Roman Script    Reciting key words            Previous Sūrah    Quraan Index    Home  

3) Sūrat 'Āli `Imn

Printed format

3) سُورَة آلِ عِمرَان

Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
'Alif-Lām-Mīm 003-001. Elif, Lam, Mim. أَلِف-لَام-مِيم
Al-Lahu Lā 'Ilāha 'Illā Huwa Al-Ĥayyu Al-Qayyūmu 003-002. Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. اللَّهُ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ‌الْحَيُّ ‌الْ‍‍قَ‍‍يُّومُ
Nazzala `Alayka Al-Kitāba Bil-Ĥaqqi Muşaddiqāan Limā Bayna Yadayhi Wa 'Anzala At-Tawata Wa Al-'Injīla 003-003. O, sana Kitab’ı hak ve kendinden ِncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti. نَزَّلَ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ لِمَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ يَدَيْ‍‍هِ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍زَلَ ‌ال‍‍تَّوْ‌رَ‍‌اةَ ‌وَ‌الإِ‌نْ‍‍جِيلَ
Min Qablu Hudan Lilnnāsi Wa 'Anzala Al-Furqāna ۗ 'Inna Al-Ladhīna Kafarū Bi'āyāti Allāhi Lahum `Adhābun Shadīdun Wa ۗ Allāhu `Azīzun Dhū Antiqāmin 003-004. Bundan (Kur’an’dan) ِnce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır. مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ هُ‍‍د‌ى‌ ً‌ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍زَلَ ‌الْفُرْ‍قَ‍‍انَ ۗ ‌إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ لَهُمْ عَذ‍َ‍‌اب‌‍ٌ‌ شَد‍ِ‍ي‍‍د‌ٌۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَز‍ِ‍ي‍‍ز‌‌ٌ‌ ‌ذُ‌و‌ ‌انْ‍‍تِ‍‍قَ‍‍امٍ
'Inna Allāha Lā Yakhfá `Alayhi Shay'un Al-'Arđi Wa Lā Fī As-Samā'i 003-005. Şüphesiz, yerde ve gِkte Allah'a hiçbir şey gizli kalmaz. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يَ‍‍خْ‍‍فَى‌ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ شَ‍‍يْء‌‌ٌ‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌وَلاَ‌ فِي ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ء‍ِ‍
Huwa Al-Ladhī Yuşawwirukum Al-'Arĥāmi Kayfa Yashā'u ۚ Lā 'Ilāha 'Illā Huwa Al-`Azīzu Al-Ĥakīmu 003-006. Dِl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. هُوَ‌ ‌الَّذِي يُ‍‍صَ‍‍وِّ‌رُكُمْ فِي ‌الأَ‌رْح‍‍َ‍امِ كَ‍‍يْ‍‍فَ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ‌الْعَز‍ِ‍ي‍‍زُ‌ ‌الْحَكِيمُ
Huwa Al-Ladhī 'Anzala `Alayka Al-Kitāba Minhu 'Āyātun Muĥkamātun Hunna 'Ummu Al-Kitābi Wa 'Ukharu Mutashābihātun ۖ Fa'ammā Al-Ladhīna Fī Qulūbihim Zayghun Fayattabi`ūna Mā Tashābaha Minhu Abtighā'a Al-Fitnati Wa Abtighā'a Ta'wīlihi ۗ Wa Mā Ya`lamu Ta'wīlahu~ 'Illā Al-Lahu Wa ۗ Ar-sikhūna Fī Al-`Ilmi Yaqūlūna 'Āmannā Bihi Kullun Min `Indi Rabbinā ۗ Wa Mā Yadhdhakkaru 'Illā 'Ūlū Al-'Albābi 003-007. Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası ِğüt alıp-düşünmez. هُوَ‌ ‌الَّذِي ‌أَ‌نْ‍‍زَلَ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌آي‍‍َ‍اتٌ‌ مُحْكَم‍‍َ‍اتٌ هُ‍‍نَّ ‌أُمُّ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَ‌أُ‍خَ‍‍رُ‌ مُتَشَابِه‍‍َ‍ات‌‍ٌۖ فَأَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ ‌زَيْ‍‍غ‌‍ٌ‌ فَيَتَّبِع‍‍ُ‍ونَ مَا‌ تَشَابَهَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌ابْ‍‍تِ‍‍غَ‍‍ا‌ءَ‌ ‌الْفِتْنَةِ ‌وَ‌ابْ‍‍تِ‍‍غَ‍‍ا‌ءَ‌ تَأْ‌وِيلِ‍‍هِ ۗ ‌وَمَا‌ يَعْلَمُ تَأْ‌وِيلَهُ~ُ ‌إِلاَّ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌وَ‌ال‍رَّ‌اسِ‍‍خُ‍‍ونَ فِي ‌الْعِلْمِ يَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ بِ‍‍هِ كُلٌّ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌‍رَبِّنَا‌ ۗ ‌وَمَا‌ يَذَّكَّرُ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أ‍ُ‍‌وْلُو‌ا‌الأَلْبَابِ
Rabbanā Lā Tuzigh Qulūbanā Ba`da 'Idh Hadaytanā Wa Hab Lanā Min Ladunka Raĥmatan ۚ 'Innaka 'Anta Al-Wahhābu 003-008. "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen." رَبَّنَا‌ لاَ‌ تُزِغْ قُ‍‍لُوبَنَا‌ بَعْدَ‌ ‌إِ‌ذْ‌ هَدَيْتَنَا‌ ‌وَهَ‍‍بْ لَنَا‌ مِ‍‌‍نْ لَدُ‌نْ‍‍كَ ‌‍رَحْمَة‌ ًۚ ‌إِنَّ‍‍كَ ‌أَ‌نْ‍‍تَ ‌الْوَهَّابُ
Rabbanā 'Innaka Jāmi`u An-Nāsi LiyawminRayba Fīhi ۚ 'Inna Allāha Lā Yukhlifu Al-Mī`āda 003-009. "Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va'dinden cayıp-dِnmez." رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌إِنَّ‍‍كَ جَامِعُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ لِيَ‍‍وْم‍ٍ‌ لاَ‌ ‌‍رَيْ‍‍بَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُ‍‍خْ‍‍لِفُ ‌الْمِيعَا‌دَ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Lan Tughniya `Anhum 'Amwāluhum Wa Lā 'Awlāduhum Mina Allāhi Shay'āan ۖ Wa 'Ūlā'ika Hum Wa Qūdu An-Nāri 003-010. Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ لَ‍‌‍نْ تُ‍‍غْ‍‍نِيَ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌أَمْوَ‌الُهُمْ ‌وَلاَ‌ ‌أَ‌وْلاَ‌دُهُمْ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ًۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمْ ‌وَ‍قُ‍‍و‌دُ‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍ا‌رِ
Kada'bi 'Āli Fir`awna Wa Al-Ladhīna Min Qablihim ۚ Kadhdhabū Bi'āyātinā Fa'akhadhahumu Allāhu Bidhunūbihim Wa ۗ Allāhu Shadīdu Al-`Iqābi 003-011. Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan ِncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, bِylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. كَدَ‌أْبِ ‌آلِ فِ‍‍رْعَ‍‍وْنَ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِهِمْ ۚ كَذَّبُو‌ا‌ بِآيَاتِنَا‌ فَأَ‍خَ‍‍ذَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ شَد‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌الْعِ‍‍قَ‍‍ابِ
Qul Lilladhīna Kafarū Satughlabūna Wa Tuĥsharūna 'Ilá Jahannama ۚ Wa Bi'sa Al-Mihādu 003-012. İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kِtü yataktır o. قُ‍‍لْ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ سَتُ‍‍غْ‍‍لَب‍‍ُ‍ونَ ‌وَتُحْشَر‍ُ‍‌ونَ ‌إِلَى‌ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ ۚ ‌وَبِئْسَ ‌الْمِهَا‌دُ
Qad Kāna Lakum 'Āyatun Fī Fi'atayni At-Taqatā ۖ Fi'atun Tuqātilu Fī Sabīli Allāhi Wa 'Ukhrá Kāfiratun Yarawnahum Mithlayhim Ra'ya Al-`Ayni Wa ۚ Allāhu Yu'uayyidu Binaşrihi Man Yashā'u ۗ 'Inna Fī Dhālika La`ibratan Li'wlī Al-'Abşāri 003-013. Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki gِz gِrmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı gِrüyorlardı. İşte Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır. قَ‍‍دْ‌ ك‍‍َ‍انَ لَكُمْ ‌آيَة‌‍ٌ‌ فِي فِئَتَ‍‍يْ‍‍نِ ‌الْتَ‍‍قَ‍‍تَا‌ ۖ فِئَة‌‍ٌ‌ تُ‍‍قَ‍‍اتِلُ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌أُ‍خْ‍رَ‌ى‌ كَافِ‍رَةٌ‌ يَ‍رَ‌وْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ ‌‍رَ‌أْيَ ‌الْعَ‍‍يْ‍‍نِ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ يُؤَيِّدُ‌ بِنَ‍‍صْ‍‍رِهِ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌إِنَّ فِي ‌ذَلِكَ لَعِ‍‍بْ‍‍‍رَة ً‌ لِأ‌و‍ْ‍لِي ‌الأَبْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رِ
Zuyyina Lilnnāsi Ĥubbu Ash-Shahawāti Mina An-Nisā' Wa Al-Banīna Wa Al-Qanāţīri Al-Muqanţarati Mina Adh-Dhahabi Wa Al-Fiđđati Wa Al-Khayli Al-Musawwamati Wa Al-'An`āmi Wa Al-Ĥarthi ۗ Dhālika Matā`u Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Wa ۖ Allāhu `Indahu Ĥusnu Al-Ma'ābi 003-014. Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. زُيِّنَ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ حُبُّ ‌ال‍‍شَّهَو‍َ‍‌اتِ مِنَ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌وَ‌الْبَن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْ‍‍قَ‍‍نَاطِ‍‍ي‍‍ر‍ِ‍‌ ‌الْمُ‍‍قَ‍‍‌‍نْ‍‍‍‍طَ‍رَةِ مِنَ ‌ال‍‍ذَّهَبِ ‌وَ‌الْفِ‍‍ضَّ‍‍ةِ ‌وَ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍‍لِ ‌الْمُسَوَّمَةِ ‌وَ‌الأَنع‍‍َ‍امِ ‌وَ‌الْحَرْثِ ۗ ‌ذَلِكَ مَت‍‍َ‍اعُ ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَهُ حُسْنُ ‌الْمَآبِ
Qul 'A'uunabbi'ukum Bikhayrin Min Dhālikum ۚ Lilladhīna Attaqaw `Inda Rabbihim Jannātun Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā Wa 'Azwājun Muţahharatun Wa Riđwānun Mina Allāhi Wa ۗ Allāhu Başīrun Bil-`Ibādi 003-015. De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla gِrendir." قُ‍‍لْ ‌أَ‌ؤُنَبِّئُكُمْ بِ‍‍خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌ذَلِكُمْ ۚ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّ‍‍قَ‍‍وْ‌ا‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّهِمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٌ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ ‌وَ‌أَ‌زْ‌و‍َ‍‌اجٌ‌ مُ‍‍طَ‍‍هَّ‍رَةٌ‌ ‌وَ‌رِ‍‍ضْ‍‍و‍َ‍‌انٌ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌ٌ‌ بِ‍الْعِبَا‌دِ
