا‌ ‌وَتِجَا‌‍رَة‌‍ٌ‌ تَ‍‍خْ‍‍شَ‍‍وْنَ كَسَا‌دَهَا‌ ‌وَمَسَاكِنُ تَرْ‍ضَ‍‍وْنَهَ‍‍ا‌ ‌أَحَبَّ ‌إِلَيْكُمْ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ‌وَجِه‍‍َ‍ا‌د‌‌ٍ‌ فِي سَبِيلِ‍‍هِ فَتَ‍رَبَّ‍‍صُ‍‍و‌ا‌ حَتَّى‌ يَأْتِيَ ‌اللَّ‍‍هُ بِأَمْ‍‍رِهِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌الْفَاسِ‍‍قِ‍‍ينَ
Laqad Naşarakumu Allāhu Fī Mawāţina Kathīratin ۙ Wa Yawma Ĥunaynin ۙ 'Idh 'A`jabatkum Kathratukum Falam Tughni `Ankum Shay'āan Wa Đāqat `Alaykumu Al-'Arđu Bimā Raĥubat Thumma Wallaytum Mudbirīna 009-025. Andolsun, Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çok sayıda oluşunuz sizi bِbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat size bir şey de sağlayamamıştı. Yer ise, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra arkanıza dِnüp gerisin geri gitmiştiniz. لَ‍قَ‍‍دْ‌ نَ‍‍صَ‍رَكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ فِي مَوَ‌اطِ‍‍نَ كَثِي‍رَةٍۙ ‌وَيَ‍‍وْمَ حُنَ‍‍يْ‍‍ن‌‍ٍۙ ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَعْجَبَتْكُمْ كَثْ‍رَتُكُمْ فَلَمْ تُ‍‍غْ‍‍نِ عَ‍‌‍نْ‍‍كُمْ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَ‍ضَ‍‍اقَ‍‍تْ عَلَيْكُمُ ‌الأَ‌رْ‍ضُ بِمَا‌ ‌‍رَحُبَتْ ثُ‍‍مَّ ‌وَلَّيْتُمْ مُ‍‍دْبِ‍‍رِينَ
Thumma 'Anzala Allāhu Sakīnatahu `Alá Rasūlihi Wa `Alá Al-Mu'uminīna Wa 'Anzala Junūdāan Lam Tarawhā Wa `Adhdhaba Al-Ladhīna Kafarū ۚ Wa Dhalika Jazā'u Al-Kāfirīna 009-026. (Bundan) Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur' indirdi, sizin gِrmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri azaplandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. ثُ‍‍مَّ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ سَكِينَتَ‍‍هُ عَلَى‌ ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ‌وَعَلَى‌ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍زَلَ جُنُو‌د‌ا‌ ً‌ لَمْ تَ‍رَ‌وْهَا‌ ‌وَعَذَّبَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌اۚ ‌وَ‌ذَلِكَ جَز‍َ‍‌ا‌ءُ‌ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Thumma Yatūbu Allāhu Min Ba`di Dhālika `Alá Man Yashā'u Wa ۗ Allāhu Ghafūrun Raĥīmun 009-027. Bunun ardından Allah, dilediği kimseden tevbesini kabul eder. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. ثُ‍‍مَّ يَت‍‍ُ‍وبُ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌ذَلِكَ عَلَى‌ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Innamā Al-Mushrikūna Najasun Falā Yaqra Al-Masjida Al-Ĥarāma Ba`da `Āmihimdhā ۚ Wa 'In Khiftum `Aylatan Fasawfa Yughnīkumu Allāhu Min Fađlihi~ 'In Shā'a ۚ 'Inna Allāha `Alīmun Ĥakīmun 009-028. Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; ِyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ ‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ُ‍ونَ نَجَس‌‍ٌ‌ فَلاَ‌ يَ‍‍قْ‍‍‍رَبُو‌ا‌الْمَسْجِدَ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امَ بَعْدَ‌ عَامِهِمْ هَذَ‌ا‌ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ خِ‍‍فْتُمْ عَيْلَة‌ ً‌ فَسَ‍‍وْفَ يُ‍‍غْ‍‍نِيكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِهِ ‌إِ‌نْ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
Qātilū Al-Ladhīna Lā Yu'uminūna Billāhi Wa Lā Bil-Yawmi Al-'Ākhiri Wa Lā Yuĥarrimūna Mā Ĥarrama Allāhu Wa Rasūluhu Wa Lā Yadīnūna Dīna Al-Ĥaqqi Mina Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Ĥattá Yu`ţū Al-Jizyata `An Yadin Wa Hum Şāghirūna 009-029. Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. قَ‍‍اتِلُو‌ا‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ بِ‍الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَلاَ‌ يُحَرِّم‍‍ُ‍ونَ مَا‌ حَ‍رَّمَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَ‌‍رَسُولُ‍‍هُ ‌وَلاَ‌ يَدِين‍‍ُ‍ونَ ‌د‍ِ‍ي‍‍نَ ‌الْحَ‍‍قِّ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ حَتَّى‌ يُعْ‍‍طُ‍‍و‌ا‌الْجِزْيَةَ عَ‍‌‍نْ يَد‌ٍ‌ ‌وَهُمْ صَ‍‍اغِ‍‍رُ‌ونَ
Wa Qālati Al-Yahūdu `Uzayrun Abnu Allāhi Wa Qālati An-Naşārá Al-Masīĥu Abnu Allāhi ۖ Dhālika Qawluhum Bi'afwāhihim ۖ Yuđāhi'ūna Qawla Al-Ladhīna Kafarū Min Qablu ۚ Qātalahumu Allāhu ۚ 'Anná Yu'ufakūna 009-030. Yahudiler: "ـzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla sِylemeleridir; onlar, bundan ِnceki inkar edenlerin sِzlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar? وَ‍قَ‍‍الَتِ ‌الْيَه‍‍ُ‍و‌دُ‌ عُزَيْ‍‍ر‌‌ٌ‌ابْ‍‍نُ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‍قَ‍‍الَتِ ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ ‌الْمَس‍‍ِ‍ي‍‍حُ ‌ابْ‍‍نُ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌ذَلِكَ قَ‍‍وْلُهُمْ بِأَفْوَ‌اهِهِمْ ۖ يُ‍‍ضَ‍‍اهِئ‍‍ُ‍ونَ قَ‍‍وْلَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ۚ قَ‍‍اتَلَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌أَنَّ‍‍ى‌ يُؤْفَكُونَ
Attakhadhū 'Aĥbārahum Wa Ruhbānahum 'Arbābāan Min Dūni Allāhi Wa Al-Masīĥa Abna Maryama Wa Mā 'Umirū 'Illā Liya`budū 'Ilahāan Wāĥidāan ۖ Lā 'Ilāha 'Illā Huwa ۚ Subĥānahu `Ammā Yushrikūna 009-031. Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir. اتَّ‍‍خَ‍‍ذُ‌و‌ا‌ ‌أَحْبَا‌‍رَهُمْ ‌وَ‌رُهْبَانَهُمْ ‌أَ‌رْبَابا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْمَس‍‍ِ‍ي‍‍حَ ‌ابْ‍‍نَ مَرْيَمَ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُمِرُ‌و‌ا‌ ‌إِلاَّ‌ لِيَعْبُدُ‌و‌ا‌ ‌إِلَها‌ ً‌ ‌وَ‌احِد‌ا‌ ًۖ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ۚ سُ‍‍بْ‍‍حَانَ‍‍هُ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ يُشْ‍‍رِكُونَ
Yurīdūna 'An Yuţfi'ū Nūra Allāhi Bi'afwāhihim Wa Ya'bá Allāhu 'Illā 'An Yutimma Nūrahu Wa Law Kariha Al-Kāfirūna 009-032. Ağızlarıyla Allah'ın nurunu sِndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. يُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ يُ‍‍طْ‍‍فِئ‍‍ُ‍‍و‌ا‌ ن‍‍ُ‍و‌‍رَ‌اللَّ‍‍هِ بِأَفْوَ‌اهِهِمْ ‌وَيَأْبَى‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ يُتِ‍‍مَّ نُو‌‍رَهُ ‌وَلَوْ‌ كَ‍‍رِهَ ‌الْكَافِرُ‌ونَ
Huwa Al-Ladhī 'Arsala Rasūlahu Bil-Hudá Wa Dīni Al-Ĥaqqi Liyužhirahu `Alá Ad-Dīni Kullihi Wa Law Kariha Al-Mushrikūna 009-033. Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gِnderen O'dur. هُوَ‌ ‌الَّذِي ‌أَ‌رْسَلَ ‌‍رَسُولَ‍‍هُ بِ‍الْهُدَ‌ى‌ ‌وَ‌د‍ِ‍ي‍‍نِ ‌الْحَ‍‍قِّ لِيُ‍‍ظْ‍‍هِ‍رَهُ عَلَى‌ ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نِ كُلِّ‍‍هِ ‌وَلَوْ‌ كَ‍‍رِهَ ‌الْمُشْ‍‍رِكُونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Inna Kathīrāan Mina Al-'Aĥbāri Wa Ar-Ruhbāni Laya'kulūna 'Amwāla An-Nāsi Bil-Bāţili Wa Yaşuddūna `An Sabīli Allāhi Wa ۗ Al-Ladhīna Yaknizūna Adh-Dhahaba Wa Al-Fiđđata Wa Lā Yunfiqūnahā Fī Sabīli Allāhi Fabashshirhum Bi`adhābin 'Alīmin 009-034. Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ مِنَ ‌الأَحْب‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌ال‍‍رُّهْب‍‍َ‍انِ لَيَأْكُل‍‍ُ‍ونَ ‌أَمْو‍َ‍‌الَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ بِ‍الْبَاطِ‍‍لِ ‌وَيَ‍‍صُ‍‍دّ‍ُ‍‌ونَ عَ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَكْنِز‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍ذَّهَبَ ‌وَ‌الْفِ‍‍ضَّ‍‍ةَ ‌وَلاَ‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَهَا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ فَبَشِّ‍‍رْهُمْ بِعَذ‍َ‍‌ابٍ ‌أَلِيمٍ
Yawma Yuĥmá `Alayhā Fī Nāri Jahannama Fatukwá Bihā Jibāhuhum Wa Junūbuhum Wa Žuhūruhum ۖdhā Mā Kanaztum Li'nfusikum Fadhūqū Mā Kuntum Taknizūna 009-035. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, bِğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). يَ‍‍وْمَ يُحْمَى‌ عَلَيْهَا‌ فِي ن‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ فَتُكْوَ‌ى‌ بِهَا‌ جِبَاهُهُمْ ‌وَجُنُوبُهُمْ ‌وَ‍ظُ‍‍هُو‌رُهُمْ ۖ هَذَ‌ا‌ مَا‌ كَنَزْتُمْ لِأ‌ن‍‍فُسِكُمْ فَذُ‌وقُ‍‍و‌ا‌ مَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَكْنِزُ‌ونَ
'Inna `Iddata Ash-Shuhūri `Inda Allāhi Athnā `Ashara Shahan Fī Kitābi Allāhi Yawma Khalaqa As-Samāwāti Wa Al-'Arđa Minhā 'Arba`atun Ĥurumun ۚ Dhālika Ad-Dīnu Al-Qayyimu ۚ Falā Tažlimū Fīhinna 'Anfusakum ۚ Wa Qātilū Al-Mushrikīna Kāffatan Kamā Yuqātilūnakum Kāffatan ۚ Wa A`lamū 'Anna Allāha Ma`a Al-Muttaqīna 009-036. Gerçek şu ki, Allah Katında ayların sayısı, gِkleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dِrdü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. ضyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir. إِنَّ عِدَّةَ ‌ال‍‍شُّه‍‍ُ‍و‌ر‍ِ‍‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌اثْنَا‌ عَشَ‍رَ‌ شَهْر‌ا‌‌ ً‌ فِي كِت‍‍َ‍ابِ ‌اللَّ‍‍هِ يَ‍‍وْمَ خَ‍‍لَ‍‍قَ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضَ مِ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍ا‌ ‌أَ‌رْبَعَةٌ حُرُم‌‍ٌۚ ‌ذَلِكَ ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نُ ‌الْ‍‍قَ‍‍يِّمُ ۚ فَلاَ‌ تَ‍‍ظْ‍‍لِمُو‌ا‌ فِيهِ‍‍نَّ ‌أَ‌نْ‍‍فُسَكُمْ ۚ ‌وَ‍قَ‍‍اتِلُو‌ا‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ كَافَّة‌ ً‌ كَمَا‌ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُونَكُمْ كَافَّة ًۚ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مَعَ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