Al-Ladhīna Yaqūlūna Rabbanā 'Innanā 'Āmannā Fāghfir Lanā Dhunūbanā Wa Qinā `Adhāba An-Nāri 003-016. Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ ‌‍رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌إِنَّ‍‍نَ‍‍ا‌ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ فَاغْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَنَا‌ ‌ذُنُوبَنَا‌ ‌وَ‍قِ‍‍نَا‌ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌ال‍‍نَّ‍‍ا‌رِ
Aş-Şābirīna Wa Aş-Şādiqīna Wa Al-Qānitīna Wa Al-Munfiqīna Wa Al-Mustaghfirīna Bil-'Asĥāri 003-017. Sabredenler, doğru olanlar, gِnülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍ا‌دِقِ‍‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْ‍‍قَ‍‍انِت‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْمُ‍‌‍نْ‍‍فِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْمُسْتَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ بِ‍الأَسْحَا‌رِ
Shahida Allāhu 'Annahu Lā 'Ilāha 'Illā Huwa Wa Al-Malā'ikatu Wa 'Ūlū Al-`Ilmi Qā'imāan Bil-Qisţi ۚ Lā 'Ilāha 'Illā Huwa Al-`Azīzu Al-Ĥakīmu 003-018. Allah, gerçekten Kendisi'nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur. شَهِدَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَنَّ‍‍هُ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ‌وَ‌الْمَلاَئِكَةُ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْلُو‌ا‌الْعِلْمِ قَ‍‍ائِما‌ ً‌ بِ‍الْ‍‍قِ‍‍سْ‍‍طِ ۚ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ‌الْعَز‍ِ‍ي‍‍زُ‌ ‌الْحَكِيمُ
'Inna Ad-Dīna `Inda Allāhi Al-'Islāmu ۗ Wa Mā Akhtalafa Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba 'Illā Min Ba`di Mā Jā'ahumu Al-`Ilmu Baghyāan Baynahum ۗ Wa Man Yakfur Bi'āyāti Allāhi Fa'inna Allāha Sarī`u Al-Ĥisābi 003-019. Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk gِrendir. إِنَّ ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نَ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الإِسْلاَمُ ۗ ‌وَمَا‌ ‌اخْ‍‍تَلَفَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌إِلاَّ‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُمُ ‌الْعِلْمُ بَ‍‍غْ‍‍يا‌ ً‌ بَيْنَهُمْ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَكْفُرْ‌ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍عُ ‌الْحِسَابِ
Fa'in Ĥājjūka Faqul 'Aslamtu Wajhiya Lillāh Wa Mani Attaba`ani Wa Qul ۗ Lilladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Wa Al-'Ummīyīna 'A'aslamtum Fa'in ۚ 'Aslamū Faqadi Ahtadaw Wa 'In ۖ Tawallaw Fa'innamā `Alayka Al-Balāghu Wa Allāhu ۗ Başīrun Bil-`Ibādi 003-020. Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla gِrendir. فَإِ‌نْ ح‍‍َ‍اجّ‍‍ُ‍وكَ فَ‍‍قُ‍‍لْ ‌أَسْلَمْتُ ‌وَجْ‍‍هِيَ لِلَّهِ ‌وَمَنِ ‌اتَّبَعَنِ ۗ ‌وَ‍قُ‍‍لْ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الأُمِّ‍‍يّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌أَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِ‌نْ ‌أَسْلَمُو‌ا‌ فَ‍‍قَ‍‍دِ‌ ‌اهْتَدَ‌و‌ا‌ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تَوَلَّوْ‌ا‌ فَإِنَّ‍‍مَا‌ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌الْبَلاَ‍‍غُ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌ٌ‌ بِ‍الْعِبَا‌دِ
'Inna Al-Ladhīna Yakfurūna Bi'āyāti Allāhi Wa Yaqtulūna An-Nabīyīna Bighayri Ĥaqqin Wa Yaqtulūna Al-Ladhīna Ya'murūna Bil-Qisţi Mina An-Nāsi Fabashshirhum Bi`adhābin 'Alīmin 003-021. Allah'ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haksız yere ِldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri ِldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍قْ‍‍تُل‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حَ‍‍قٍّ‌ ‌وَيَ‍‍قْ‍‍تُل‍‍ُ‍ونَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَأْمُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الْ‍‍قِ‍‍سْ‍‍طِ مِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ فَبَشِّ‍‍رْهُمْ بِعَذ‍َ‍‌ابٍ ‌أَلِيمٍ
'Ūlā'ika Al-Ladhīna Ĥabiţat 'A`māluhum Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati Wa Mā Lahum Minşirīna 003-022. Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ حَبِ‍‍طَ‍‍تْ ‌أَعْمَالُهُمْ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ‌وَمَا‌ لَهُمْ مِ‍‌‍نْ نَاصِ‍‍رِينَ
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhīna 'Ūtū Naşībāan Mina Al-Kitābi Yud`awna 'Ilá Kitābi Allāhi Liyaĥkuma Baynahum Thumma Yatawallá Farīqun Minhum Wa Hum Mu`rūna 003-023. Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri gِrmedin mi? Aralarında Allah'ın kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bِlümü yüz çeviriyor. Onlar, işte bِyle arka dِnenlerdir. أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌ نَ‍‍صِ‍‍يبا‌ ً‌ مِنَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ يُ‍‍دْعَ‍‍وْنَ ‌إِلَى‌ كِت‍‍َ‍ابِ ‌اللَّ‍‍هِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُ‍‍مَّ يَتَوَلَّى‌ فَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍قٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَهُمْ مُعْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍ونَ
Dhālika Bi'annahum Qālū Lan Tamassanā An-Nāru 'Illā 'Ayyāmāan Ma`dūdātin ۖ Wa Gharrahum Fī Dīnihim Mā Kānū Yaftarūna 003-024. Bu, onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür. ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ قَ‍‍الُو‌ا‌ لَ‍‌‍نْ تَمَسَّنَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌رُ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أَيَّاما‌ ً‌ مَعْدُ‌و‌د‍َ‍‌اتٍۖ ‌وَ‍‍غَ‍رَّهُمْ فِي ‌دِينِهِمْ مَا‌ كَانُو‌ا‌ يَفْتَرُ‌ونَ
Fakayfa 'Idhā Jama`nāhum LiyawminRayba Fīhi Wa Wuffiyat Kullu Nafsin Mā Kasabat Wa Hum Lā Yužlamūna 003-025. Artık onları, kendisinde şüphe olmayan bir gün topladığımızda ve her bir nefse -haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tam olarak ِdendiğinde nasıl olacak? فَكَ‍‍يْ‍‍فَ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ جَمَعْنَاهُمْ لِيَ‍‍وْم‍ٍ‌ لاَ‌ ‌‍رَيْ‍‍بَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌وَ‌وُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ‌ مَا‌ كَسَبَتْ ‌وَهُمْ لاَ‌ يُ‍‍ظْ‍‍لَمُونَ
Quli Allāhumma Mālika Al-Mulki Tu'utī Al-Mulka Man Tashā'u Wa Tanzi`u Al-Mulka Mimman Tashā'u Wa Tu`izzu Man Tashā'u Wa Tudhillu Man Tashā'u ۖ Biyadika Al-Khayru ۖ 'Innaka `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 003-026. De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." قُ‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هُ‍‍مَّ مَالِكَ ‌الْمُلْكِ تُؤْتِي ‌الْمُلْكَ مَ‍‌‍نْ تَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَتَ‍‌‍نْ‍‍زِعُ ‌الْمُلْكَ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ تَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَتُعِزُّ‌ مَ‍‌‍نْ تَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَتُذِلُّ مَ‍‌‍نْ تَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۖ بِيَدِكَ ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍‍رُ‌ ۖ ‌إِنَّ‍‍كَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Tūliju Al-Layla Fī An-Nahāri Wa Tūliju An-Nahāra Al-Layli ۖ Wa Tukhriju Al-Ĥayya Mina Al-Mayyiti Wa Tukhriju Al-Mayyita Mina Al-Ĥayyi ۖ Wa Tarzuqu Man Tashā'u Bighayri Ĥisābin 003-027. "Geceyi gündüze bağlayıp-katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ِlüden çıkarırsın, ِlüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin." تُولِجُ ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لَ فِي ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَتُولِجُ ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ فِي ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ۖ ‌وَتُ‍‍خْ‍‍رِجُ ‌الْحَيَّ مِنَ ‌الْمَيِّتِ ‌وَتُ‍‍خْ‍‍رِجُ ‌الْمَيِّتَ مِنَ ‌الْحَيِّ ۖ ‌وَتَرْ‌زُ‍قُ مَ‍‌‍نْ تَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حِسَابٍ
Lā Yattakhidhi Al-Mu'uminūna Al-Kāfirīna 'Awliyā'a Min Dūni Al-Mu'uminīna ۖ Wa Man Yaf`al Dhālika Falaysa Mina Allāhi Fī Shay'in 'Illā 'An Tattaqū Minhum Tuqāatan ۗ Wa Yuĥadhdhirukumu Allāhu Nafsahu ۗ Wa 'Ilá Allāhi Al-Maşīru 003-028. Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim bِyle yaparsa, Allah'tan hiçbir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi Kendisi'nden sakındırır. Varış Allah'adır. لاَ‌ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذِ‌ ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ ‌الْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَفْعَلْ ‌ذَلِكَ فَلَ‍‍يْ‍‍سَ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ فِي شَ‍‍يْء‌‌ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ تَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ تُ‍‍قَ‍‍اة ًۗ ‌وَيُحَذِّ‌رُكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ نَفْسَ‍‍هُ ۗ ‌وَ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الْمَ‍‍صِ‍‍يرُ
Qul 'In Tukhfū Mā Fī Şudūrikum 'Aw Tubdūhu Ya`lamhu Allāhu ۗ Wa Ya`lamu Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi Wa ۗ Allāhu `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 003-029. De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve gِklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, herşeye güç yetirendir." قُ‍‍لْ ‌إِ‌نْ تُ‍‍خْ‍‍فُو‌ا‌ مَا‌ فِي صُ‍‍دُ‌و‌رِكُمْ ‌أَ‌وْ‌ تُ‍‍بْ‍‍د‍ُ‍‌وهُ يَعْلَمْهُ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌وَيَعْلَمُ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Yawma Tajidu Kullu Nafsin Mā `Amilat Min Khayrin Muĥđaan Wa Mā `Amilat Min Sū'in Tawaddu Law 'Anna Baynahā Wa Baynahu~ 'Amadāan Ba`īdāan ۗ Wa Yuĥadhdhirukumu Allāhu Nafsahu Wa ۗ Allāhu Ra'ūfun Bil-`Ibādi 003-030. Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kِtülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah, sizi Kendisi'nden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. يَ‍‍وْمَ تَجِدُ‌ كُلُّ نَفْسٍ‌ مَا‌ عَمِلَتْ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٍ‌ مُحْ‍‍ضَ‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَمَا‌ عَمِلَتْ مِ‍‌‍نْ س‍‍ُ‍و‌ء‌‌ٍ‌ تَوَ‌دُّ‌ لَوْ‌ ‌أَنَّ بَيْنَهَا‌ ‌وَبَيْنَهُ~ُ ‌أَمَد‌ا‌ ً‌ بَعِيد‌ا‌ ًۗ ‌وَيُحَذِّ‌رُكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ نَفْسَ‍‍هُ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌‍رَ‌ء‍ُ‍‌وف‌‍ٌ‌ بِ‍الْعِبَا‌دِ
Qul 'In Kuntum Tuĥibbūna Allāha Fa Attabi`ūnī Yuĥbibkumu Allāhu Wa Yaghfir Lakum Dhunūbakum Wa ۗ Allāhu Ghafūrun Raĥīmun 003-031. De ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir." قُ‍‍لْ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ تُحِبّ‍‍ُ‍ونَ ‌اللَّ‍‍هَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِ‍‍بْ‍‍كُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَيَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَكُمْ ‌ذُنُوبَكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Qul 'Aţī`ū Allaha Wa Ar-Rasūla ۖ Fa'in Tawallaw Fa'inna Allāha Lā Yuĥibbu Al-Kāfirīna 003-032. De ki: "Allah'a ve elçisine itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kafirleri sevmez. قُ‍‍لْ ‌أَ‍طِ‍‍يعُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ ۖ فَإِ‌نْ تَوَلَّوْ‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُحِبُّ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
'Inna Allāha Aşţafá 'Ādama Wa Nūĥāan Wa 'Āla 'Ibhīma Wa 'Āla `Imn `Alá Al-`Ālamīna 003-033. Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌اصْ‍‍طَ‍‍فَ‍‍ى‌ ‌آ‌دَمَ ‌وَنُوحا‌ ً‌ ‌وَ‌آلَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌آلَ عِم‍رَ‌ان عَلَى‌ ‌الْعَالَمِينَ
Dhurrīyatan Ba`đuhā Min Ba`đin Wa ۗ Allāhu Samī`un `Alīmun 003-034. Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir. ذُ‌رِّيَّة ً‌ بَعْ‍‍ضُ‍‍هَا‌ مِ‍‌‍نْ بَعْ‍‍ضٍۗ ‌وَ‌اللَّهُ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
'Idh Qālati Amra'atu `Imrāna Rabbi 'Innī Nadhartu Laka Mā Fī Baţnī Muĥarraan Fataqabbal Minnī ۖ 'Innaka 'Anta As-Samī`u Al-`Alīmu 003-035. Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan ِzgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti. إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَتِ ‌امْ‍رَ‌أَةُ عِمْ‍رَ‍‌انَ ‌‍رَبِّ ‌إِنِّ‍‍ي نَذَ‌رْتُ لَكَ مَا‌ فِي بَ‍‍طْ‍‍نِي مُحَ‍رَّ‌ر‌ا‌‌ ً‌ فَتَ‍‍قَ‍‍بَّلْ مِ‍‍نِّ‍‍ي ۖ ‌إِنَّ‍‍كَ ‌أَ‌نْ‍‍تَ ‌ال‍‍سَّم‍‍ِ‍ي‍‍عُ ‌الْعَلِيمُ
Falammā Wađa`at/hā Qālat Rabbi 'Innī Wađa`tuhā 'Unthá Wa Allāhu 'A`lamu Bimā Wađa`at Wa Laysa Adh-Dhakaru Kāl'unthá ۖ Wa 'Innī Sammaytuhā Maryama Wa 'Innī 'U`īdhuhā Bika Wa Dhurrīyatahā Mina Ash-Shayţāni Ar-Rajīmi 003-036. Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım." فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌وَ‍ضَ‍‍عَتْهَا‌ قَ‍‍الَتْ ‌‍رَبِّ ‌إِنِّ‍‍ي ‌وَ‍ضَ‍‍عْتُهَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍ثَى‌ ‌وَ‌اللَّهُ ‌أَعْلَمُ بِمَا‌ ‌وَ‍ضَ‍‍عَتْ ‌وَلَ‍‍يْ‍‍سَ ‌ال‍‍ذَّكَرُ‌ كَالأُ‌نْ‍‍ثَى‌ ۖ ‌وَ‌إِنِّ‍‍ي سَ‍‍مَّ‍‍يْتُهَا‌ مَرْيَمَ ‌وَ‌إِنِّ‍‍ي ‌أُعِيذُهَا‌ بِكَ ‌وَ‌ذُ‌رِّيَّتَهَا‌ مِنَ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انِ ‌ال‍رَّجِيمِ
Fataqabbalahā Rabbuhā Biqabūlin Ĥasanin Wa 'Anbatahā Nabātāan Ĥasanāan Wa Kaffalahā Zakarīyā ۖ Kullamā Dakhala `Alayhā Zakarīyā Al-Miĥrāba Wajada `Indahā Rizqāan ۖ Qāla Yā Maryamu 'Anná Laki Hādhā ۖ Qālat Huwa Min `Indi Allāhi ۖ 'Inna Allāha Yarzuqu Man Yashā'u Bighayri Ĥisābin 003-037. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. فَتَ‍قَ‍‍بَّلَهَا‌ ‌‍رَبُّهَا‌ بِ‍‍قَ‍‍ب‍‍ُ‍ولٍ حَسَنٍ‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍بَتَهَا‌ نَبَاتاً‌ حَسَنا‌ ً‌ ‌وَكَفَّلَهَا‌ ‌زَكَ‍‍رِيَّا‌ ۖ كُلَّمَا‌ ‌دَ‍خَ‍‍لَ عَلَيْهَا‌ ‌زَكَ‍‍رِيَّا‌ ‌الْمِحْ‍رَ‍‌ابَ ‌وَجَدَ‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَهَا‌ ‌رِ‌زْ‍ق‍‍ا‌‌ ًۖ قَ‍‍الَ يَا‌ مَرْيَمُ ‌أَنَّ‍‍ى‌ لَكِ هَذَ‌ا‌ ۖ قَ‍‍الَتْ هُوَ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَرْ‌زُ‍قُ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حِسَابٍ
Hunālika Da`ā Zakarīyā Rabbahu ۖ Qāla Rabbi Hab Lī Min Ladunka Dhurrīyatan Ţayyibatan ۖ 'Innaka Samī`u Ad-Du`ā'i 003-038. Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi. هُنَالِكَ ‌دَعَا‌ ‌زَكَ‍‍رِيَّا‌ ‌‍رَبَّ‍‍هُ ۖ قَ‍‍الَ ‌‍رَبِّ هَ‍‍بْ لِي مِ‍‌‍نْ لَدُ‌نْ‍‍كَ ‌ذُ‌رِّيَّة‌ ًطَ‍‍يِّبَة‌ ًۖ ‌إِنَّ‍‍كَ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عُ ‌ال‍‍دُّع‍‍َ‍ا‌ء‍ِ
Fanādat/hu Al-Malā'ikatu Wa Huwa Qā'imun Yuşallī Fī Al-Miĥrābi 'Anna Allāha Yubashshiruka Biyaĥyá Muşaddiqāan Bikalimatin Mina Allāhi Wa Sayyidāan Wa Ĥaşūan Wa Nabīyāan Mina Aş-Şāliĥīna 003-039. O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir." فَنَا‌دَتْهُ ‌الْمَلاَئِكَةُ ‌وَهُوَ‌ قَ‍‍ائِمٌ‌ يُ‍‍صَ‍‍لِّي فِي ‌الْمِحْ‍رَ‍‌ابِ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَى‌ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ بِكَلِمَةٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَسَيِّد‌ا‌ ً‌ ‌وَحَ‍‍صُ‍‍و‌ر‌ا‌ ً‌ ‌وَنَبِيّا‌ ً‌ مِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍الِحِينَ
Qāla Rabbi 'Anná Yakūnu Lī Ghulāmun Wa Qad Balaghaniya Al-Kibaru Wa Amra'atī `Āqirun ۖ Qāla Kadhālika Allāhu Yaf`alu Mā Yashā'u 003-040. Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Bِyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar." قَ‍‍الَ ‌‍رَبِّ ‌أَنَّ‍‍ى‌ يَك‍‍ُ‍ونُ لِي غُ‍‍لاَمٌ‌ ‌وَ‍قَ‍‍دْ‌ بَلَ‍‍غَ‍‍نِيَ ‌الْكِبَرُ‌ ‌وَ‌امْ‍رَ‌أَتِي عَاقِ‍‍ر‌‌ٌۖ قَ‍‍الَ كَذَلِكَ ‌اللَّ‍‍هُ يَفْعَلُ مَا‌ يَش‍‍َ‍ا‌ء‍ُ
Qāla Rabbi Aj`al Lī 'Āyatan ۖ Qāla 'Āyatuka 'Allā Tukallima An-Nāsa Thalāthata 'Ayyāmin 'Illā Ramzāan ۗ Wa Adhkur Rabbaka Kathīrāan Wa Sabbiĥ Bil-`Ashīyi Wa Al-'Ibkāri 003-041. (Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et." dedi. قَ‍‍الَ ‌‍رَبِّ ‌اجْ‍‍عَلْ لِ‍‍ي ‌آيَة‌ ًۖ قَ‍‍الَ ‌آيَتُكَ ‌أَلاَّ‌ تُكَلِّمَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ ثَلاَثَةَ ‌أَيّ‍‍َ‍ام‌‍ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌‍رَمْز‌ا‌ ًۗ ‌وَ‌ا‌ذْكُرْ‌ ‌‍رَبَّكَ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَسَبِّحْ بِ‍الْعَشِيِّ ‌وَ‌الإِبْ‍‍كَا‌رِ
Wa 'Idh Qālati Al-Malā'ikatu Yā Maryamu 'Inna Allāha Aşţafāki Wa Ţahharaki Wa Aşţafāki `Alá Nisā'i Al-`Ālamīna 003-042. Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti. وَ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَتِ ‌الْمَلاَئِكَةُ يَا‌ مَرْيَمُ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌اصْ‍‍طَ‍‍ف‍‍َ‍اكِ ‌وَ‍طَ‍‍هَّ‍رَكِ ‌وَ‌اصْ‍‍طَ‍‍ف‍‍َ‍اكِ عَلَى‌ نِس‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌الْعَالَمِينَ
Yā Maryamu Aqnutī Lirabbiki Wa Asjudī Wa Arka`ī Ma`a Ar-ki`īna 003-043. "Meryem, Rabbine gِnülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et." يَا‌ مَرْيَمُ ‌ا‍قْ‍‍نُتِي لِ‍رَبِّكِ ‌وَ‌اسْجُدِي ‌وَ‌ا‌رْكَعِي مَعَ ‌ال‍رَّ‌اكِعِينَ
Dhālika Min 'Nbā'i Al-Ghaybi Nūĥīhi 'Ilayka ۚ Wa Mā Kunta Ladayhim 'Idh Yulqūna 'Aqlāmahum 'Ayyuhum Yakfulu Maryama Wa Mā Kunta Ladayhim 'Idh Yakhtaşimūna 003-044. Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin. ذَلِكَ مِ‍‌‍نْ ‌أ‌نْ‍‍ب‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌الْ‍‍غَ‍‍يْ‍‍بِ نُوح‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ۚ ‌وَمَا‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تَ لَدَيْهِمْ ‌إِ‌ذْ‌ يُلْ‍‍قُ‍‍ونَ ‌أَ‍قْ‍‍لاَمَهُمْ ‌أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ ‌وَمَا‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تَ لَدَيْهِمْ ‌إِ‌ذْ‌ يَ‍‍خْ‍‍تَ‍‍صِ‍‍مُونَ