'Innamā An-Nasī'u Ziyādatun Al-Kufri ۖ Yuđallu Bihi Al-Ladhīna Kafarū Yuĥillūnahu `Āmāan Wa Yuĥarrimūnahu `Āmāan Liyuwāţi'ū `Iddata Mā Ĥarrama Allāhu Fayuĥillū Mā Ĥarrama Allāhu ۚ Zuyyina Lahum Sū'u 'A`mālihim Wa ۗ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Al-Kāfirīna 009-037. (Haram ayları) Ertelemek ancak inkarda bir artıştır. Bununla kafirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Bِylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kِtülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gِsterilmiştir. Allah, inkarcı bir topluluğa hidayet vermez. إِنَّ‍‍مَا‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍س‍‍ِ‍يءُ‌ ‌زِيَا‌دَة‌‍ٌ‌ فِي ‌الْكُفْ‍‍ر‍ِ‍‌ ۖ يُ‍‍ضَ‍‍لُّ بِهِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ يُحِلُّونَ‍‍هُ عَاما‌ ً‌ ‌وَيُحَرِّمُونَ‍‍هُ عَاما‌ ً‌ لِيُوَ‌اطِ‍‍ئ‍‍ُ‍‍و‌ا‌ عِدَّةَ مَا‌ حَ‍رَّمَ ‌اللَّ‍‍هُ فَيُحِلُّو‌ا‌ مَا‌ حَ‍رَّمَ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌زُيِّنَ لَهُمْ س‍‍ُ‍و‌ءُ‌ ‌أَعْمَالِهِمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Mā Lakum 'Idhā Qīla Lakum Anfirū Fī Sabīli Allāhi Aththāqaltum 'Ilá Al-'Arđi ۚ 'Arađītum Bil-Ĥayāati Ad-Dunyā Mina Al-'Ākhirati ۚ Famā Matā`u Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Fī Al-'Ākhirati 'Illā Qalīlun 009-038. Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (gِre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ مَا‌ لَكُمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لَكُمْ ‌ان‍‍فِرُ‌و‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌اثَّاقَ‍‍لْتُمْ ‌إِلَى‌ ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ ‌أَ‌‍رَضِ‍‍يتُمْ بِ‍الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ مِنَ ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۚ فَمَا‌ مَت‍‍َ‍اعُ ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلٌ
'Illā Tanfirū Yu`adhdhibkum `Adhābāan 'Alīmāan Wa Yastabdil Qawmāan Ghayrakum Wa Lā Tađurrūhu Shay'āan Wa ۗ Allāhu `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 009-039. Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azapla azaplandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, herşeye güç yetirendir. إِلاَّ‌ تَ‍‌‍ن‍‍فِرُ‌و‌ا‌ يُعَذِّبْ‍‍كُمْ عَذَ‌اباً‌ ‌أَلِيما‌ ً‌ ‌وَيَسْتَ‍‍بْ‍‍دِلْ قَ‍‍وْماً‌ غَ‍‍يْ‍رَكُمْ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍ضُ‍‍رّ‍ُ‍‌وهُ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ًۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
'Illā Tanşurūhu Faqad Naşarahu Allāhu 'Idh 'Akhrajahu Al-Ladhīna Kafarū Thāniya Athnayni 'Idh Humā Fī Al-Ghāri 'Idh Yaqūlu Lişāĥibihi Lā Taĥzan 'Inna Allāha Ma`anā ۖ Fa'anzala Allāhu Sakīnatahu `Alayhi Wa 'Ayyadahu Bijunūdin Lam Tarawhā Wa Ja`ala Kalimata Al-Ladhīna Kafarū As-Suflá ۗ Wa Kalimatu Allāhi Hiya Al-`Ulyā Wa ۗ Allāhu `Azīzun Ĥakīmun 009-040. Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şِyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Bِylece Allah Ona 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, Onu sizin gِrmediğiniz ordularla desteklemiş, inkara edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. إِلاَّ‌ تَ‍‌‍ن‍‍صُ‍‍ر‍ُ‍‌وهُ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ نَ‍‍صَ‍رَهُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‍خْ‍رَجَهُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ثَانِيَ ‌اثْنَ‍‍يْ‍‍نِ ‌إِ‌ذْ‌ هُمَا‌ فِي ‌الْ‍‍غَ‍‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌إِ‌ذْ‌ يَ‍‍قُ‍‍ولُ لِ‍‍صَ‍‍احِبِ‍‍هِ لاَ‌ تَحْزَ‌نْ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مَعَنَا‌ ۖ فَأَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ سَكِينَتَ‍‍هُ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌وَ‌أَيَّدَهُ بِجُن‍‍ُ‍و‌د‌ٍ‌ لَمْ تَ‍رَ‌وْهَا‌ ‌وَجَعَلَ كَلِمَةَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ال‍‍سُّفْلَى‌ ۗ ‌وَكَلِمَةُ ‌اللَّ‍‍هِ هِيَ ‌الْعُلْيَا‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ حَكِيمٌ
Anfirū Khifāfāan Wa Thiqālāan Wa Jāhidū Bi'amwālikum Wa 'Anfusikum Fī Sabīli Allāhi ۚ Dhālikum Khayrun Lakum 'In Kuntum Ta`lamūna 009-041. Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. ان‍‍فِرُ‌و‌اخِ‍‍فَافا‌ ً‌ ‌وَثِ‍‍قَ‍‍الا‌ ً‌ ‌وَجَاهِدُ‌و‌ا‌ بِأَمْوَ‌الِكُمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فُسِكُمْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌ذَلِكُمْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَعْلَمُونَ
Law Kāna `Arađāan Qarībāan Wa Safaan Qāşidāan Lāttaba`ūka Wa Lakin Ba`udat `Alayhimu Ash-Shuqqatu ۚ Wa Sayaĥlifūna Billāhi Law Astaţa`nā Lakharajnā Ma`akum Yuhlikūna 'Anfusahum Wa Allāhu Ya`lamu 'Innahum Lakādhibūna 009-042. Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan sِylediklerini biliyor. لَوْ‌ ك‍‍َ‍انَ عَ‍رَض‍‍ا‌‌ ًقَ‍‍رِيبا‌ ً‌ ‌وَسَفَر‌ا‌‌ ًقَ‍‍اصِ‍‍د‌ا‌ ً‌ لاَتَّبَع‍‍ُ‍وكَ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ ‌ال‍‍شُّ‍‍قَّ‍‍ةُ ۚ ‌وَسَيَحْلِف‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ لَوْ‌ ‌اسْتَ‍‍طَ‍‍عْنَا‌ لَ‍‍خَ‍رَجْ‍‍نَا‌ مَعَكُمْ يُهْلِك‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ‌وَ‌اللَّهُ يَعْلَمُ ‌إِنَّ‍‍هُمْ لَكَا‌ذِبُونَ
`Afā Al-Lahu `Anka Lima 'Adhinta Lahum Ĥattá Yatabayyana Laka Al-Ladhīna Şadaqū Wa Ta`lama Al-Kādhibīna 009-043. Allah seni affetsin; doğru sِyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da ِğreninceye kadar niye onlara izin verdin? عَفَا‌ ‌اللَّهُ عَ‍‌‍نْ‍‍كَ لِمَ ‌أَ‌ذِ‌ن‍‍تَ لَهُمْ حَتَّى‌ يَتَبَيَّنَ لَكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ صَ‍‍دَ‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌وَتَعْلَمَ ‌الْكَا‌ذِبِينَ
Lā Yasta'dhinuka Al-Ladhīna Yu'uminūna Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri 'An Yujāhidū Bi'amwālihim Wa 'Anfusihim Wa ۗ Allāhu `Alīmun Bil-Muttaqīna 009-044. Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir. لاَ‌ يَسْتَأْ‌ذِنُكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌أَ‌نْ يُجَاهِدُ‌و‌ا‌ بِأَمْوَ‌الِهِمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِ‍الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
'Innamā Yasta'dhinuka Al-Ladhīna Lā Yu'uminūna Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa Artābat Qulūbuhum FahumRaybihim Yataraddadūna 009-045. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. إِنَّ‍‍مَا‌ يَسْتَأْ‌ذِنُكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَ‌ا‌رْتَابَتْ قُ‍‍لُوبُهُمْ فَهُمْ فِي ‌‍رَيْبِهِمْ يَتَ‍رَ‌دَّ‌دُ‌ونَ
Wa Law 'A Al-Khurūja La'a`addū Lahu `Uddatan Wa Lakin Kariha Allāhu Anbi`āthahum Fathabbaţahum Wa Qīla Aq`udū Ma`a Al-Qā`idīna 009-046. Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gِnderilmelerini çirkin gِrdü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi. وَلَوْ‌ ‌أَ‌‍رَ‌ا‌دُ‌و‌ا‌الْ‍‍خُ‍‍ر‍ُ‍‌وجَ لَأَعَدُّ‌و‌ا‌ لَ‍‍هُ عُدَّة ً‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ كَ‍‍رِهَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌انْ‍‍بِعَاثَهُمْ فَثَبَّ‍‍طَ‍‍هُمْ ‌وَ‍قِ‍‍ي‍‍لَ ‌ا‍قْ‍‍عُدُ‌و‌ا‌ مَعَ ‌الْ‍‍قَ‍‍اعِدِينَ
Law Kharajū Fīkum Mā Zādūkum 'Illā Khabālāan Wa La'awđa`ū Khilālakum Yabghūnakumu Al-Fitnata Wa Fīkum Sammā`ūna Lahum Wa ۗ Allāhu `Alīmun Biž-Žālimīna 009-047. Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kِtülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah, zulmedenleri bilir. لَوْ‌ خَ‍رَجُو‌ا‌ فِيكُمْ مَا‌ ‌زَ‌ا‌دُ‌وكُمْ ‌إِلاَّ‌ خَ‍‍بَالا‌ ً‌ ‌وَلَأَ‌وْ‍ضَ‍‍عُو‌اخِ‍‍لاَلَكُمْ يَ‍‍بْ‍‍‍‍غُ‍‍ونَكُمُ ‌الْفِتْنَةَ ‌وَفِيكُمْ سَ‍‍مَّ‍‍اع‍‍ُ‍ونَ لَهُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِ‍ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Laqadi Abtaghaw Al-Fitnata Min Qablu Wa Qallabū Laka Al-'Umūra Ĥattá Jā'a Al-Ĥaqqu Wa Žahara 'Amru Allāhi Wa Humrihūna 009-048. Andolsun, daha ِnce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi. Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı. لَ‍قَ‍‍دِ‌ ‌ابْ‍‍تَ‍‍غَ‍‍وُ‌ا‌ ‌الْفِتْنَةَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ‌وَ‍قَ‍‍لَّبُو‌ا‌ لَكَ ‌الأُم‍‍ُ‍و‌‍رَ‌ حَتَّى‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌الْحَ‍‍قُّ ‌وَ‍ظَ‍‍هَ‍رَ‌ ‌أَمْرُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَهُمْ كَا‌رِهُونَ
Wa Minhum Man Yaqūlu A'dhan Lī Wa Lā Taftinnī ۚ 'Alā Fī Al-Fitnati Saqaţū ۗ Wa 'Inna Jahannama Lamuĥīţatun Bil-Kāfirīna 009-049. Onlardan bir kısmı: "Bana izin ver ve beni fitneye katma" der. Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir. Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır. وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌ائْذَ‌نْ لِي ‌وَلاَ‌ تَفْتِ‍‍نِّ‍‍ي ۚ ‌أَلاَ‌ فِي ‌الْفِتْنَةِ سَ‍‍قَ‍‍طُ‍‍و‌اۗ ‌وَ‌إِنَّ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ لَمُحِي‍‍طَ‍‍ة‌‍ٌ‌ بِ‍الْكَافِ‍‍رِينَ
'In Tuşibka Ĥasanatun Tasu'uhum ۖ Wa 'In Tuşibka Muşībatun Yaqūlū Qad 'Akhadhnā 'Amranā Min Qablu Wa Yatawallaw Wa Hum Farūna 009-050. Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: "Biz ِnceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dِnüp giderler. إِ‌نْ تُ‍‍صِ‍‍بْ‍‍كَ حَسَنَة‌‍ٌ‌ تَسُؤْهُمْ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍صِ‍‍بْ‍‍كَ مُ‍‍صِ‍‍يبَةٌ‌ يَ‍‍قُ‍‍ولُو‌اقَ‍‍دْ‌ ‌أَ‍خَ‍‍ذْنَ‍‍ا‌ ‌أَمْ‍رَنَا‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ‌وَيَتَوَلَّو‌ا‌ ‌وَهُمْ فَ‍‍رِحُونَ
Qul Lan Yuşībanā 'Illā Mā Kataba Allāhu Lanā Huwa Mawlānā ۚ Wa `Alá Allāhi Falyatawakkali Al-Mu'uminūna 009-051. De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." قُ‍‍لْ لَ‍‌‍نْ يُ‍‍صِ‍‍يبَنَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ كَتَبَ ‌اللَّ‍‍هُ لَنَا‌ هُوَ‌ مَوْلاَنَا‌ ۚ ‌وَعَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَلْيَتَوَكَّلِ ‌الْمُؤْمِنُونَ
Qul Hal Tarabbaşūna Binā 'Illā 'Iĥdá Al-Ĥusnayayni ۖ Wa Naĥnu Natarabbaşu Bikum 'An Yuşībakumu Allāhu Bi`adhābin Min `Indihi~ 'Aw Bi'aydīnā ۖ Fatarabbaşū 'Innā Ma`akum Mutarabbişūna 009-052. De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. ضyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz. قُ‍‍لْ هَلْ تَ‍رَبَّ‍‍صُ‍‍ونَ بِنَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌إِحْدَ‌ى‌ ‌الْحُسْنَيَ‍‍يْ‍‍نِ ۖ ‌وَنَحْنُ نَتَ‍رَبَّ‍‍صُ بِكُمْ ‌أَ‌نْ يُ‍‍صِ‍‍يبَكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ بِعَذ‍َ‍‌ابٍ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِهِ ‌أَ‌وْ‌ بِأَيْدِينَا‌ ۖ فَتَ‍رَبَّ‍‍صُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ‍‍ا‌ مَعَكُمْ مُتَ‍رَبِّ‍‍صُ‍‍ونَ
Qul 'Anfiqū Ţaw`āan 'Aw Karhāan Lan Yutaqabbala Minkum ۖ 'Innakum Kuntum Qawmāan Fāsiqīna 009-053. De ki: "İsteyerek veya istemeyerek infak edin; sizden kesin olarak kabul edilmeyecektir. اünkü siz bir fasıklar topluluğu oldunuz." قُ‍‍لْ ‌أَ‌ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌اطَ‍‍وْعاً‌ ‌أَ‌وْ‌ كَرْها‌ ً‌ لَ‍‌‍نْ يُتَ‍‍قَ‍‍بَّلَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۖ ‌إِنَّ‍‍كُمْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ قَ‍‍وْما‌‌ ً‌ فَاسِ‍‍قِ‍‍ينَ
Wa Mā Mana`ahum 'An Tuqbala Minhum Nafaqātuhum 'Illā 'Annahum Kafarū Billāhi Wa Birasūlihi Wa Lā Ya'tūna Aş-Şalāata 'Illā Wa Hum Kusālá Wa Lā Yunfiqūna 'Illā Wa Humrihūna 009-054. İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir. وَمَا‌ مَنَعَهُمْ ‌أَ‌نْ تُ‍‍قْ‍‍بَلَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ نَفَ‍‍قَ‍‍اتُهُمْ ‌إِلاَّ‌ ‌أَنَّ‍‍هُمْ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَبِ‍رَسُولِ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ يَأْت‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌إِلاَّ‌ ‌وَهُمْ كُسَالَى‌ ‌وَلاَ‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌إِلاَّ‌ ‌وَهُمْ كَا‌رِهُونَ
Falā Tu`jibka 'Amwāluhum Wa Lā 'Awlāduhum ۚ 'Innamā Yurīdu Allāhu Liyu`adhdhibahum Bihā Fī Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Wa Tazhaqa 'Anfusuhum Wa Hum Kāfirūna 009-055. Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. فَلاَ‌ تُعْجِ‍‍بْ‍‍كَ ‌أَمْوَ‌الُهُمْ ‌وَلاَ‌ ‌أَ‌وْلاَ‌دُهُمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌اللَّ‍‍هُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا‌ فِي ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَتَزْهَ‍‍قَ ‌أَ‌ن‍‍فُسُهُمْ ‌وَهُمْ كَافِرُ‌ونَ
Wa Yaĥlifūna Billāhi~ 'Innahum Laminkum Wa Mā Hum Minkum Wa Lakinnahum Qawmun Yafraqūna 009-056. Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ِdleri kopan bir topluluktur. وَيَحْلِف‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌إِنَّ‍‍هُمْ لَمِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌وَمَا‌ هُمْ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌وَلَكِ‍‍نَّ‍‍هُمْ قَ‍‍وْمٌ‌ يَفْ‍رَقُ‍‍ونَ
Law Yajidūna Malja'an 'Aw Maghārātin 'Aw Muddakhalāan Lawallaw 'Ilayhi Wa Hum Yajmaĥūna 009-057. Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yِnelip koşarlardı. لَوْ‌ يَجِد‍ُ‍‌ونَ مَلْجَأً‌ ‌أَ‌وْ‌ مَ‍‍غَ‍‍ا‌رَ‍‌اتٍ ‌أَ‌وْ‌ مُدَّ‍‍خَ‍‍لا‌ ً‌ لَوَلَّوْ‌ا‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌وَهُمْ يَ‍‍جْ‍‍مَحُونَ
Wa Minhum Man Yalmizuka Fī Aş-Şadaqāti Fa'in 'U`ţū Minhā Rađū Wa 'In Lam Yu`ţaw Minhā 'Idhā Hum Yaskhaţūna 009-058. Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar. وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ يَلْمِزُكَ فِي ‌ال‍‍صَّ‍‍دَ‍قَ‍‍اتِ فَإِ‌نْ ‌أُعْ‍‍طُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ‌‍رَضُ‍‍و‌ا‌ ‌وَ‌إِ‌نْ لَمْ يُعْ‍‍طَ‍‍وْ‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍ا‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ هُمْ يَسْ‍‍خَ‍‍طُ‍‍ونَ
Wa Law 'Annahum Rađū Mā 'Ātāhumu Allāhu Wa Rasūluhu Wa Qālū Ĥasbunā Al-Lahu Sayu'utīnā Al-Lahu Min Fađlihi Wa Rasūluhu~ 'Innā 'Ilá Allāhi ghibūna 009-059. Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (ya). وَلَوْ‌ ‌أَنَّ‍‍هُمْ ‌‍رَضُ‍‍و‌ا‌ مَ‍‍ا‌ ‌آتَاهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَ‌‍رَسُولُ‍‍هُ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ حَسْبُنَا‌ ‌اللَّهُ سَيُؤْتِينَا‌ ‌اللَّهُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولُهُ~ُ ‌إِنَّ‍‍ا‌ ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌‍رَ‌اغِ‍‍بُونَ
'Innamā Aş-Şadaqātu Lilfuqarā'i Wa Al-Masākīni Wa Al-`Āmilīna `Alayhā Wa Al-Mu'uallafati Qulūbuhum Wa Fī Ar-Riqābi Wa Al-Ghārimīna Wa Fī Sabīli Allāhi Wa Aibni As-Sabīli ۖ Farīđatan Mina Allāhi Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥakīmun 009-060. Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde gِrevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, kِleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. إِنَّ‍‍مَا‌ ‌ال‍‍صَّ‍‍دَ‍قَ‍‍اتُ لِلْفُ‍‍قَ‍‍ر‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌وَ‌الْمَسَاك‍‍ِ‍ي‍‍نِ ‌وَ‌الْعَامِل‍‍ِ‍ي‍‍نَ عَلَيْهَا‌ ‌وَ‌الْمُؤَلَّفَةِ قُ‍‍لُوبُهُمْ ‌وَفِي ‌ال‍‍رِّ‍‍قَ‍‍ابِ ‌وَ‌الْ‍‍غَ‍‍ا‌رِم‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَفِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌ا‍ِ‍بْ‍‍نِ ‌ال‍‍سَّب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ۖ فَ‍‍رِي‍‍ضَ‍‍ة ً‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
Wa Minhumu Al-Ladhīna Yu'udhūna An-Nabīya Wa Yaqūlūna Huwa 'Udhunun ۚ Qul 'Udhunu Khayrin Lakum Yu'uminu Billāhi Wa Yu'uminu Lilmu'uminīna Wa Raĥmatun Lilladhīna 'Āmanū Minkum Wa ۚ Al-Ladhīna Yu'udhūna Rasūla Allāhi Lahum `Adhābun 'Alīmun 009-061. İçlerinden Peygamberi incitenler ve: "O (her sِzü dinleyen) bir kulaktır" diyenler vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a iman eder, mü'minlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır." وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُؤْ‌ذ‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيَّ ‌وَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ هُوَ‌ ‌أُ‌ذُن‌‍ٌۚ قُ‍‍لْ ‌أُ‌ذُنُ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٍ‌ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌‍رَحْمَة ٌ‌ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۚ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُؤْ‌ذ‍ُ‍‌ونَ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولَ ‌اللَّ‍‍هِ لَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Yaĥlifūna Billāhi Lakum Liyurđūkum Wa Allāhu Wa Rasūluhu~ 'Aĥaqqu 'An Yurđūhu 'In Kānū Mu'uminīna 009-062. Sizi hoşnut kılmak için Allah'a yemin ederler; oysa mü'min iseler, hoşnut kılınmaya Allah ve elçisi daha layıktır. يَحْلِف‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ لَكُمْ لِيُرْ‍ضُ‍‍وكُمْ ‌وَ‌اللَّهُ ‌وَ‌‍رَسُولُهُ~ُ ‌أَحَ‍‍قُّ ‌أَ‌نْ يُرْ‍ضُ‍‍وهُ ‌إِ‌نْ كَانُو‌ا‌ مُؤْمِنِينَ
'Alam Ya`lamū 'Annahu Man Yuĥādidi Allāha Wa Rasūlahu Fa'anna Lahu Nāra Jahannama Khālidāan Fīhā ۚ Dhālika Al-Khizyu Al-`Ažīmu 009-063. Bilmiyorlar mı, kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük aşağılanma budur. أَلَمْ يَعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ‍‍هُ مَ‍‌‍نْ يُحَا‌دِ‌دِ‌ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌‍رَسُولَ‍‍هُ فَأَنَّ لَ‍‍هُ ن‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ خَ‍‍الِد‌ا‌‌ ً‌ فِيهَا‌ ۚ ‌ذَلِكَ ‌الْ‍‍خِ‍‍زْيُ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمُ
Yaĥdharu Al-Munāfiqūna 'An Tunazzala `Alayhimratun Tunabbi'uhum Bimā Fī Qulūbihim ۚ Quli Astahzi'ū 'Inna Allāha Mukhrijun Mā Taĥdharūna 009-064. Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır." يَحْذَ‌رُ‌ ‌الْمُنَافِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌أَ‌نْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُو‌‍رَة‌‍ٌ‌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا‌ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ ۚ قُ‍‍لِ ‌اسْتَهْزِئُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مُ‍‍خْ‍‍رِجٌ‌ مَا‌ تَحْذَ‌رُ‌ونَ
Wa La'in Sa'altahum Layaqūlunna 'Innamā Kunnā Nakhūđu Wa Nal`abu ۚ Qul 'Abiālllahi Wa 'Āyātihi Wa Rasūlihi Kuntum Tastahzi'ūna 009-065. Onlara sorarsan, andolsun: "Biz dalmış, oyalanıyorduk" derler. De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?" وَلَئِ‍‌‍نْ سَأَلْتَهُمْ لَيَ‍‍قُ‍‍ولُ‍‍نَّ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ كُ‍‍نَّ‍‍ا‌ نَ‍‍خُ‍‍و‍ضُ ‌وَنَلْعَبُ ۚ قُ‍‍لْ ‌أَبِاللَّهِ ‌وَ‌آيَاتِ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَسْتَهْزِئ‍‍ُ‍‍ونَ