'Idh Qālati Al-Malā'ikatu Yā Maryamu 'Inna Allāha Yubashshiruki Bikalimatin Minhu Asmuhu Al-Masīĥu `Īsá Abnu Maryama Wajīhāan Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati Wa Mina Al-Muqarrabīna 003-045. Hani melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır." إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَتِ ‌الْمَلاَئِكَةُ يَامَرْيَمُ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌اسْمُهُ ‌الْمَس‍‍ِ‍ي‍‍حُ عِيسَى‌ ‌ابْ‍‍نُ مَرْيَمَ ‌وَجِيها‌‌ ً‌ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ‌وَمِنَ ‌الْمُ‍‍قَ‍رَّبِينَ
Wa Yukallimu An-Nāsa Fī Al-Mahdi Wa Kahlāan Wa Mina Aş-Şāliĥīna 003-046. "Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." وَيُكَلِّمُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ فِي ‌الْمَهْدِ‌ ‌وَكَهْلا‌ ً‌ ‌وَمِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍الِحِينَ
Qālat Rabbi 'Anná Yakūnu Lī Waladun Wa Lam Yamsasnī Basharun ۖ Qāla Kadhāliki Allāhu Yakhluqu Mā Yashā'u ۚ 'Idhā Qá 'Aman Fa'innamā Yaqūlu Lahu Kun Fayakūnu 003-047. "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir." قَ‍‍الَتْ ‌‍رَبِّ ‌أَنَّ‍‍ى‌ يَك‍‍ُ‍ونُ لِي ‌وَلَد‌ٌ‌ ‌وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَر‌‌ٌۖ قَ‍‍الَ كَذَلِكِ ‌اللَّ‍‍هُ يَ‍‍خْ‍‍لُ‍‍قُ مَا‌ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قَ‍‍ضَ‍‍ى‌ ‌أَمْر‌ا‌‌ ً‌ فَإِنَّ‍‍مَا‌ يَ‍‍قُ‍‍ولُ لَ‍‍هُ كُ‍‌‍نْ فَيَكُونُ
Wa Yu`allimuhu Al-Kitāba Wa Al-Ĥikmata Wa At-Tawata Wa Al-'Injīla 003-048. "Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i ِğretecek." وَيُعَلِّمُهُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْحِكْمَةَ ‌وَ‌ال‍‍تَّوْ‌رَ‍‌اةَ ‌وَ‌الإِ‌ن‍‍جِيلَ
Wa Rasūlāan 'Ilá Banī 'Isrā'īla 'Annī Qad Ji'tukum Bi'āyatin Min Rabbikum ۖ 'Annī 'Akhluqu Lakum Mina Aţ-Ţīni Kahay'ati Aţ-Ţayri Fa'anfukhu Fīhi Fayakūnu Ţayan Bi'idhni Allāhi ۖ Wa 'Ubri'u Al-'Akmaha Wa Al-'Abraşa Wa 'Uĥyi Al-Mawtá Bi'idhni Allāhi ۖ Wa 'Unabbi'ukum Bimā Ta'kulūna Wa Mā Taddakhirūna Fī Buyūtikum ۚ 'Inna Fī Dhālika La'āyatan Lakum 'In Kuntum Mu'uminyna 003-049. İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şِyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kِr olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ِlüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." وَ‌‍رَسُولا‌‌ ً‌ ‌إِلَى‌ بَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌أَنِّ‍‍ي قَ‍‍دْ‌ جِئْتُكُمْ بِآيَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ ۖ ‌أَنِّ‍‍ي ‌أَ‍خْ‍‍لُ‍‍قُ لَكُمْ مِنَ ‌ال‍‍طِّ‍‍ي‍‍نِ كَهَ‍‍يْ‍‍ئَةِ ‌ال‍‍طَّ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ فَأَ‌ن‍‍فُ‍‍خُ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ فَيَك‍‍ُ‍ونُ طَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌أُبْ‍‍رِئُ ‌الأَكْمَهَ ‌وَ‌الأَبْ‍‍‍رَصَ ‌وَ‌أُحْيِ ‌الْمَوْتَى‌ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌أُنَبِّئُكُمْ بِمَا‌ تَأْكُل‍‍ُ‍ونَ ‌وَمَا‌ تَدَّ‍‍خِ‍‍ر‍ُ‍‌ونَ فِي بُيُوتِكُمْ ۚ ‌إِنَّ فِي ‌ذَلِكَ لَآيَة ً‌ لَكُمْ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ مُؤْمِ‍‍ن‍‍ينَ
Wa Muşaddiqāan Limā Bayna Yadayya Mina At-Tawati Wa Li'uĥilla Lakum Ba`đa Al-Ladhī Ĥurrima `Alaykum ۚ Wa Ji'tukum Bi'āyatin Min Rabbikum Fa Attaqū Allaha Wa 'Aţī`ūni 003-050. "Benden ِnceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin." وَمُ‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ لِمَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ يَدَيَّ مِنَ ‌ال‍‍تَّوْ‌رَ‍‌اةِ ‌وَلِأُحِلَّ لَكُمْ بَعْ‍‍ضَ ‌الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ ۚ ‌وَجِئْتُكُمْ بِآيَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ فَاتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌أَ‍طِ‍‍يعُونِ
'Inna Allāha Rabbī Wa Rabbukum Fā`budūhu ۗdhā Şirāţun Mustaqīmun 003-051. "Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. ضyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur." إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌‍رَبِّي ‌وَ‌‍رَبُّكُمْ فَاعْبُد‍ُ‍‌وهُ ۗ هَذَ‌ا‌ صِ‍رَ‍‌اطٌ‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يمٌ
Falammā 'Aĥassa `Īsá Minhumu Al-Kufra Qāla Man 'Anşārī 'Ilá Allāhi ۖ Qāla Al-Ĥawārīyūna Naĥnu 'Anşāru Allāhi 'Āmannā Billāhi Wa Ash/had Bi'annā Muslimūna 003-052. Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler. فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌أَحَسَّ عِيسَى‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمُ ‌الْكُفْ‍رَقَ‍‍الَ مَ‍‌‍نْ ‌أَ‌نْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رِي ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ قَ‍‍الَ ‌الْحَوَ‌ا‌رِيّ‍‍ُ‍ونَ نَحْنُ ‌أَ‌نْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌اشْهَ‍‍دْ‌ بِأَنَّ‍‍ا‌ مُسْلِمُونَ
Rabbanā 'Āmannā Bimā 'Anzalta Wa Attaba`nā Ar-Rasūla Fāktubnā Ma`a Ash-Shāhidīna 003-053. "Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Bِylece bizi şahidlerle beraber yaz." رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌نْ‍‍زَلْتَ ‌وَ‌اتَّبَعْنَا‌ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ فَاكْتُ‍‍بْ‍‍نَا‌ مَعَ ‌ال‍‍شَّاهِدِينَ
Wa Makarū Wa Makara Allāhu Wa ۖ Allāhu Khayru Al-Mākirīna 003-054. Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. وَمَكَرُ‌و‌ا‌ ‌وَمَكَ‍رَ‌اللَّ‍‍هُ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ خَ‍‍يْ‍‍رُ‌ ‌الْمَاكِ‍‍رِينَ
'Idh Qāla Allāhu Yā `Īsá 'Innī Mutawaffīka Wa fi`uka 'Ilayya Wa Muţahhiruka Mina Al-Ladhīna Kafarū Wa Jā`ilu Al-Ladhīna Attaba`ūka Fawqa Al-Ladhīna Kafarū 'Ilá Yawmi Al-Qiyā ۖ Mati Thumma 'Ilayya Marji`ukum Fa'aĥkumu Baynakum Fīmā Kuntum Fīhi Takhtalifūna 003-055. Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dِnüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ ‌اللَّ‍‍هُ يَاعِيسَ‍‍ى‌ ‌إِنِّ‍‍ي مُتَوَفّ‍‍ِ‍ي‍‍كَ ‌وَ‌‍رَ‌افِعُكَ ‌إِلَيَّ ‌وَمُ‍‍طَ‍‍هِّرُكَ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَجَاعِلُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّبَع‍‍ُ‍وكَ فَ‍‍وْ‍قَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌إِلَى‌ يَ‍‍وْمِ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ثُ‍‍مَّ ۖ ‌إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ تَ‍‍خْ‍‍تَلِفُونَ
Fa'ammā Al-Ladhīna Kafarū Fa'u`adhdhibuhum `Adhābāan Shadīdāan Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati Wa Mā Lahum Minşirīna 003-056. "İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur." فَأَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَ‌ابا‌‌ ً‌ شَدِيد‌ا‌‌ ً‌ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ‌وَمَا‌ لَهُمْ مِ‍‌‍نْ نَاصِ‍‍رِينَ
Wa 'Ammā Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Fayuwaffīhim 'Ujūrahum Wa ۗ Allāhu Lā Yuĥibbu Až-Žālimīna 003-057. "İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ِdenecektir. Allah, zalim olanları sevmez." وَ‌أَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ فَيُوَفِّيهِمْ ‌أُجُو‌‍رَهُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يُحِبُّ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Dhālika Natlūhu `Alayka Mina Al-'Āyāti Wa Adh-Dhikri Al-Ĥakīmi 003-058. Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz. ذَلِكَ نَتْل‍‍ُ‍وهُ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ مِنَ ‌الآي‍‍َ‍اتِ ‌وَ‌ال‍‍ذِّكْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌الْحَكِيمِ
'Inna Mathala `Īsá `Inda Allāhi Kamathali 'Ādama ۖ Khalaqahu Min Turābin Thumma Qāla Lahu Kun Fayakūnu 003-059. Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. إِنَّ مَثَلَ عِيسَى‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ كَمَثَلِ ‌آ‌دَمَ ۖ خَ‍‍لَ‍‍قَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ تُ‍رَ‍‌اب‌‍ٍ‌ ثُ‍‍مَّ قَ‍‍الَ لَ‍‍هُ كُ‍‌‍نْ فَيَكُونُ
Al-Ĥaqqu Min Rabbika Falā Takun Mina Al-Mumtarīna 003-060. Gerçek, Rabbinden (gelen)dir. ضyleyse kuşkuya kapılanlardan olma. الْحَ‍‍قُّ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكَ فَلاَ‌ تَكُ‍‌‍نْ مِنَ ‌الْمُمْتَ‍‍رِينَ
Faman Ĥājjaka Fīhi Min Ba`di Mā Jā'aka Mina Al-`Ilmi Faqul Ta`ālaw Nad`u 'Abnā'anā Wa 'Abnā'akum Wa Nisā'anā Wa Nisā'akum Wa 'Anfusanā Wa 'Anfusakum Thumma Nabtahil Fanaj`al La`nata Allāhi `Alá Al-Kādhibīna 003-061. Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip-tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan sِyleyenlerin üstüne kılalım." فَمَ‍‌‍نْ ح‍‍َ‍اجَّكَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكَ مِنَ ‌الْعِلْمِ فَ‍‍قُ‍‍لْ تَعَالَوْ‌ا‌ نَ‍‍دْعُ ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ا‌ءَنَا‌ ‌وَ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌وَنِس‍‍َ‍ا‌ءَنَا‌ ‌وَنِس‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍فُسَنَا‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍فُسَكُمْ ثُ‍‍مَّ نَ‍‍بْ‍‍تَهِلْ فَنَ‍‍جْ‍‍عَلْ لَعْنَةَ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَى‌ ‌الْكَا‌ذِبِينَ