Lā Ta`tadhirū Qad Kafartum Ba`da 'Īmānikum ۚ 'In Na`fu `An Ţā'ifatin Minkum Nu`adhdhib Ţā'ifatan Bi'annahum Kānū Mujrimīna 009-066. ضzür belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkara saptınız. Sizden bir topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar olmaları nedeniyle azaplandıracağız. لاَ‌ تَعْتَذِ‌رُ‌و‌اقَ‍‍دْ‌ كَفَرْتُمْ بَعْدَ‌ ‌إِيمَانِكُمْ ۚ ‌إِ‌نْ نَعْفُ عَ‍‌‍نْ طَ‍‍ائِفَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ نُعَذِّبْ طَ‍‍ائِفَة ً‌ بِأَنَّ‍‍هُمْ كَانُو‌ا‌ مُ‍‍جْ‍‍رِمِينَ
Al-Munāfiqūna Wa Al-Munāfiqātu Ba`đuhum Min Ba`đin ۚ Ya'murūna Bil-Munkari Wa Yanhawna `Ani Al-Ma`rūfi Wa Yaqbiđūna 'Aydiyahum ۚ Nasū Allaha Fanasiyahum ۗ 'Inna Al-Munāfiqīna Humu Al-Fāsiqūna 009-067. Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kِtülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır. الْمُنَافِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌وَ‌الْمُنَافِ‍‍قَ‍‍اتُ بَعْ‍‍ضُ‍‍هُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْ‍‍ضٍۚ يَأْمُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الْمُ‍‌‍نْ‍‍كَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَيَ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍وْنَ عَنِ ‌الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَيَ‍‍قْ‍‍بِ‍‍ضُ‍‍ونَ ‌أَيْدِيَهُمْ ۚ نَسُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ فَنَسِيَهُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ هُمُ ‌الْفَاسِ‍‍قُ‍‍ونَ
Wa`ada Allāhu Al-Munāfiqīna Wa Al-Munāfiqāti Wa Al-Kuffāra Nāra Jahannama Khālidīna Fīhā ۚ Hiya Ĥasbuhum ۚ Wa La`anahumu Allāhu ۖ Wa Lahum `Adhābun Muqīmun 009-068. Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. وَعَدَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْمُنَافِ‍‍قَ‍‍اتِ ‌وَ‌الْكُفّ‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ ن‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ ۚ هِيَ حَسْبُهُمْ ۚ ‌وَلَعَنَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۖ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ‌ مُ‍‍قِ‍‍يمٌ
Kālladhīna Min Qablikum Kānū 'Ashadda Minkum Qūwatan Wa 'Akthara 'Amwālāan Wa 'Awlādāan Fāstamta`ū Bikhalāqihim Fāstamta`tum Bikhalāqikum Kamā Astamta`a Al-Ladhīna Min Qablikum Bikhalāqihim Wa Khuđtum Kālladhī Khāđū ۚ 'Ūlā'ika Ĥabiţat 'A`māluhum Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati ۖ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Khāsirūna 009-069. Sizden ِnceki (münafıklar ve kafirler) gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden ِncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır. كَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ كَانُ‍‍و‌ا‌ ‌أَشَدَّ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ قُ‍‍وَّة ً‌ ‌وَ‌أَكْثَ‍رَ‌ ‌أَمْوَ‌الا‌ ً‌ ‌وَ‌أَ‌وْلاَ‌د‌ا‌‌ ً‌ فَاسْتَمْتَعُو‌ا‌ بِ‍‍خَ‍‍لاَ‍قِ‍‍هِمْ فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِ‍‍خَ‍‍لاَ‍قِ‍‍كُمْ كَمَا‌ ‌اسْتَمْتَعَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ بِ‍‍خَ‍‍لاَ‍قِ‍‍هِمْ ‌وَ‍خُ‍‍ضْ‍‍تُمْ كَالَّذِي خَ‍‍اضُ‍‍و‌اۚ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ حَبِ‍‍طَ‍‍تْ ‌أَعْمَالُهُمْ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْ‍‍خَ‍‍اسِرُ‌ونَ
'Alam Ya'tihim Naba'u Al-Ladhīna Min Qablihim Qawmi Nūĥin Wa `Ādin Wa Thamūda Wa Qawmi 'Ibhīma Wa 'Aşĥābi Madyana Wa Al-Mu'utafikāti ۚ 'Atat/hum Rusuluhum Bil-Bayyināti ۖ Famā Kāna Allāhu Liyažlimahum Wa Lakin Kānū 'Anfusahum Yažlimūna 009-070. Onlara, kendilerinden ِncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِهِمْ قَ‍‍وْمِ ن‍‍ُ‍وحٍ‌ ‌وَع‍‍َ‍ا‌د‌ٍ‌ ‌وَثَم‍‍ُ‍و‌دَ‌ ‌وَ‍قَ‍‍وْمِ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابِ مَ‍‍دْيَنَ ‌وَ‌الْمُؤْتَفِك‍‍َ‍اتِ ۚ ‌أَتَتْهُمْ ‌رُسُلُهُمْ بِ‍البَيِّن‍‍َ‍اتِ ۖ فَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ لِيَ‍‍ظْ‍‍لِمَهُمْ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ كَانُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ يَ‍‍ظْ‍‍لِمُونَ
Wa Al-Mu'uminūna Wa Al-Mu'uminātu Ba`đuhum 'Awliyā'u Ba`đin ۚ Ya'murūna Bil-Ma`rūfi Wa Yanhawna `Ani Al-Munkari Wa Yuqīmūna Aş-Şalāata Wa Yu'utūna Az-Zakāata Wa Yuţī`ūna Allāha Wa Rasūlahu~ ۚ 'Ūlā'ika Sayarĥamuhumu Allāhu ۗ 'Inna Allāha `Azīzun Ĥakīmun 009-071. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kِtülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. وَ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ ‌وَ‌الْمُؤْمِن‍‍َ‍اتُ بَعْ‍‍ضُ‍‍هُمْ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءُ‌ بَعْ‍‍ضٍۚ يَأْمُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَيَ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍وْنَ عَنِ ‌الْمُ‍‌‍ن‍‍كَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَيُ‍‍قِ‍‍يم‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَيُؤْت‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَيُ‍‍طِ‍‍يع‍‍ُ‍ونَ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌‍رَسُولَهُ~ُ ۚ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ سَيَرْحَمُهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ حَكِيمٌ
Wa`ada Allāhu Al-Mu'uminīna Wa Al-Mu'umināti Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā Wa Masākina Ţayyibatan Fī Jannāti `Adnin ۚ Wa Riđwānun Mina Allāhi 'Akbaru ۚ Dhālika Huwa Al-Fawzu Al-`Ažīmu 009-072. Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. وَعَدَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْمُؤْمِن‍‍َ‍اتِ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ ‌وَمَسَاكِنَ طَ‍‍يِّبَة‌ ً‌ فِي جَ‍‍نّ‍‍َ‍اتِ عَ‍‍دْنٍۚ ‌وَ‌رِ‍‍ضْ‍‍و‍َ‍‌انٌ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَكْبَرُ‌ ۚ ‌ذَلِكَ هُوَ‌ ‌الْفَ‍‍وْ‌زُ‌ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمُ
Yā 'Ayyuhā An-Nabīyu Jāhidi Al-Kuffāra Wa Al-Munāfiqīna Wa Aghluž `Alayhim ۚ Wa Ma'wāhum Jahannamu ۖ Wa Bi'sa Al-Maşīru 009-073. Ey Peygamber, kafirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kِtü bir yataktır o!.. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيُّ جَاهِدِ‌ ‌الْكُفّ‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ ‌وَ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ ‌وَ‌اغْ‍‍لُ‍‍ظْ عَلَيْهِمْ ۚ ‌وَمَأْ‌وَ‌اهُمْ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ ۖ ‌وَبِئْسَ ‌الْمَ‍‍صِ‍‍يرُ
Yaĥlifūna BillāhiQālū Wa Laqad Qālū Kalimata Al-Kufri Wa Kafarū Ba`da 'Islāmihim Wa Hammū Bimā Lam Yanālū ۚ Wa Mā Naqamū 'Illā 'An 'Aghnāhumu Allāhu Wa Rasūluhu Min Fađlihi ۚ Fa'in Yatūbū Yaku Khayan Lahum ۖ Wa 'In Yatawallaw Yu`adhdhibhumu Allāhu `Adhābāan 'Alīmāan Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati ۚ Wa Mā Lahum Al-'Arđi Min Wa Līyin Wa Lā Naşīrin 009-074. Allah'a and içiyorlar ki (o inkar sِzünü) sِylemediler. Oysa andolsun, onlar inkar sِzünü sِylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azapla azaplandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur. يَحْلِف‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ مَا‌ قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌وَلَ‍‍قَ‍‍دْ‌ قَ‍‍الُو‌ا‌ كَلِمَةَ ‌الْكُفْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَكَفَرُ‌و‌ا‌ بَعْدَ‌ ‌إِسْلاَمِهِمْ ‌وَهَ‍‍مُّ‍‍و‌ا‌ بِمَا‌ لَمْ يَنَالُو‌اۚ ‌وَمَا‌ نَ‍‍قَ‍‍مُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ ‌أَ‍‍غْ‍‍نَاهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَ‌‍رَسُولُ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ ۚ فَإِ‌نْ يَتُوبُو‌ا‌ يَكُ خَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ لَهُمْ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ يَتَوَلَّوْ‌ا‌ يُعَذِّبْ‍‍هُمُ ‌اللَّ‍‍هُ عَذَ‌اباً‌ ‌أَلِيما‌‌ ً‌ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۚ ‌وَمَا‌ لَهُمْ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ مِ‍‌‍نْ ‌وَلِيٍّ‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‍ٍ‍
Wa Minhum Man `Āhada Allāha La'in 'Ātānā Min Fađlihi Lanaşşaddaqanna Wa Lanakūnanna Mina Aş-Şāliĥīna 009-075. Onlardan kimi de: "Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir. وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ عَاهَدَ‌ ‌اللَّ‍‍هَ لَئِ‍‌‍نْ ‌آتَانَا‌ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ لَنَ‍‍صَّ‍‍دَّ‍‍قَ‍‍نَّ ‌وَلَنَكُونَ‍‍نَّ مِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍الِحِينَ
Falammā 'Ātāhum Min Fađlihi Bakhilū Bihi Wa Tawallaw Wa Hum Mu`rūna 009-076. Onlara Kendi bol ihsanından verince ise, onunla cimrilik yaptılar ve yüz çevirdiler; onlar bِyle sırt dِnenlerdir. فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌آتَاهُمْ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ بَ‍‍خِ‍‍لُو‌ا‌ بِ‍‍هِ ‌وَتَوَلَّو‌ا‌ ‌وَهُمْ مُعْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍ونَ
Fa'a`qabahum NifāqāanQulūbihim 'Ilá Yawmi Yalqawnahu Bimā 'Akhlafū Allaha Mā Wa`adūhu Wa Bimā Kānū Yakdhibūna 009-077. Bِylece O da, Allah'a verdikleri sِzü tutmamaları ve yalan sِylemeleri nedeniyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar, kalplerinde nifakı (sonuçta kِklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı. فَأَعْ‍‍قَ‍‍بَهُمْ نِفَاق‍‍ا‌‌ ً‌ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ ‌إِلَى‌ يَ‍‍وْمِ يَلْ‍‍قَ‍‍وْنَ‍‍هُ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‍خْ‍‍لَفُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ مَا‌ ‌وَعَد‍ُ‍‌وهُ ‌وَبِمَا‌ كَانُو‌ا‌ يَكْذِبُونَ
'Alam Ya`lamū 'Anna Allāha Ya`lamu Sirrahum Wa Najwāhum Wa 'Anna Allāha `Allāmu Al-Ghuyūbi 009-078. Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır. أَلَمْ يَعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَعْلَمُ سِ‍‍ر‍ّ‍َهُمْ ‌وَنَ‍‍جْ‍‍وَ‌اهُمْ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلاَّمُ ‌الْ‍‍غُ‍‍يُوبِ
Al-Ladhīna Yalmizūna Al-Muţţawwi`īna Mina Al-Mu'uminīna Fī Aş-Şadaqāti Wa Al-Ladhīna Lā Yajidūna 'Illā Juhdahum Fayaskharūna Minhum ۙ Sakhira Allāhu Minhum Wa Lahum `Adhābun 'Alīmun 009-079. Sadakalar konusunda, mü'minlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azap vardır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَلْمِز‍ُ‍‌ونَ ‌الْمُ‍‍طَّ‍‍وِّع‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِنَ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ فِي ‌ال‍‍صَّ‍‍دَ‍قَ‍‍اتِ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يَجِد‍ُ‍‌ونَ ‌إِلاَّ‌ جُهْدَهُمْ فَيَسْ‍‍خَ‍‍ر‍ُ‍‌ونَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۙ سَ‍‍خِ‍‍ر‍َ‍‌ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Astaghfir Lahum 'Aw Lā Tastaghfir Lahum 'In Tastaghfir Lahum Sab`īna Marratan Falan Yaghfira Allāhu Lahum ۚ Dhālika Bi'annahum Kafarū Billāhi Wa Rasūlihi Wa ۗ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Al-Fāsiqīna 009-080. Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve elçisine (karşı) nankِrlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez. اسْتَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَهُمْ ‌أَ‌وْ‌ لاَ‌ تَسْتَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَهُمْ ‌إِ‌نْ تَسْتَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَهُمْ سَ‍‍بْ‍‍ع‍‍ِ‍ي‍‍نَ مَ‍رَّة‌ ً‌ فَلَ‍‌‍نْ يَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍َ‍‌ ‌اللَّ‍‍هُ لَهُمْ ۚ ‌ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌الْفَاسِ‍‍قِ‍‍ينَ
Fariĥa Al-Mukhallafūna Bimaq`adihim Khilāfa Rasūli Allāhi Wa Karihū 'An Yujāhidū Bi'amwālihim Wa 'Anfusihim Fī Sabīli Allāhi Wa Qālū Lā Tanfirū Fī Al-Ĥarri ۗ Qul Nāru Jahannama 'Ashaddu Ĥaran ۚ Law Kānū Yafqahūna 009-081. Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin gِrerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı. فَ‍‍رِحَ ‌الْمُ‍‍خَ‍‍لَّف‍‍ُ‍ونَ بِمَ‍‍قْ‍‍عَدِهِمْ خِ‍‍لاَفَ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَكَ‍‍رِهُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌نْ يُجَاهِدُ‌و‌ا‌ بِأَمْوَ‌الِهِمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ لاَ‌ تَ‍‌‍ن‍‍فِرُ‌و‌ا‌ فِي ‌الْحَرِّ‌ ۗ قُ‍‍لْ ن‍‍َ‍ا‌رُ‌ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ ‌أَشَدُّ‌ حَرّ‌ا‌ ًۚ لَوْ‌ كَانُو‌ا‌ يَفْ‍‍قَ‍‍هُونَ
Falyađĥakū Qalīlāan Wa Līabkū Kathīrāan Jazā'an Bimā Kānū Yaksibūna 009-082. ضyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. فَلْيَ‍‍ضْ‍‍حَكُو‌اقَ‍‍لِيلا‌ ً‌ ‌وَلْيَ‍‍بْ‍‍كُو‌ا‌ كَثِي‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ جَز‍َ‍‌ا‌ء‌ ً‌ بِمَا‌ كَانُو‌ا‌ يَكْسِبُونَ
Fa'in Raja`aka Allāhu 'Ilá Ţā'ifatin Minhum Fāsta'dhanūka Lilkhurūji Faqul Lan Takhrujū Ma`iya 'Abadāan Wa Lan Tuqātilū Ma`iya `Adūwāan ۖ 'Innakum Rađītum Bil-Qu`ūdi 'Awwala Marratinq`udū Ma`a Al-Khālifīna 009-083. Bundan bِyle, Allah seni onlardan bir topluluğun yanına dِndürür de, (yine savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak benimle hiçbir zaman (savaşa) çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. اünkü siz oturmayı ilk defa hoş gِrdünüz; ِyleyse geride kalanlarla birlikte oturun." فَإِ‌نْ ‌‍رَجَعَكَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌إِلَى‌ طَ‍‍ائِفَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ فَاسْتَأْ‌ذَن‍‍ُ‍وكَ لِلْ‍‍خُ‍‍ر‍ُ‍‌وجِ فَ‍‍قُ‍‍لْ لَ‍‌‍نْ تَ‍‍خْ‍‍رُجُو‌ا‌ مَعِيَ ‌أَبَد‌ا‌ ً‌ ‌وَلَ‍‌‍نْ تُ‍‍قَ‍‍اتِلُو‌ا‌ مَعِيَ عَدُ‌وّ‌ا‌‌ ًۖ ‌إِنَّ‍‍كُمْ ‌‍رَضِ‍‍يتُمْ بِ‍الْ‍‍قُ‍‍ع‍‍ُ‍و‌دِ‌ ‌أَ‌وَّلَ مَ‍رَّة‌‍ٍ‌ فَا‍قْ‍‍عُدُ‌و‌ا‌ مَعَ ‌الْ‍‍خَ‍‍الِفِينَ
Wa Lā Tuşalli `Alá 'Aĥadin Minhum Māta 'Abadāan Wa Lā Taqum `Alá Qabrihi~ ۖ 'Innahum Kafarū Billāhi Wa Rasūlihi Wa Mātū Wa Hum Fāsiqūna 009-084. Onlardan ِlen birinin namazını hiçbir zaman kılma, mezarı başında durma. اünkü onlar, Allah'a ve elçisine (karşı) inkara saptılar ve fasık kimseler olarak ِldüler. وَلاَ‌ تُ‍‍صَ‍‍لِّ عَلَ‍‍ى‌ ‌أَحَد‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ م‍‍َ‍اتَ ‌أَبَد‌ا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍قُ‍‍مْ عَلَى‌ قَ‍‍بْ‍‍رِهِ ۖ ‌إِنَّ‍‍هُمْ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ‌وَمَاتُو‌ا‌ ‌وَهُمْ فَاسِ‍‍قُ‍‍ونَ
Wa Lā Tu`jibka 'Amwāluhum Wa 'Awlāduhum ۚ 'Innamā Yurīdu Allāhu 'An Yu`adhdhibahum Bihā Fī Ad-Dunyā Wa Tazhaqa 'Anfusuhum Wa Hum Kāfirūna 009-085. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. وَلاَ‌ تُعْجِ‍‍بْ‍‍كَ ‌أَمْوَ‌الُهُمْ ‌وَ‌أَ‌وْلاَ‌دُهُمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَ‌نْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا‌ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَتَزْهَ‍‍قَ ‌أَ‌ن‍‍فُسُهُمْ ‌وَهُمْ كَافِرُ‌ونَ
Wa 'Idhā 'Unzilat Sūratun 'An 'Āminū Billāhi Wa Jāhidū Ma`a Rasūlihi Asta'dhanaka 'Ūlū Aţ-Ţawli Minhum Wa Qālū Dharnā Nakun Ma`a Al-Qā`idīna 009-086. "Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihad etmeye çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: "Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَتْ سُو‌‍رَةٌ ‌أَ‌نْ ‌آمِنُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَجَاهِدُ‌و‌ا‌ مَعَ ‌‍رَسُولِهِ ‌اسْتَأْ‌ذَنَكَ ‌أ‍ُ‍‌وْلُو‌ا‌ال‍‍طَّ‍‍وْلِ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌ذَ‌رْنَا‌ نَكُ‍‌‍نْ مَعَ ‌الْ‍‍قَ‍‍اعِدِينَ
Rađū Bi'an Yakūnū Ma`a Al-Khawālifi Wa Ţubi`a `Alá Qulūbihim Fahum Lā Yafqahūna 009-087. (Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar. رَضُ‍‍و‌ا‌ بِأَ‌نْ يَكُونُو‌ا‌ مَعَ ‌الْ‍‍خَ‍‍وَ‌الِفِ ‌وَ‍طُ‍‍بِعَ عَلَى‌ قُ‍‍لُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ‌ يَفْ‍‍قَ‍‍هُونَ
Lakini Ar-Rasūlu Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Ma`ahu Jāhadū Bi'amwālihim Wa 'Anfusihim ۚ Wa 'Ūlā'ika Lahumu Al-Khayrātu ۖ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Mufliĥūna 009-088. Ama ve onunla birlikte olan mü'minler, mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler; işte bütün hayırlar onlarındır ve kurtuluşa erenler onlardır. لَكِنِ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ مَعَ‍‍هُ جَاهَدُ‌و‌ا‌ بِأَمْوَ‌الِهِمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ ۚ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ لَهُمُ ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍رَ‍‌اتُ ۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْمُفْلِحُونَ
'A`adda Allāhu Lahum Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā ۚ Dhālika Al-Fawzu Al-`Ažīmu 009-089. Allah onlar için, süresiz kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. أَعَدَّ‌ ‌اللَّ‍‍هُ لَهُمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ ۚ ‌ذَلِكَ ‌الْفَ‍‍وْ‌زُ‌ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمُ
Wa Jā'a Al-Mu`adhdhirūna Mina Al-'A`rābi Liyu'udhana Lahum Wa Qa`ada Al-Ladhīna Kadhabū Allaha Wa Rasūlahu ۚ Sayuşību Al-Ladhīna Kafarū Minhum `Adhābun 'Alīmun 009-090. Bedevilerden ِzür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve elçisine yalan sِyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek acı bir azap isabet edecektir. وَج‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌الْمُعَذِّ‌ر‍ُ‍‌ونَ مِنَ ‌الأَعْ‍رَ‍‌ابِ لِيُؤْ‌ذَنَ لَهُمْ ‌وَ‍قَ‍‍عَدَ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَذَبُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌‍رَسُولَ‍‍هُ ۚ سَيُ‍‍صِ‍‍ي‍‍بُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Laysa `Alá Ađ-Đu`afā'i Wa Lā `Alá Al-Marđá Wa Lā `Alá Al-Ladhīna Lā Yajidūna Mā Yunfiqūna Ĥarajun 'Idhā Naşaĥū Lillāh Wa Rasūlihi ۚ Mā `Alá Al-Muĥsinīna Min Sabīlin Wa ۚ Allāhu Ghafūrun Raĥīmun 009-091. Allah'a ve elçisine karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları sürece, güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin aleyhinde de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. لَ‍‍يْ‍‍سَ عَلَى‌ ‌ال‍‍ضُّ‍‍عَف‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌وَلاَ‌ عَلَى‌ ‌الْمَرْ‍ضَ‍‍ى‌ ‌وَلاَ‌ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يَجِد‍ُ‍‌ونَ مَا‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ حَ‍رَج‌‍ٌ‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ نَ‍‍صَ‍‍حُو‌الِلَّهِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ۚ مَا‌ عَلَى‌ ‌الْمُحْسِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لٍۚ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Wa Lā `Alá Al-Ladhīna 'Idhā Mā 'Atawka Litaĥmilahum Qulta Lā 'Ajidu Mā 'Aĥmilukum `Alayhi Tawallaw Wa 'A`yunuhum Tafīđu Mina Ad-Dam`i Ĥazanāan 'Allā Yajidū Mā Yunfiqūna 009-092. Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gِzlerinden yaşlar boşana boşana geri dِnenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur. وَلاَ‌ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَتَ‍‍وْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُ‍‍لْتَ لاَ‌ ‌أَجِدُ‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَحْمِلُكُمْ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ تَوَلَّو‌ا‌ ‌وَ‌أَعْيُنُهُمْ تَف‍‍ِ‍ي‍‍ضُ مِنَ ‌ال‍‍دَّمْعِ حَزَناً‌ ‌أَلاَّ‌ يَجِدُ‌و‌ا‌ مَا‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ
'Innamā As-Sabīlu `Alá Al-Ladhīna Yasta'dhinūnaka Wa Hum 'Aghniyā'u ۚ Rađū Bi'an Yakūnū Ma`a Al-Khawālifi Wa Ţaba`a Allāhu `Alá Qulūbihim Fahum Lā Ya`lamūna 009-093. Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler. إِنَّ‍‍مَا‌ ‌ال‍‍سَّب‍‍ِ‍ي‍‍لُ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَسْتَأْ‌ذِنُونَكَ ‌وَهُمْ ‌أَ‍‍غْ‍‍نِي‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌‍رَضُ‍‍و‌ا‌ بِأَ‌نْ يَكُونُو‌ا‌ مَعَ ‌الْ‍‍خَ‍‍وَ‌الِفِ ‌وَ‍طَ‍‍بَعَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ قُ‍‍لُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ‌ يَعْلَمُونَ
Ya`tadhirūna 'Ilaykum 'Idhā Raja`tum 'Ilayhim ۚ Qul Lā Ta`tadhirū Lan Nu'umina Lakum Qad Nabba'anā Al-Lahu Min 'Akhrikum ۚ Wa Sayará Allāhu `Amalakum Wa Rasūluhu Thumma Turaddūna 'Ilá `Ālimi Al-Ghaybi Wa Ash-Shahādati Fayunabbi'ukum Bimā Kuntum Ta`malūna 009-094. Onlara geri dِndüğünüzde size ِzür belirttiler. De ki: "ضzür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah gِrecektir, O'nun elçisi de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene dِndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecektir." يَعْتَذِ‌ر‍ُ‍‌ونَ ‌إِلَيْكُمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌‍رَجَعْتُمْ ‌إِلَيْهِمْ ۚ قُ‍‍لْ لاَ‌ تَعْتَذِ‌رُ‌و‌ا‌ لَ‍‌‍نْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَ‍‍دْ‌ نَبَّأَنَا‌ ‌اللَّهُ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‍خْ‍‍بَا‌رِكُمْ ۚ ‌وَسَيَ‍رَ‌ى‌ ‌اللَّ‍‍هُ عَمَلَكُمْ ‌وَ‌‍رَسُولُ‍‍هُ ثُ‍‍مَّ تُ‍رَ‌دّ‍ُ‍‌ونَ ‌إِلَى‌ عَالِمِ ‌الْ‍‍غَ‍‍يْ‍‍بِ ‌وَ‌ال‍‍شَّهَا‌دَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَعْمَلُونَ
Sayaĥlifūna Billāhi Lakum 'Idhā Anqalabtum 'Ilayhim Litu`riđū `Anhum ۖ Fa'a`riđū `Anhum ۖ 'Innahum Rijsun ۖ Wa Ma'wāhum Jahannamu Jazā'an Bimā Kānū Yaksibūna 009-095. Onlara geri dِndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah'a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir. سَيَحْلِف‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ لَكُمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌ان‍‍قَ‍‍لَ‍‍بْ‍‍تُمْ ‌إِلَيْهِمْ لِتُعْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۖ فَأَعْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۖ ‌إِنَّ‍‍هُمْ ‌رِجْ‍‍سٌۖ ‌وَمَأْ‌وَ‌اهُمْ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ جَز‍َ‍‌ا‌ء‌ ً‌ بِمَا‌ كَانُو‌ا‌ يَكْسِبُونَ
Yaĥlifūna Lakum Litarđaw `Anhum ۖ Fa'in Tarđaw `Anhum Fa'inna Allāha Lā Yarđá `Ani Al-Qawmi Al-Fāsiqīna 009-096. Kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz. يَحْلِف‍‍ُ‍ونَ لَكُمْ لِتَرْ‍ضَ‍‍وْ‌ا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۖ فَإِ‌نْ تَرْ‍ضَ‍‍وْ‌ا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يَرْ‍ضَ‍‍ى‌ عَنِ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمِ ‌الْفَاسِ‍‍قِ‍‍ينَ
Al-'A`rābu 'Ashaddu Kufan Wa Nifāqāan Wa 'Ajdaru 'Allā Ya`lamū Ĥudūda Mā 'Anzala Allāhu `Alá Rasūlihi Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥakīmun 009-097. Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. الأَعْ‍رَ‍‌ابُ ‌أَشَدُّ‌ كُفْر‌ا‌ ً‌ ‌وَنِفَاق‍‍ا‌ ً‌ ‌وَ‌أَجْ‍‍دَ‌رُ‌ ‌أَلاَّ‌ يَعْلَمُو‌ا‌ حُد‍ُ‍‌و‌دَ‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
Wa Mina Al-'A`rābi Man Yattakhidhu Mā Yunfiqu Maghramāan Wa Yatarabbaşu Bikumu Ad-Dawā'ira ۚ `Alayhim Dā'iratu As-Saw'i Wa ۗ Allāhu Samī`un `Alīmun 009-098. Bedevilerden ِyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme sayar ve sizi felaketlerin sarıvermesini bekler. Kِtü felaket onları sarsın. Allah işitendir, bilendir. وَمِنَ ‌الأَعْ‍رَ‍‌ابِ مَ‍‌‍نْ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌ مَا‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ مَ‍‍غْ‍رَما‌ ً‌ ‌وَيَتَ‍رَبَّ‍‍صُ بِكُمُ ‌ال‍‍دَّ‌و‍َ‍‌ائِ‍‍ر‍َ‍‌ ۚ عَلَيْهِمْ ‌د‍َ‍‌ائِ‍رَةُ ‌ال‍‍سَّ‍‍وْ‌ءِ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
Wa Mina Al-'A`rābi Man Yu'uminu Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa Yattakhidhu Mā Yunfiqu Qurubātin `Inda Allāhi Wa Şalawāti Ar-Rasūli ۚ 'Alā 'Innahā Qurbatun Lahum ۚ Sayudkhiluhumu Allāhu Fī Raĥmatihi~ ۗ 'Inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 009-099. Bedevilerden ِyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. وَمِنَ ‌الأَعْ‍رَ‍‌ابِ مَ‍‌‍نْ يُؤْمِنُ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَيَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌ مَا‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ قُ‍‍رُب‍‍َ‍اتٍ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‍صَ‍‍لَو‍َ‍‌اتِ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولِ ۚ ‌أَلاَ‌ ‌إِنَّ‍‍هَا‌ قُ‍‍رْبَة ٌ‌ لَهُمْ ۚ سَيُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لُهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ فِي ‌‍رَحْمَتِهِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Wa As-Sābiqūna Al-'Awwalūna Mina Al-Muhājirīna Wa Al-'Anşāri Wa Al-Ladhīna Attaba`ūhum Bi'iĥsānin Rađiya Allāhu `Anhum Wa Rađū `Anhu Wa 'A`adda Lahum Jannātin Tajrī Taĥtahā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā 'Abadāan ۚ Dhālika Al-Fawzu Al-`Ažīmu 009-100. ضne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. وَ‌السَّابِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌الأَ‌وَّل‍‍ُ‍ونَ مِنَ ‌الْمُهَاجِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الأَ‌ن‍‍صَ‍‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْس‍‍َ‍ان‍ٍ‌ ‌‍رَضِ‍‍يَ ‌اللَّ‍‍هُ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَ‌‍رَضُ‍‍و‌ا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَ‌أَعَدَّ‌ لَهُمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي تَحْتَهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَبَد‌ا‌‌ ًۚ ‌ذَلِكَ ‌الْفَ‍‍وْ‌زُ‌ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمُ
Wa Mimman Ĥawlakum Mina Al-'A`rābi Munāfiqūna ۖ Wa Min 'Ahli Al-Madīnati ۖ Maradū `Alá An-Nifāqi Lā Ta`lamuhum ۖ Naĥnu Na`lamuhum ۚ Sanu`adhdhibuhum Marratayni Thumma Yuraddūna 'Ilá `Adhābin `Ažīmin 009-101. اevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Biz onları biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba dِndürülecekler. وَمِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ حَوْلَكُمْ مِنَ ‌الأَعْ‍رَ‍‌ابِ مُنَافِ‍‍قُ‍‍ونَ ۖ ‌وَمِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْمَدِينَةِ ۖ مَ‍رَ‌دُ‌و‌ا‌ عَلَى‌ ‌ال‍‍نِّ‍‍ف‍‍َ‍اقِ لاَ‌ تَعْلَمُهُمْ ۖ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ ۚ سَنُعَذِّبُهُمْ مَ‍رَّتَ‍‍يْ‍‍نِ ثُ‍‍مَّ يُ‍رَ‌دّ‍ُ‍‌ونَ ‌إِلَى‌ عَذ‍َ‍‌ابٍ عَ‍‍ظِ‍‍يمٍ
Wa 'Ākharūna A`tarafū Bidhunūbihim Khalaţū `Amalāan Şāliĥāan Wa 'Ākhara Sayyi'āan `Asá Allāhu 'An Yatūba `Alayhim ۚ 'Inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 009-102. Diğerleri günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kِtüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. وَ‌آ‍‍خَ‍‍ر‍ُ‍‌ونَ ‌اعْتَ‍رَفُو‌ا‌ بِذُنُوبِهِمْ خَ‍‍لَ‍‍طُ‍‍و‌ا‌ عَمَلا‌‌ ًصَ‍‍الِحا‌ ً‌ ‌وَ‌آ‍‍خَ‍رَ‌ سَيِّئاً‌ عَسَى‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَ‌نْ يَت‍‍ُ‍وبَ عَلَيْهِمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Khudh Min 'Amwālihim Şadaqatan Tuţahhiruhum Wa Tuzakkīhim Bihā Wa Şalli `Alayhim ۖ 'Inna Şalātaka Sakanun Lahum Wa ۗ Allāhu Samī`un `Alīmun 009-103. Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir. خُ‍‍ذْ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَمْوَ‌الِهِمْ صَ‍‍دَ‍قَ‍‍ة‌ ً‌ تُ‍‍طَ‍‍هِّرُهُمْ ‌وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا‌ ‌وَ‍صَ‍‍لِّ عَلَيْهِمْ ۖ ‌إِنَّ صَ‍‍لاَتَكَ سَكَن ٌ‌ لَهُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
'Alam Ya`lamū 'Anna Allāha Huwa Yaqbalu At-Tawbata `An `Ibādihi Wa Ya'khudhu Aş-Şadaqāti Wa 'Anna Allāha Huwa At-Tawwābu Ar-Raĥīmu 009-104. Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur. أَلَمْ يَعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ هُوَ‌ يَ‍‍قْ‍‍بَلُ ‌ال‍‍تَّوبَةَ عَ‍‌‍نْ عِبَا‌دِهِ ‌وَيَأْ‍خُ‍‍ذُ‌ ‌ال‍‍صَّ‍‍دَ‍قَ‍‍اتِ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ هُوَ‌ ‌ال‍‍تَّوّ‍َ‍‌ابُ ‌ال‍رَّحِيمُ