'Inna Hādhā Lahuwa Al-Qaşaşu Al-Ĥaqqu ۚ Wa Mā Min 'Ilahin 'Illā Al-Lahu ۚ Wa 'Inna Allāha Lahuwa Al-`Azīzu Al-Ĥakīmu 003-062. Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka İlah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. إِنَّ هَذَ‌ا‌ لَهُوَ‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍صَ‍‍صُ ‌الْحَ‍‍قُّ ۚ ‌وَمَا‌ مِ‍‌‍نْ ‌إِلَه‌‍ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌وَ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَهُوَ‌ ‌الْعَز‍ِ‍ي‍‍زُ‌ ‌الْحَكِيمُ
Fa'in Tawallaw Fa'inna Allāha `Alīmun Bil-Mufsidīna 003-063. Eğer yüz çevirirlerse elbette Allah, fesat çıkaranları bilir. فَإِ‌نْ تَوَلَّوْ‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِ‍الْمُفْسِدِينَ
Qul Yā 'Ahla Al-Kitābi Ta`ālaw 'Ilá Kalimatin Sawā'in Baynanā Wa Baynakum 'Allā Na`buda 'Illā Al-Laha Wa Lā Nushrika Bihi Shay'āan Wa Lā Yattakhidha Ba`đunā Ba`đāan 'Arbābāan Min Dūni Allāhi ۚ Fa'in Tawallaw Faqūlū Ash/hadū Bi'annā Muslimūna 003-064. De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." قُ‍‍لْ يَ‍‍ا‌ ‌أَهْلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ تَعَالَوْ‌ا‌ ‌إِلَى‌ كَلِمَة‌‍ٍ‌ سَو‍َ‍‌ا‌ء‌ٍ‌ بَيْنَنَا‌ ‌وَبَيْنَكُمْ ‌أَلاَّ‌ نَعْبُدَ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَلاَ‌ نُشْ‍‍رِكَ بِ‍‍هِ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذَ‌ بَعْ‍‍ضُ‍‍نَا‌ بَعْ‍‍ض‍‍اً‌ ‌أَ‌رْبَابا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ فَإِ‌نْ تَوَلَّوْ‌ا‌ فَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌اشْهَدُ‌و‌ا‌ بِأَنَّ‍‍ا‌ مُسْلِمُونَ
Yā 'Ahla Al-Kitābi Lima Tuĥājjūna Fī 'Ibhīma Wa Mā 'Unzilati At-Tawatu Wa Al-'Injīlu 'Illā Min Ba`dihi~ ۚ 'Afalā Ta`qilūna 003-065. "Ey Kitap Ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" يَ‍‍ا‌ ‌أَهْلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لِمَ تُح‍‍َ‍اجّ‍‍ُ‍ونَ فِ‍‍ي ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍زِلَتِ ‌ال‍‍تَّوْ‌رَ‍‌اةُ ‌وَ‌الإِ‌ن‍‍ج‍‍ِ‍ي‍‍لُ ‌إِلاَّ‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِهِ~‍ِ ۚ ‌أَفَلاَ‌ تَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
Hā'antum Hā'uulā' Ĥājajtum Fīmā Lakum Bihi `Ilmun Falima Tuĥājjūna Fīmā Laysa Lakum Bihi `Ilmun Wa Allāhu ۚ Ya`lamu Wa 'Antum Lā Ta`lamūna 003-066. İşte sizler bِylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz. ه‍‍َ‍ا‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ حَاجَ‍‍جْ‍‍تُمْ فِيمَا‌ لَكُمْ بِ‍‍هِ عِلْم‌‍ٌ‌ فَلِمَ تُح‍‍َ‍اجّ‍‍ُ‍ونَ فِيمَا‌ لَ‍‍يْ‍‍سَ لَكُمْ بِ‍‍هِ عِلْمٌ‌ ‌وَ‌اللَّهُ ۚ يَعْلَمُ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ لاَ‌ تَعْلَمُونَ
Mā Kāna 'Ibhīmu Yahūdīyāan Wa Lā Naşnīyāan Wa Lakin Kāna Ĥanīfāan Muslimāan Wa Mā Kāna Mina Al-Mushrikīna 003-067. İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi. مَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مُ يَهُو‌دِيّا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صْ‍رَ‌انِيّا‌ ً‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ حَنِيفا‌ ً‌ مُسْلِما‌ ً‌ ‌وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ مِنَ ‌الْمُشْ‍‍رِكِينَ
'Inna 'Awlá An-Nāsi Bi'ibhīma Lalladhīna Attaba`ūhu Wa Hadhā An-Nabīyu Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Wa ۗ Allāhu Wa Līyu Al-Mu'uminīna 003-068. Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin velisidir. إِنَّ ‌أَ‌وْلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ بِإِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ لَلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّبَع‍‍ُ‍وهُ ‌وَهَذَ‌ا‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيُّ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌اۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌وَلِيُّ ‌الْمُؤْمِنِينَ
Waddat Ţā'ifatun Min 'Ahli Al-Kitābi Law Yuđillūnakum Wa Mā Yuđillūna 'Illā 'Anfusahum Wa Mā Yash`urūn 003-069. Kitap Ehlinden bir grup, sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp-saptırırlar da şuuruna varmazlar. وَ‌دَّتْ طَ‍‍ائِفَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لَوْ‌ يُ‍‍ضِ‍‍لُّونَكُمْ ‌وَمَا‌ يُ‍‍ضِ‍‍لّ‍‍ُ‍ونَ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ‍‍فُسَهُمْ ‌وَمَا‌ يَشْعُرُ‌ون
Yā 'Ahla Al-Kitābi Lima Takfurūna Bi'āyāti Allāhi Wa 'Antum Tash/hadūna 003-070. Ey Kitap Ehli, siz şahid olup dururken, ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? يَ‍‍ا‌ ‌أَهْلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لِمَ تَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَشْهَدُ‌ونَ
Yā 'Ahla Al-Kitābi Lima Talbisūna Al-Ĥaqqa Bil-Bāţili Wa Taktumūna Al-Ĥaqqa Wa 'Antum Ta`lamūna 003-071. Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile ِrtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? يَ‍‍ا‌ ‌أَهْلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لِمَ تَلْبِس‍‍ُ‍ونَ ‌الْحَ‍‍قَّ بِ‍الْبَاطِ‍‍لِ ‌وَتَكْتُم‍‍ُ‍ونَ ‌الْحَ‍‍قَّ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَعْلَمُونَ
Wa Qālat Ţā'ifatun Min 'Ahli Al-Kitābi 'Āminū Bial-Ladhī 'Unzila `Alá Al-Ladhīna 'Āmanū Wajha An-Nahāri Wa Akfurūkhirahu La`allahum Yarji`ūna 003-072. Kitap Ehlinden bir bِlümü, dedi ki: "İman edenlere inene gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise inkar edin. Belki onlar da dِnerler." وَ‍قَ‍‍الَتْ طَ‍‍ائِفَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌آمِنُو‌ا‌ بِ‍الَّذِي ‌أُ‌نْ‍‍زِلَ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَجْ‍‍هَ ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌اكْفُرُ‌و‌ا‌ ‌آ‍‍خِ‍رَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Wa Lā Tu'uminū 'Illā Liman Tabi`a Dīnakum Qul 'Inna Al-Hudá Hudá Allāhi 'An Yu'utá 'Aĥadun Mithla Mā 'Ūtītum 'Aw Yuĥājjūkum `Inda Rabbikum ۗ Qul 'Inna Al-Fađla Biyadi Allāhi Yu'utīhi Man Yashā'u Wa ۗ Allāhu Wāsi`un `Alīmun 003-073. "Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp güvenmeyin." De ki: "Şüphesiz doğru yol Allah'ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslam peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin Katında onlar (Müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?) De ki: "Şüphesiz 'lütuf ve ihsan (fazl)' Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmeti) geniş olandır, bilendir." وَلاَ‌ تُؤْمِنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلاَّ‌ لِمَ‍‌‍نْ تَبِعَ ‌دِينَكُمْ قُ‍‍لْ ‌إِنَّ ‌الْهُدَ‌ى‌ هُدَ‌ى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَ‌نْ يُؤْتَ‍‍ى‌ ‌أَحَد‌ٌ‌ مِثْلَ مَ‍‍ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وتِيتُمْ ‌أَ‌وْ‌ يُح‍‍َ‍اجُّوكُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّكُمْ ۗ قُ‍‍لْ ‌إِنَّ ‌الْفَ‍‍ضْ‍‍لَ بِيَدِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ يُؤْت‍‍ِ‍ي‍‍هِ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌وَ‌اسِعٌ عَلِيمٌ
Yakhtaşşu Biraĥmatihi Man Yashā'u Wa ۗ Allāhu Dhū Al-Fađli Al-`Ažīmi 003-074. O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Allah büyük 'lütuf ve ihsan (fazl)' sahibidir. يَ‍خْ‍‍تَ‍‍صُّ بِ‍رَحْمَتِ‍‍هِ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌ذُ‌و‌ ‌الْفَ‍‍ضْ‍‍لِ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمِ
Wa Min 'Ahli Al-Kitābi Man 'In Ta'manhu Biqinţārin Yu'uaddihi~ 'Ilayka Wa Minhum Man 'In Ta'manhu Bidīnārin Lā Yu'uaddihi~ 'Ilayka 'Illā Mā Dumta `Alayhi Qā'imāan ۗ Dhālika Bi'annahum Qālū Laysa `Alaynā Fī Al-'Ummīyīna Sabīlun Wa Yaqūlūna `Alá Allāhi Al-Kadhiba Wa Hum Ya`lamūna 003-075. Kitap Ehlinden ِylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; ِylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ِdemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan sِylemektedirler. وَمِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ مَ‍‌‍نْ ‌إِ‌نْ تَأْمَ‍‌‍نْ‍‍هُ بِ‍‍قِ‍‍‌‍ن‍‍طَ‍‍ا‌ر‌ٍ‌ يُؤَ‌دِّهِ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ ‌إِ‌نْ تَأْمَ‍‌‍نْ‍‍هُ بِدِين‍‍َ‍ا‌ر‌ٍ‌ لاَ‌ يُؤَ‌دِّهِ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ ‌دُمْتَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ قَ‍‍ائِما‌‌ ًۗ ‌ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ قَ‍‍الُو‌ا‌ لَ‍‍يْ‍‍سَ عَلَيْنَا‌ فِي ‌الأُمِّ‍‍يّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لٌ‌ ‌وَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الْكَذِبَ ‌وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Balá Man 'Awfá Bi`ahdihi Wa Attaqá Fa'inna Allāha Yuĥibbu Al-Muttaqīna 003-076. Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever. بَلَى‌ مَ‍‌‍نْ ‌أَ‌وْفَى‌ بِعَهْدِهِ ‌وَ‌اتَّ‍‍قَ‍‍ى‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُحِبُّ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