Wa Quli A`malū Fasayará Allāhu `Amalakum Wa Rasūluhu Wa Al-Mu'uminūna ۖ Wa Saturaddūna 'Ilá `Ālimi Al-Ghaybi Wa Ash-Shahādati Fayunabbi'ukum Bimā Kuntum Ta`malūna 009-105. De ki: "Yapıp-edin. Allah sizin yapıp-ettiklerinizi (amellerinizi) gِrecektir. O'nun elçisi ve mü'minler de. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni Bilen'e dِndürüleceksiniz ve O, size yaptıklarınızı haber verecektir." وَ‍قُ‍‍لِ ‌اعْمَلُو‌ا‌ فَسَيَ‍رَ‌ى‌ ‌اللَّ‍‍هُ عَمَلَكُمْ ‌وَ‌‍رَسُولُ‍‍هُ ‌وَ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ ۖ ‌وَسَتُ‍رَ‌دّ‍ُ‍‌ونَ ‌إِلَى‌ عَالِمِ ‌الْ‍‍غَ‍‍يْ‍‍بِ ‌وَ‌ال‍‍شَّهَا‌دَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَعْمَلُونَ
Wa 'Ākharūna Murjawna Li'amri Allāhi 'Immā Yu`adhdhibuhum Wa 'Immā Yatūbu `Alayhim Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥakīmun 009-106. Diğer bir kısmı, Allah'ın emri için ertelenmişlerdir. O, bunları, ya azaplandıracak veya tevbelerini kabul edecektir. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. وَ‌آ‍‍خَ‍‍ر‍ُ‍‌ونَ مُرْجَ‍‍وْنَ لِأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌إِمَّ‍‍ا‌ يُعَذِّبُهُمْ ‌وَ‌إِمَّ‍‍ا‌ يَت‍‍ُ‍وبُ عَلَيْهِمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
Wa Al-Ladhīna Attakhadhū Masjidāan Đirāan Wa Kufan Wa Tafrīqāan Bayna Al-Mu'uminīna Wa 'Irşādāan Liman Ĥāraba Allāha Wa Rasūlahu Min Qablu ۚ Wa Layaĥlifunna 'In 'Aradnā 'Illā Al-Ĥusná Wa ۖ Allāhu Yash/hadu 'Innahum Lakādhibūna 009-107. Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha ِnce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gِzlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّ‍‍خَ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مَسْجِد‌ا‌‌ ًضِ‍رَ‌ا‌ر‌ا‌ ً‌ ‌وَكُفْر‌ا‌ ً‌ ‌وَتَفْ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌إِ‌ر‍ْ‍‍صَ‍‍ا‌د‌ا‌ ً‌ لِمَ‍‌‍نْ حَا‌‍رَبَ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌‍رَسُولَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ۚ ‌وَلَيَحْلِفُ‍‍نَّ ‌إِ‌نْ ‌أَ‌‍رَ‌دْنَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌الْحُسْنَى‌ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ يَشْهَدُ‌ ‌إِنَّ‍‍هُمْ لَكَا‌ذِبُونَ
Lā Taqum Fīhi 'Abadāan ۚ Lamasjidun 'Ussisa `Alá At-Taqwá Min 'Awwali Yawmin 'Aĥaqqu 'An Taqūma Fīhi ۚ Fīhi Rijālun Yuĥibbūna 'An Yataţahharū Wa ۚ Allāhu Yuĥibbu Al-Muţţahhirīna 009-108. Sen bunun (bِyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever. لاَ‌ تَ‍‍قُ‍‍مْ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌أَبَد‌ا‌ ًۚ لَمَسْجِدٌ‌ ‌أُسِّسَ عَلَى‌ ‌ال‍‍تَّ‍‍قْ‍‍وَ‌ى‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‌وَّلِ يَ‍‍وْمٍ ‌أَحَ‍‍قُّ ‌أَ‌نْ تَ‍‍قُ‍‍ومَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۚ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌رِج‍‍َ‍الٌ‌ يُحِبّ‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌نْ يَتَ‍‍طَ‍‍هَّرُ‌و‌اۚ ‌وَ‌اللَّهُ يُحِبُّ ‌الْمُ‍‍طَّ‍‍هِّ‍‍رِينَ
'Afaman 'Assasa Bunyānahu `Alá Taqwá Mina Allāhi Wa Riđwānin Khayrun 'Am Man 'Assasa Bunyānahu `Alá Shafā Jurufin Hārin Fānhāra Bihi Fī Nāri Jahannama Wa ۗ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Až-Žālimīna 009-109. Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini gِçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. أَفَمَ‍‌‍نْ ‌أَسَّسَ بُ‍‌‍نْ‍‍يَانَ‍‍هُ عَلَى‌ تَ‍‍قْ‍‍وَ‌ى‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌رِ‍‍ضْ‍‍و‍َ‍‌انٍ خَ‍‍يْ‍‍رٌ‌ ‌أَمْ مَ‍‌‍نْ ‌أَسَّسَ بُ‍‌‍نْ‍‍يَانَ‍‍هُ عَلَى‌ شَفَا‌ جُرُفٍ ه‍‍َ‍ا‌ر‌‌ٍ‌ فَا‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ بِ‍‍هِ فِي ن‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Lā Yazālu Bunyānuhumu Al-Ladhī Banaw RībatanQulūbihim 'Illā 'An Taqaţţa`a Qulūbuhum Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥakīmun 009-110. Onların kalpleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. لاَ‌ يَز‍َ‍‌الُ بُ‍‌‍نْ‍‍يَانُهُمُ ‌الَّذِي بَنَوْ‌ا‌ ‌رِيبَة‌ ً‌ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ تَ‍‍قَ‍‍طَّ‍‍عَ قُ‍‍لُوبُهُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
'Inna Allāha Ashtará Mina Al-Mu'uminīna 'Anfusahum Wa 'Amwālahum Bi'anna Lahumu Al-Jannata ۚ Yuqātilūna Fī Sabīli Allāhi Fayaqtulūna Wa Yuqtalūna ۖ Wa`dāan `Alayhi Ĥaqqāan At-Tawati Wa Al-'Injīli Wa Al-Qur'āni ۚ Wa Man 'Awfá Bi`ahdihi Mina Allāhi ۚ Fāstabshirū Bibay`ikumu Al-Ladhī Bāya`tum Bihi ۚ Wa Dhalika Huwa Al-Fawzu Al-`Ažīmu 009-111. Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, ِldürürler ve ِldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gِsterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌اشْتَ‍رَ‌ى‌ مِنَ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ‌وَ‌أَمْوَ‌الَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ ‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةَ ۚ يُ‍‍قَ‍‍اتِل‍‍ُ‍ونَ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ فَيَ‍‍قْ‍‍تُل‍‍ُ‍ونَ ‌وَيُ‍‍قْ‍‍تَل‍‍ُ‍ونَ ۖ ‌وَعْد‌اً‌ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ حَ‍‍قّ‍‍ا‌‌ ً‌ فِي ‌ال‍‍تَّوْ‌رَ‍‌اةِ ‌وَ‌الإِ‌ن‍‍ج‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌وَ‌الْ‍‍قُ‍‍رْ‌آنِ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ ‌أَ‌وْفَى‌ بِعَهْدِهِ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ فَاسْتَ‍‍بْ‍‍شِرُ‌و‌ا‌ بِبَيْعِكُمُ ‌الَّذِي بَايَعْتُمْ بِ‍‍هِ ۚ ‌وَ‌ذَلِكَ هُوَ‌ ‌الْفَ‍‍وْ‌زُ‌ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمُ
At-Tā'ibūna Al-`Ābidūna Al-Ĥāmidūna As-Sā'iĥūna Ar-ki`ūna As-Sājidūna Al-'Āmirūna Bil-Ma`rūfi Wa An-Nāhūna `Ani Al-Munkari Wa Al-Ĥāfižūna Liĥudūdi Allāhi ۗ Wa Bashshiri Al-Mu'uminīna 009-112. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kِtülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü'minleri müjdele. ال‍‍تّ‍‍َ‍ائِب‍‍ُ‍ونَ ‌الْعَابِد‍ُ‍‌ونَ ‌الْحَامِد‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍سّ‍‍َ‍ائِح‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍رَّ‌اكِع‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍سَّاجِد‍ُ‍‌ونَ ‌الآمِر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍اه‍‍ُ‍ونَ عَنِ ‌الْمُ‍‌‍ن‍‍كَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌الْحَافِ‍‍ظُ‍‍ونَ لِحُد‍ُ‍‌و‌دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَبَشِّرِ‌ ‌الْمُؤْمِنِينَ
Mā Kāna Lilnnabīyi Wa Al-Ladhīna 'Āmanū 'An Yastaghfirū Lilmushrikīna Wa Law Kānū 'Ūlī Qurbá Min Ba`di Mā Tabayyana Lahum 'Annahum 'Aşĥābu Al-Jaĥīmi 009-113. Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz. مَا‌ ك‍‍َ‍انَ لِل‍‍نَّ‍‍بِيِّ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌نْ يَسْتَ‍‍غْ‍‍فِرُ‌و‌ا‌ لِلْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَلَوْ‌ كَانُ‍‍و‌ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وْلِي قُ‍‍رْبَى‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ تَبَيَّنَ لَهُمْ ‌أَنَّ‍‍هُمْ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌الْجَحِيمِ
Wa Mā Kāna Astighfāru 'Ibhīma Li'abīhi 'Illā `An Maw`idatin Wa`adahā 'Īyāhu Falammā Tabayyana Lahu~ 'Annahu `Adūwun Lillāh Tabarra'a Minhu ۚ 'Inna 'Ibhīma La'awwāhun Ĥalīmun 009-114. İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir sِz dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu. وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌اسْتِ‍‍غْ‍‍ف‍‍َ‍ا‌رُ‌ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ لِأَب‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌إِلاَّ‌ عَ‍‌‍نْ مَوْعِدَةٍ‌ ‌وَعَدَهَ‍‍ا‌ ‌إِيّ‍‍َ‍اهُ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَبَيَّنَ لَهُ~ُ ‌أَنَّ‍‍هُ عَدُ‌وّ‌ٌلِلَّهِ تَبَ‍رَّ‌أَ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ۚ ‌إِنَّ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ لَأَ‌وّ‍َ‍‌اهٌ حَلِيمٌ
Wa Mā Kāna Allāhu Liyuđilla Qawmāan Ba`da 'Idh Hadāhum Ĥattá Yubayyina Lahum Mā Yattaqūna ۚ 'Inna Allāha Bikulli Shay'in `Alīmun 009-115. Bir topluluğa Allah, hidayet verdikten sonra, korkup-sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar, onları sapıklığa sürükleyecek değildir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir. وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ لِيُ‍‍ضِ‍‍لَّ قَ‍‍وْما‌ ً‌ بَعْدَ‌ ‌إِ‌ذْ‌ هَدَ‌اهُمْ حَتَّى‌ يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا‌ يَتَّ‍‍قُ‍‍ونَ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِكُلِّ شَ‍‍يْءٍ‌ عَلِيمٌ
'Inna Allāha Lahu Mulku As-Samāwāti Wa Al-'Arđi ۖ Yuĥyī Wa Yumītu ۚ Wa Mā Lakum Min Dūni Allāhi Min Wa Līyin Wa Lā Naşīrin 009-116. Gerçek şu ki, gِklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; diriltir ve ِldürür. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَ‍‍هُ مُلْكُ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۖ يُحْيِي ‌وَيُم‍‍ِ‍ي‍‍تُ ۚ ‌وَمَا‌ لَكُمْ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ ‌وَلِيٍّ‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‍ٍ‍