'Inna Al-Ladhīna Yashtarūna Bi`ahdi Allāhi Wa 'Aymānihim Thamanāan Qalīlāan 'Ūlā'ika Lā Khalāqa Lahum Al-'Ākhirati Wa Lā Yukallimuhumu Allāhu Wa Lā Yanžuru 'Ilayhim Yawma Al-Qiyāmati Wa Lā Yuzakkīhim Wa Lahum `Adhābun 'Alīmun 003-077. Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için ahirette hiçbir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gِzetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَشْتَر‍ُ‍‌ونَ بِعَهْدِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌أَيْمَانِهِمْ ثَمَنا‌‌ ًقَ‍‍لِيلاً‌ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ لاَ‌ خَ‍‍لاَ‍قَ لَهُمْ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ‌وَلاَ‌ يُكَلِّمُهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَلاَ‌ يَ‍‌‍نْ‍‍‍‍ظُ‍‍رُ‌ ‌إِلَيْهِمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ‌وَلاَ‌ يُزَكِّيهِمْ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Wa 'Inna Minhum Lafarīqāan Yalwūna 'Alsinatahum Bil-Kitābi Litaĥsabūhu Mina Al-Kitābi Wa Mā Huwa Mina Al-Kitābi Wa Yaqūlūna Huwa Min `Indi Allāhi Wa Mā Huwa Min `Indi Allāhi Wa Yaqūlūna `Alá Allāhi Al-Kadhiba Wa Hum Ya`lamūna 003-078. Onlardan ِyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur gِründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (bِyle) yalan sِylerler. وَ‌إِنَّ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ لَفَ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ يَلْو‍ُ‍‌ونَ ‌أَلْسِنَتَهُمْ بِ‍الْكِت‍‍َ‍ابِ لِتَحْسَب‍‍ُ‍وهُ مِنَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَمَا‌ هُوَ‌ مِنَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ هُوَ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَمَا‌ هُوَ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الْكَذِبَ ‌وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Mā Kāna Libasharin 'An Yu'utiyahu Allāhu Al-Kitāba Wa Al-Ĥukma Wa An-Nubūwata Thumma Yaqūla Lilnnāsi Kūnū `Ibādāan Lī Min Dūni Allāhi Wa Lakin Kūnū Rabbānīyīna Bimā Kuntum Tu`allimūna Al-Kitāba Wa Bimā Kuntum Tadrusūna 003-079. Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "ضğrettiğiniz ve ders verdiğiniz kitaba gِre Rabbaniler olunuz” (deme gِrevindedir.) مَا‌ ك‍‍َ‍انَ لِبَشَرٍ‌ ‌أَ‌نْ يُؤْتِيَهُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْحُكْمَ ‌وَ‌ال‍‍نُّ‍‍بُوَّةَ ثُ‍‍مَّ يَ‍‍قُ‍‍ولَ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ كُونُو‌ا‌ عِبَا‌د‌ا‌ ً‌ لِي مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ كُونُو‌ا‌ ‌‍رَبَّانِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِمَا‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ تُعَلِّم‍‍ُ‍ونَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَبِمَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَ‍‍دْ‌رُسُونَ
Wa Lā Ya'murakum 'An Tattakhidhū Al-Malā'ikata Wa An-Nabīyīna 'Arbābāan ۗ 'Aya'murukum Bil-Kufri Ba`da 'Idh 'Antum Muslimūna 003-080. O, melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi emretmez. Siz, Müslüman olduktan sonra, size küfrü mü emredecek? وَلاَ‌ يَأْمُ‍رَكُمْ ‌أَ‌نْ تَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌الْمَلاَئِكَةَ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌رْبَاباً‌ ۗ ‌أَيَأْمُرُكُمْ بِ‍الْكُفْ‍‍ر‍ِ‍‌ بَعْدَ‌ ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ مُسْلِمُونَ
Wa 'Idh 'Akhadha Allāhu Mīthāqa An-Nabīyīna Lamā 'Ātaytukum Min Kitābin Wa Ĥikmatin Thumma Jā'akum Rasūlun Muşaddiqun Limā Ma`akum Latu'uminunna Bihi Wa Latanşurunnahu ۚ Qāla 'A'aqrartum Wa 'Akhadhtum `Alá Dhālikum 'Işrī ۖ Qālū 'Aqrarnā ۚ Qāla Fāsh/hadū Wa 'Anā Ma`akum Mina Ash-Shāhidīna 003-081. Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir sِz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "ضyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‍خَ‍‍ذَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ مِيث‍‍َ‍اقَ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ لَمَ‍‍ا‌ ‌آتَيْتُكُمْ مِ‍‌‍نْ كِت‍‍َ‍ابٍ‌ ‌وَحِكْمَة‌‍ٍ‌ ثُ‍‍مَّ ج‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولٌ‌ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍ ٌ‌ لِمَا‌ مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُ‍‍نَّ بِ‍‍هِ ‌وَلَتَ‍‌‍نْ‍‍‍‍صُ‍‍رُنَّ‍‍هُ ۚ قَ‍‍الَ ‌أَ‌أَ‍قْ‍‍‍رَ‌رْتُمْ ‌وَ‌أَ‍خَ‍‍ذْتُمْ عَلَى‌ ‌ذَلِكُمْ ‌إِصْ‍‍رِي ۖ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‍قْ‍‍‍رَ‌رْنَا‌ ۚ قَ‍‍الَ فَاشْهَدُ‌و‌ا‌ ‌وَ‌أَنَا‌ مَعَكُمْ مِنَ ‌ال‍‍شَّاهِدِينَ
Faman Tawallá Ba`da Dhālika Fa'ūlā'ika Humu Al-Fāsiqūna 003-082. Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, onlar fasık olanlardır. فَمَ‍‌‍نْ تَوَلَّى‌ بَعْدَ‌ ‌ذَلِكَ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْفَاسِ‍‍قُ‍‍ونَ
'Afaghayra Dīni Allāhi Yabghūna Wa Lahu~ 'Aslama Man As-Samāwāti Wa Al-'Arđi Ţaw`āan Wa Karhāan Wa 'Ilayhi Yurja`ūna 003-083. Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa gِklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na dِndürülmektedirler. أَفَ‍‍غَ‍‍يْ‍رَ‌ ‌د‍ِ‍ي‍‍نِ ‌اللَّ‍‍هِ يَ‍‍بْ‍‍‍‍غُ‍‍ونَ ‌وَلَهُ~ُ ‌أَسْلَمَ مَ‍‌‍نْ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ طَ‍‍وْعا‌ ً‌ ‌وَكَرْها‌ ً‌ ‌وَ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ يُرْجَعُونَ
Qul 'Āmannā Billāhi Wa Mā 'Unzila `Alaynā Wa Mā 'Unzila `Alá 'Ibhīma Wa 'Ismā`īla Wa 'Isĥāqa Wa Ya`qūba Wa Al-'Asbāţi Wa Mā 'Ūtiya Mūsá Wa `Īsá Wa An-Nabīyūna Min Rabbihim Lā Nufarriqu Bayna 'Aĥadin Minhum Wa Naĥnu Lahu Muslimūna 003-084. De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gِzetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." قُ‍‍لْ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍زِلَ عَلَيْنَا‌ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍زِلَ عَلَ‍‍ى‌ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌إِسْمَاع‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌وَ‌إِسْح‍‍َ‍اقَ ‌وَيَعْ‍‍قُ‍‍وبَ ‌وَ‌الأَسْب‍‍َ‍اطِ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وتِيَ مُوسَى‌ ‌وَعِيسَى‌ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّهِمْ لاَ‌ نُفَرِّ‍‍قُ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌أَحَد‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَنَحْنُ لَ‍‍هُ مُسْلِمُونَ
Wa Man Yabtaghi Ghayra Al-'Islāmi Dīnāan Falan Yuqbala Minhu Wa Huwa Fī Al-'Ākhirati Mina Al-Khāsirīna 003-085. Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. وَمَ‍‌‍نْ يَ‍‍بْ‍‍تَ‍‍غِ غَ‍‍يْ‍رَ‌الإِسْلاَمِ ‌دِينا‌‌ ً‌ فَلَ‍‌‍نْ يُ‍‍قْ‍‍بَلَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَهُوَ‌ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ مِنَ ‌الْ‍‍خَ‍‍اسِ‍‍رِينَ
Kayfa Yahdī Al-Lahu Qawmāan Kafarū Ba`da 'Īmānihim Wa Shahidū 'Anna Ar-Rasūla Ĥaqqun Wa Jā'ahumu Al-Bayyinātu Wa ۚ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Až-Žālimīna 003-086. Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. كَ‍‍يْ‍‍فَ يَهْدِي ‌اللَّهُ قَ‍‍وْما‌‌ ً‌ كَفَرُ‌و‌ا‌ بَعْدَ‌ ‌إِيمَانِهِمْ ‌وَشَهِدُ‌و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ حَ‍‍قٌّ‌ ‌وَج‍‍َ‍ا‌ءَهُمُ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتُ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
'Ūlā'ika Jazā'uuhum 'Anna `Alayhim La`nata Allāhi Wa Al-Malā'ikati Wa An-Nāsi 'Ajma`īna 003-087. İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ جَز‍َ‍‌ا‌ؤُهُمْ ‌أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْمَلاَئِكَةِ ‌وَ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌أَجْ‍‍مَعِينَ
Khālidīna Fīhā Lā Yukhaffafu `Anhumu Al-`Adhābu Wa Lā Hum Yunžarūna 003-088. İçinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gِzetilmezler. خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ لاَ‌ يُ‍‍خَ‍‍فَّفُ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمُ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابُ ‌وَلاَ‌ هُمْ يُ‍‌‍نْ‍‍‍‍ظَ‍‍رُ‌ونَ