Laqad Tāba Allāhu `Alá An-Nabīyi Wa Al-Muhājirīna Wa Al-'Anşāri Al-Ladhīna Attaba`ūhu Fī Sā`ati Al-`Usrati Min Ba`di Mā Kāda Yazīghu Qulūbu Farīqin Minhum Thumma Tāba `Alayhim ۚ 'Innahu Bihim Ra'ūfun Raĥīmun 009-117. Andolsun Allah, Peygamberin, muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bِlümünün kalbi neredeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. اünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir. لَ‍قَ‍‍دْ‌ ت‍‍َ‍ابَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيِّ ‌وَ‌الْمُهَاجِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الأَ‌ن‍‍صَ‍‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّبَع‍‍ُ‍وهُ فِي سَاعَةِ ‌الْعُسْ‍رَةِ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ك‍‍َ‍ا‌دَ‌ يَز‍ِ‍ي‍‍غُ قُ‍‍ل‍‍ُ‍وبُ فَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍قٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ثُ‍‍مَّ ت‍‍َ‍ابَ عَلَيْهِمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُ بِهِمْ ‌‍رَ‌ء‍ُ‍‌وف ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Wa `Alá Ath-Thalāthati Al-Ladhīna Khullifū Ĥattá 'Idhā Đāqat `Alayhimu Al-'Arđu Bimā Raĥubat Wa Đāqat `Alayhim 'Anfusuhum Wa Žannū 'An Lā Malja'a Mina Allāhi 'Illā 'Ilayhi Thumma Tāba `Alayhim Liyatūbū ۚ 'Inna Allāha Huwa At-Tawwābu Ar-Raĥīmu 009-118. (Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). ضyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. وَعَلَى‌ ‌ال‍‍ثَّلاَثَةِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ خُ‍‍لِّفُو‌ا‌ حَتَّ‍‍ى‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ضَ‍‍اقَ‍‍تْ عَلَيْهِمُ ‌الأَ‌رْ‍ضُ بِمَا‌ ‌‍رَحُبَتْ ‌وَ‍ضَ‍‍اقَ‍‍تْ عَلَيْهِمْ ‌أَ‌ن‍‍فُسُهُمْ ‌وَ‍ظَ‍‍نُّ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌نْ لاَ‌ مَلْجَأَ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌إِلاَّ‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ ت‍‍َ‍ابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُ‍‍و‌اۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ هُوَ‌ ‌ال‍‍تَّوّ‍َ‍‌ابُ ‌ال‍رَّحِيمُ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Attaqū Allaha Wa Kūnū Ma`a Aş-Şādiqīna 009-119. Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَكُونُو‌ا‌ مَعَ ‌ال‍‍صَّ‍‍ا‌دِقِ‍‍ينَ
Mā Kāna Li'hli Al-Madīnati Wa Man Ĥawlahum Mina Al-'A`rābi 'An Yatakhallafū `An Rasūli Allāhi Wa Lā Yarghabū Bi'anfusihim `An Nafsihi ۚ Dhālika Bi'annahum Lā Yuşībuhum Žama'un Wa Lā Naşabun Wa Lā Makhmaşatun Fī Sabīli Allāhi Wa Lā Yaţa'ūna Mawţi'āan Yaghīžu Al-Kuffāra Wa Lā Yanālūna Min `Adūwin Naylāan 'Illā Kutiba Lahum Bihi `Amalun Şāliĥun ۚ 'Inna Allāha Lā Yuđī`u 'Ajra Al-Muĥsinīna 009-120. Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah’ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve ِfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. مَا‌ ك‍‍َ‍انَ لِأهْلِ ‌الْمَدِينَةِ ‌وَمَ‍‌‍نْ حَوْلَهُمْ مِنَ ‌الأَعْ‍رَ‍‌ابِ ‌أَ‌نْ يَتَ‍‍خَ‍‍لَّفُو‌ا‌ عَ‍‌‍نْ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ يَرْ‍غَ‍‍بُو‌ا‌ بِأَ‌ن‍‍فُسِهِمْ عَ‍‌‍نْ نَفْسِ‍‍هِ ۚ ‌ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ لاَ‌ يُ‍‍صِ‍‍يبُهُمْ ظَ‍‍مَأ‌ٌ‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صَ‍‍بٌ‌ ‌وَلاَ‌ مَ‍‍خْ‍‍مَ‍‍صَ‍‍ة‌‍ٌ‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ يَ‍‍طَ‍‍ئ‍‍ُ‍ونَ مَوْ‍طِ‍‍ئا‌ ً‌ يَ‍‍غِ‍‍ي‍‍ظُ ‌الْكُفّ‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ ‌وَلاَ‌ يَنَال‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ عَدُ‌وّ‌ٍ‌ نَيْلا‌‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ كُتِبَ لَهُمْ بِ‍‍هِ عَمَل‌‍ٌصَ‍‍الِح‌‍ٌۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُ‍‍ضِ‍‍ي‍‍عُ ‌أَجْ‍‍‍رَ‌الْمُحْسِنِينَ
Wa Lā Yunfiqūna Nafaqatan Şaghīratan Wa Lā Kabīratan Wa Lā Yaqţa`ūna Wa Adīāan 'Illā Kutiba Lahum Liyajziyahumu Allāhu 'Aĥsana Mā Kānū Ya`malūna 009-121. Küçük, büyük infak ettikleri her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi, mutlaka Allah'ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır. وَلاَ‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ نَفَ‍‍قَ‍‍ة‌ ًصَ‍‍غِ‍‍ي‍رَة ً‌ ‌وَلاَ‌ كَبِي‍رَة ً‌ ‌وَلاَ‌ يَ‍‍قْ‍‍‍‍طَ‍‍ع‍‍ُ‍ونَ ‌وَ‌ا‌د‍ِ‍ي‍‍ا‌‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ كُتِبَ لَهُمْ لِيَ‍‍جْ‍‍زِيَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَحْسَنَ مَا‌ كَانُو‌ا‌ يَعْمَلُونَ
Wa Mā Kāna Al-Mu'uminūna Liyanfirū Kāffatan ۚ Falawlā Nafara Min Kulli Firqatin Minhum Ţā'ifatun Liyatafaqqahū Fī Ad-Dīni Wa Liyundhirū Qawmahum 'Idhā Raja`ū 'Ilayhim La`allahum Yaĥdharūna 009-122. Mü'minlerin tümünün ِne fırlayıp çıkmaları gerekmez. ضyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup, çıktığında (bir grup da), dinde derin bir kavrayış edinmek (tafakkuhta bulunmak) ve kavimleri kendilerine geri dِndüğünde onları uyarmak için (geride kalabilir). Umulur ki onlar da kaçınıp-sakınırlar. وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ لِيَ‍‌‍ن‍‍فِرُ‌و‌ا‌ كَافَّة‌ ًۚ فَلَوْلاَ‌ نَفَ‍رَ‌ مِ‍‌‍نْ كُلِّ فِ‍‍رْ‍‍قَ‍‍ةٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ طَ‍‍ائِفَة ٌ‌ لِيَتَفَ‍‍قَّ‍‍هُو‌ا‌ فِي ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نِ ‌وَلِيُ‍‌‍ن‍‍ذِ‌رُ‌و‌اقَ‍‍وْمَهُمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌‍رَجَعُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَ‌رُ‌ونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Qātilū Al-Ladhīna Yalūnakum Mina Al-Kuffāri Wa Līajidū Fīkum Ghilžatan ۚ Wa A`lamū 'Anna Allāha Ma`a Al-Muttaqīna 009-123. Ey iman edenler, inkar edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde 'bir güç ve caydırıcılık' gِrsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌اقَ‍‍اتِلُو‌ا‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَلُونَكُمْ مِنَ ‌الْكُفّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَلْيَجِدُ‌و‌ا‌ فِيكُمْ غِ‍‍لْ‍‍ظَ‍‍ة ًۚ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مَعَ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Wa 'Idhā Mā 'Unzilat Sūratun Faminhum Man Yaqūlu 'Ayyukum Zādat/hu Hadhihi~ 'Īmānāan ۚ Fa'ammā Al-Ladhīna 'Āmanū Fazādat/hum 'Īmānāan Wa Hum Yastabshirūna 009-124. Bir sûre indirildiğinde onlardan bazısı: "Bu, hanginizin imanını arttırdı?" der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ مَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَتْ سُو‌‍رَة‌‍ٌ‌ فَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌أَيُّكُمْ ‌زَ‌ا‌دَتْهُ هَذِهِ ‌إِيمَانا‌‌ ًۚ فَأَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ فَزَ‌ا‌دَتْهُمْ ‌إِيمَانا‌ ً‌ ‌وَهُمْ يَسْتَ‍‍بْ‍‍شِرُ‌ونَ
Wa 'Ammā Al-Ladhīna Fī Qulūbihim Marađun Fazādat/hum Rijsāan 'Ilá Rijsihim Wa Mātū Wa Hum Kāfirūna 009-125. Kalplerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip-arttırmış ve onlar kafir kimseler olarak ِlmüşlerdir. وَ‌أَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ مَ‍رَض‌‍ٌ‌ فَزَ‌ا‌دَتْهُمْ ‌رِجْ‍‍سا‌‌ ً‌ ‌إِلَى‌ ‌رِجْ‍‍سِهِمْ ‌وَمَاتُو‌ا‌ ‌وَهُمْ كَافِرُ‌ونَ
'Awalā Yarawna 'Annahum Yuftanūna Fī Kulli `Āmin Marratan 'Aw Marratayni Thumma Lā Yatūbūna Wa Lā Hum Yadhdhakkarūna 009-126. Gِrmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve ِğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. أَ‌وَلاَ‌ يَ‍رَ‌وْنَ ‌أَنَّ‍‍هُمْ يُفْتَن‍‍ُ‍ونَ فِي كُلِّ ع‍‍َ‍امٍ‌ مَ‍رَّةً ‌أَ‌وْ‌ مَ‍رَّتَ‍‍يْ‍‍نِ ثُ‍‍مَّ لاَ‌ يَتُوب‍‍ُ‍ونَ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَذَّكَّرُ‌ونَ
Wa 'Idhā Mā 'Unzilat Sūratun Nažara Ba`đuhum 'Ilá Ba`đin Hal Yakum Min 'Aĥadin Thumma Anşaraۚ Şarafa Allāhu Qulūbahum Bi'annahum Qawmun Lā Yafqahūna 009-127. Bir sûre indirildiğinde, bazısı bazısına bakar (ve): "Sizi bir kimse gِrüyor mu?" (der.) Sonra sırt çevirir giderler. Gerçekten onlar, kavramayan bir topluluk olmaları dolayısıyla, Allah onların kalplerini çevirmiştir. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ مَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَتْ سُو‌‍رَةٌ‌ نَ‍‍ظَ‍رَ‌ بَعْ‍‍ضُ‍‍هُمْ ‌إِلَى‌ بَعْ‍‍ضٍ هَلْ يَ‍رَ‌اكُمْ مِ‍‌‍نْ ‌أَحَد‌‌ٍ‌ ثُ‍‍مَّ ‌ان‍‍صَ‍رَفُو‌اۚ صَ‍رَفَ ‌اللَّ‍‍هُ قُ‍‍لُوبَهُمْ بِأَنَّ‍‍هُمْ قَ‍‍وْم ٌ‌ لاَ‌ يَفْ‍‍قَ‍‍هُونَ
Laqad Jā'akum Rasūlun Min 'Anfusikum `Azīzun `Alayhi Mā `Anittum Ĥarīşun `Alaykum Bil-Mu'uminīna Ra'ūfun Raĥīmun 009-128. Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. لَ‍قَ‍‍دْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‌ن‍‍فُسِكُمْ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ مَا‌ عَنِتُّمْ حَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍صٌ عَلَيْكُمْ بِ‍الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌‍رَ‌ء‍ُ‍‌وف ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Fa'in Tawallaw Faqul Ĥasbī Al-Lahu Lā 'Ilāha 'Illā Huwa ۖ `Alayhi Tawakkaltu ۖ Wa Huwa Rabbu Al-`Arshi Al-`Ažīmi 009-129. Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur." فَإِ‌نْ تَوَلَّوْ‌ا‌ فَ‍‍قُ‍‍لْ حَسْبِي ‌اللَّهُ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ۖ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ تَوَكَّلْتُ ۖ ‌وَهُوَ‌ ‌‍رَبُّ ‌الْعَرْشِ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمِ
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Next Sūrah