'Illā Al-Ladhīna Tābū Min Ba`di Dhālika Wa 'Aşlaĥū Fa'inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 003-089. Ancak bundan sonra tevbe edenler, 'salih olarak davrananlar' başka. اünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ تَابُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌ذَلِكَ ‌وَ‌أَ‍صْ‍‍لَحُو‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Ba`da 'Īmānihim Thumma Azdādū Kufan Lan Tuqbala Tawbatuhum Wa 'Ūlā'ika Humu Ađ-Đāllūna 003-090. Doğrusu, imanlarından sonra inkar edenler, sonra inkarlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ بَعْدَ‌ ‌إِيمَانِهِمْ ثُ‍‍مَّ ‌ا‌زْ‌دَ‌ا‌دُ‌و‌ا‌ كُفْر‌ا‌ ً‌ لَ‍‌‍نْ تُ‍‍قْ‍‍بَلَ تَوْبَتُهُمْ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌ال‍‍ضَّ‍‍الُّونَ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Wa Mātū Wa Hum Kuffārun Falan Yuqbala Min 'Aĥadihim Mil'u Al-'Arđi Dhahabāan Wa Law Aftadá Bihi~ ۗ 'Ūlā'ika Lahum `Adhābun 'Alīmun Wa Mā Lahum Minşirīna 003-091. Şüphesiz küfredip kafir olarak ِlenler, bunların hiçbirisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır ve onların yardımcıları yoktur. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَمَاتُو‌ا‌ ‌وَهُمْ كُفّ‍‍َ‍ا‌ر‌‌ٌ‌ فَلَ‍‌‍نْ يُ‍‍قْ‍‍بَلَ مِ‍‌‍نْ ‌أَحَدِهِمْ مِلْءُ‌ ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌ذَهَبا‌ ً‌ ‌وَلَوْ‌ ‌افْتَدَ‌ى‌ بِهِ ۗ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ لَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ‌ ‌وَمَا‌ لَهُمْ مِ‍‌‍نْ نَاصِ‍‍رِينَ
Lan Tanālū Al-Birra Ĥattá Tunfiqū Mimmā Tuĥibbūna ۚ Wa Mā Tunfiqū Min Shay'in Fa'inna Allāha Bihi `Alīmun 003-092. Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. لَ‍‌‍نْ تَنَالُو‌ا‌الْبِ‍‍ر‍ّ‍َ‌ حَتَّى‌ تُ‍‌‍نْ‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تُحِبّ‍‍ُ‍ونَ ۚ ‌وَمَا‌ تُ‍‌‍نْ‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ شَ‍‍يْء‌‌ٍ‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِ‍‍هِ عَلِيمٌ
Kullu Aţ-Ţa`āmi Kāna Ĥillāan Libanī 'Isrā'īla 'Illā Mā Ĥarrama 'Isrā'īlu `Alá Nafsihi Min Qabli 'An Tunazzala At-Tawatu ۗ Qul Fa'tū Bit-Tawati Fātlūhā 'In Kuntum Şādiqīna 003-093. Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğulları’na bütün yiyecekler helal idi. De ki: "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun". كُلُّ ‌ال‍‍طَّ‍‍ع‍‍َ‍امِ ك‍‍َ‍انَ حِلّا‌ ً‌ لِبَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ حَ‍رَّمَ ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لُ عَلَى‌ نَفْسِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِ ‌أَ‌نْ تُنَزَّلَ ‌ال‍‍تَّوْ‌رَ‍‌اةُ ۗ قُ‍‍لْ فَأْتُو‌ا‌ بِ‍ال‍‍تَّوْ‌رَ‍‌اةِ فَاتْلُوهَ‍‍ا‌ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ صَ‍‍ا‌دِقِ‍‍ينَ
Famani Aftará `Alá Allāhi Al-Kadhiba Min Ba`di Dhālika Fa'ūlā'ika Humu Až-Žālimūna 003-094. Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır. فَمَنِ ‌افْتَ‍رَ‌ى‌ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الكَذِبَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌ذَلِكَ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمُونَ
Qul Şadaqa Allāhu Fa ۗ Attabi`ū Millata 'Ibhīma Ĥanīfāan Wa Mā Kāna Mina Al-Mushrikīna 003-095. De ki: "Allah doğru sِyledi. ضyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi." قُ‍‍لْ صَ‍‍دَ‍قَ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ فَاتَّبِعُو‌ا‌ مِلَّةَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ حَنِيفا‌ ً‌ ‌وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ مِنَ ‌الْمُشْ‍‍رِكِينَ
'Inna 'Awwala Baytin Wuđi`a Lilnnāsi Lalladhī Bibakkata Mubārakāan Wa Hudan Lil`ālamīna 003-096. Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka'be)dir. إِنَّ ‌أَ‌وَّلَ بَ‍‍يْ‍‍تٍ‌ ‌وُ‍ضِ‍‍عَ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَا‌‍رَكا‌ ً‌ ‌وَهُ‍‍د‌ى‌ ً‌ لِلْعَالَمِينَ
Fīhi 'Āyātun Bayyinātun Maqāmu 'Ibhīma ۖ Wa Man Dakhalahu Kāna 'Āmināan ۗ Wa Lillāh `Alá An-Nāsi Ĥijju Al-Bayti Mani Astaţā`a 'Ilayhi Sabīlāan ۚ Wa Man Kafara Fa'inna Allāha Ghanīyun `Ani Al-`Ālamīna 003-097. Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır. ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌آي‍‍َ‍ات‌‍ٌ‌ بَيِّن‍‍َ‍اتٌ‌ مَ‍‍قَ‍‍امُ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ ‌دَ‍خَ‍‍لَ‍‍هُ ك‍‍َ‍انَ ‌آمِنا‌ ًۗ ‌وَلِلَّهِ عَلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ حِجُّ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍تِ مَنِ ‌اسْتَ‍‍طَ‍‍اعَ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ سَبِيلا‌ ًۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ كَفَ‍رَ‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍نِيٌّ عَنِ ‌الْعَالَمِينَ
Qul Yā 'Ahla Al-Kitābi Lima Takfurūna Bi'āyāti Allāhi Wa Allāhu Shahīdun `Alá Mā Ta`malūna 003-098. De ki: "Ey Kitap Ehli, Allah yaptıklarınıza şahid iken, ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?" قُ‍‍لْ يَ‍‍ا‌ ‌أَهْلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لِمَ تَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌اللَّهُ شَه‍‍ِ‍ي‍‍دٌ‌ عَلَى‌ مَا‌ تَعْمَلُونَ
Qul Yā 'Ahla Al-Kitābi Lima Taşuddūna `An Sabīli Allāhi Man 'Āmana Tabghūnahā `Iwajāan Wa 'Antum Shuhadā'u ۗ Wa Mā Al-Lahu Bighāfilin `Ammā Ta`malūna 003-099. De ki: "Ey Kitap Ehli, sizler şahidler olduğunuz halde, ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." قُ‍‍لْ يَ‍‍ا‌ ‌أَهْلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لِمَ تَ‍‍صُ‍‍دّ‍ُ‍‌ونَ عَ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ مَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ تَ‍‍بْ‍‍‍‍غُ‍‍ونَهَا‌ عِوَجا‌ ً‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ شُهَد‍َ‍‌ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَمَا‌ ‌اللَّهُ بِ‍‍غَ‍‍افِلٍ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَعْمَلُونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'In Tuţī`ū Farīqāan Mina Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Yaruddūkum Ba`da 'Īmānikum Kāfirīna 003-100. Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre dِndürürler. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِ‌نْ تُ‍‍طِ‍‍يعُو‌ا‌ فَ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ يَرُ‌دُّ‌وكُمْ بَعْدَ‌ ‌إِيمَانِكُمْ كَافِ‍‍رِينَ
Wa Kayfa Takfurūna Wa 'Antum Tutlá `Alaykum 'Āyātu Allāhi Wa Fīkum Rasūluhu ۗ Wa Man Ya`taşim Billāhi Faqad Hudiya 'Ilá Şirāţin Mustaqīmin 003-101. Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun elçisi içinizdeyken nasıl oluyor da inkar ediyorsunuz? Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir. وَكَ‍‍يْ‍‍فَ تَكْفُر‍ُ‍‌ونَ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تُتْلَى‌ عَلَيْكُمْ ‌آي‍‍َ‍اتُ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَفِيكُمْ ‌‍رَسُولُ‍‍هُ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَعْتَ‍‍صِ‍‍مْ بِ‍اللَّ‍‍هِ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ هُدِيَ ‌إِلَى‌ صِ‍رَ‍‌اطٍ‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يمٍ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Attaqū Allaha Ĥaqqa Tuqātihi Wa Lā Tamūtunna 'Illā Wa 'Antum Muslimūna 003-102. Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa ِylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ِlmeyin. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ حَ‍‍قَّ تُ‍‍قَ‍‍اتِ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ تَمُوتُ‍‍نَّ ‌إِلاَّ‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ مُسْلِمُونَ
Wa A`taşimū Biĥabli Allāhi Jamī`āan Wa Lā Tafarraqū ۚ Wa Adhkurū Ni`mata Allāhi `Alaykum 'Idh Kuntum 'A`dā'an Fa'allafa Bayna Qulūbikum Fa'aşbaĥtum Bini`matihi~ 'Ikhwānāan Wa Kuntum `Alá Shafā Ĥufratin Mina An-Nāri Fa'anqadhakum Minhā ۗ Kadhālika Yubayyinu Allāhu Lakum 'Āyātihi La`allakum Tahtadūna 003-103. Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini bِyle açıklar. وَ‌اعْتَ‍‍صِ‍‍مُو‌ا‌ بِحَ‍‍بْ‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ جَمِيعا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ تَفَ‍رَّ‍قُ‍‍و‌اۚ ‌وَ‌ا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌ نِعْمَةَ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَيْكُمْ ‌إِ‌ذْ‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ ‌أَعْد‍َ‍‌ا‌ء‌‌ ً‌ فَأَلَّفَ بَ‍‍يْ‍‍نَ قُ‍‍لُوبِكُمْ فَأَ‍صْ‍‍بَحْتُمْ بِنِعْمَتِهِ ‌إِخْ‍‍وَ‌انا‌ ً‌ ‌وَكُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ عَلَى‌ شَفَا‌ حُفْ‍رَةٍ‌ مِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ فَأَ‌نْ‍‍‍‍قَ‍‍ذَكُمْ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ۗ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمْ ‌آيَاتِ‍‍هِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُ‌ونَ
Wa Ltakun Minkum 'Ummatun Yad`ūna 'Ilá Al-Khayri Wa Ya'murūna Bil-Ma`rūfi Wa Yanhawna `Ani Al-Munkari ۚ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Mufliĥūna 003-104. Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kِtülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. وَلْتَكُ‍‌‍نْ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌أُمَّ‍‍ةٌ‌ يَ‍‍دْع‍‍ُ‍ونَ ‌إِلَى‌ ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَيَأْمُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَيَ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍وْنَ عَنِ ‌الْمُ‍‌‍نْ‍‍كَ‍‍ر‍ِ‍‌ ۚ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْمُفْلِحُونَ
Wa Lā Takūnū Kālladhīna Tafarraqū Wa Akhtalafū Min Ba`di Mā Jā'ahumu Al-Bayyinātu ۚ Wa 'Ūlā'ika Lahum `Adhābun `Ažīmun 003-105. Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. وَلاَ‌ تَكُونُو‌ا‌ كَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ تَفَ‍رَّ‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌وَ‌اخْ‍‍تَلَفُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُمُ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتُ ۚ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ لَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Yawma Tabyađđu Wujūhun Wa Taswaddu Wujūhun ۚ Fa'ammā Al-Ladhīna Aswaddat Wujūhuhum 'Akafartum Ba`da 'Īmānikum Fadhūqū Al-`Adhāba Bimā Kuntum Takfurūna 003-106. Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, ِyle mi? ضyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın” (denilir). يَ‍‍وْمَ تَ‍‍بْ‍‍يَ‍‍ضُّ ‌وُج‍‍ُ‍وهٌ‌ ‌وَتَسْوَ‌دُّ‌ ‌وُج‍‍ُ‍وه‌‍ٌۚ فَأَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اسْوَ‌دَّتْ ‌وُجُوهُهُمْ ‌أَكَفَرْتُمْ بَعْدَ‌ ‌إِيمَانِكُمْ فَذُ‌وقُ‍‍و‌ا‌الْعَذ‍َ‍‌ابَ بِمَا‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ تَكْفُرُ‌ونَ
Wa 'Ammā Al-Ladhīna Abyađđat Wujūhuhum Fafī Raĥmati Allāhi Hum Fīhā Khālidūna 003-107. Yüzleri ağaranlar ise, artık onlar Allah'ın rahmeti içindedirler, içinde de temelli kalacaklardır. وَ‌أَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌ابْ‍‍يَ‍‍ضَّ‍‍تْ ‌وُجُوهُهُمْ فَفِي ‌‍رَحْمَةِ ‌اللَّ‍‍هِ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
Tilka 'Āyātu Allāhi Natlūhā `Alayka Bil-Ĥaqqi ۗ Wa Mā Al-Lahu Yurīdu Žulmāan Lil`ālamīna 003-108. Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah, alemlere zulüm isteyen değildir. تِلْكَ ‌آي‍‍َ‍اتُ ‌اللَّ‍‍هِ نَتْلُوهَا‌ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ ۗ ‌وَمَا‌ ‌اللَّهُ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ظُ‍‍لْما‌ ً‌ لِلْعَالَمِينَ
Wa Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۚ Wa 'Ilá Allāhi Turja`u Al-'Umūru 003-109. Gِklerde ve yerde olanlar Allah'ındır ve (bütün) işler Allah'a dِndürülür. وَلِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ ‌وَ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ تُرْجَعُ ‌الأُمُو‌رُ
Kuntum Khayra 'Ummatin 'Ukhrijat Lilnnāsi Ta'murūna Bil-Ma`rūfi Wa Tanhawna `Ani Al-Munkari Wa Tu'uminūna Billāhi ۗ Wa Law 'Āmana 'Ahlu Al-Kitābi Lakāna Khayan Lahum ۚ Minhumu Al-Mu'uminūna Wa 'Aktharuhumu Al-Fāsiqūna 003-110. Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır. كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ خَ‍‍يْ‍رَ‌ ‌أُمَّ‍‍ةٍ ‌أُ‍خْ‍‍رِجَتْ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ تَأْمُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَتَ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍وْنَ عَنِ ‌الْمُ‍‌‍ن‍‍كَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَتُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَلَوْ‌ ‌آمَنَ ‌أَهْلُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لَك‍‍َ‍انَ خَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ لَهُمْ ۚ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمُ ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ ‌وَ‌أَكْثَرُهُمُ ‌الْفَاسِ‍‍قُ‍‍ونَ
Lan Yađurrūkum 'Illā 'Adhan ۖ Wa 'In Yuqātilūkum Yuwallūkumu Al-'Adbāra Thumma Lā Yunşarūna 003-111. Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dِnüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez. لَ‍‌‍نْ يَ‍‍ضُ‍‍رُّ‌وكُمْ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌ذ‌ى‌ ًۖ ‌وَ‌إِ‌نْ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ ‌الأَ‌دْب‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ ثُ‍‍مَّ لاَ‌ يُ‍‌‍نْ‍‍‍‍صَ‍‍رُ‌ونَ
Đuribat `Alayhimu Adh-Dhillatu 'Ayna Mā Thuqifū 'Illā Biĥablin Mina Allāhi Wa Ĥablin Mina An-Nāsi Wa Bā'ū Bighađabin Mina Allāhi Wa Đuribat `Alayhimu Al-Maskanatu ۚ Dhālika Bi'annahum Kānū Yakfurūna Bi'āyāti Allāhi Wa Yaqtulūna Al-'Anbiyā'a Bighayri Ĥaqqin ۚ Dhālika Bimā `Aşaw Wa Kānū Ya`tadūna 003-112. Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Allah'ın ipine ve insanların ipine (ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur. Onlar, Allah'tan bir gazaba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası) vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere ِldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları dolayısıyladır. ضُ‍‍رِبَتْ عَلَيْهِمُ ‌ال‍‍ذِّلَّةُ ‌أَيْ‍‍نَ مَا‌ ثُ‍‍قِ‍‍فُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلاَّ‌ بِحَ‍‍بْ‍‍لٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَحَ‍‍بْ‍‍لٍ‌ مِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَب‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌و‌ا‌ بِ‍‍غَ‍‍ضَ‍‍بٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‍ضُ‍‍رِبَتْ عَلَيْهِمُ ‌الْمَسْكَنَةُ ۚ ‌ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ كَانُو‌ا‌ يَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍قْ‍‍تُل‍‍ُ‍ونَ ‌الأَن‍‍بِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حَ‍‍قّ‌‍‌‍ٍۚ ‌ذَلِكَ بِمَا‌ عَ‍‍صَ‍‍وْ‌ا‌ ‌وَكَانُو‌ا‌ يَعْتَدُ‌ونَ
Laysū Sawā'an ۗ Min 'Ahli Al-Kitābi 'Ummatun Qā'imatun Yatlūna 'Āyāti Allāhi 'Ānā'a Al-Layli Wa Hum Yasjudūna 003-113. Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. لَيْسُو‌ا‌ سَو‍َ‍‌ا‌ء‌ ًۗ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌أُمَّ‍‍ة‌‍ٌقَ‍‍ائِمَةٌ‌ يَتْل‍‍ُ‍ونَ ‌آي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌آن‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ‌وَهُمْ يَسْجُدُ‌ونَ
Yu'uminūna Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa Ya'murūna Bil-Ma`rūfi Wa Yanhawna `Ani Al-Munkari Wa Yusāri`ūna Fī Al-Khayrāti Wa 'Ūlā'ika Mina Aş-Şāliĥīna 003-114. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَيَأْمُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَيَ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍وْنَ عَنِ ‌الْمُ‍‌‍نْ‍‍كَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَيُسَا‌رِع‍‍ُ‍ونَ فِي ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍رَ‍‌اتِ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ مِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍الِحِينَ
Wa Mā Yaf`alū Min Khayrin Falan Yukfarūhu Wa ۗ Allāhu `Alīmun Bil-Muttaqīna 003-115. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. وَمَا‌ يَفْعَلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٍ‌ فَلَ‍‌‍نْ يُكْفَر‍ُ‍‌وهُ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِ‍الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Lan Tughniya `Anhum 'Amwāluhum Wa Lā 'Awlāduhum Mina Allāhi Shay'āan ۖ Wa 'Ūlā'ika 'Aşĥābu An-Nāri ۚ Hum Fīhā Khālidūna 003-116. Gerçekten inkar edenlerin ise, ne malları, ne çocukları, onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ لَ‍‌‍نْ تُ‍‍غْ‍‍نِيَ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌أَمْوَ‌الُهُمْ ‌وَلاَ‌ ‌أَ‌وْلاَ‌دُهُمْ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ًۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۚ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
Mathalu Mā Yunfiqūna Fī Hadhihi Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Kamathali Rīĥin Fīhā Şirrun 'Aşābat Ĥartha Qawmin Žalamū 'Anfusahum Fa'ahlakat/hu ۚ Wa Mā Žalamahumu Allāhu Wa Lakin 'Anfusahum Yažlimūna 003-117. Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler. مَثَلُ مَا‌ يُ‍‌‍نْ‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ فِي هَذِهِ ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ كَمَثَلِ ‌ر‍ِ‍ي‍‍ح‌‍ٍ‌ فِيهَا‌ صِ‍‍ر‍ّ‍ٌ‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَتْ حَرْثَ قَ‍‍وْم‌‍ٍظَ‍‍لَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌نْ‍‍فُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ ۚ ‌وَمَا‌ ظَ‍‍لَمَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ ‌أَ‌نْ‍‍فُسَهُمْ يَ‍‍ظْ‍‍لِمُونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Tattakhidhū Biţānatan Min Dūnikum Lā Ya'lūnakum Khabālāan Waddū Mā `Anittum Qad Badati Al-Baghđā'u Min 'Afwāhihim Wa Mā TukhŞudūruhum 'Akbaru ۚ Qad Bayyannā Lakumu Al-'Āyāti ۖ 'In Kuntum Ta`qilūna 003-118. Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kِtülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ بِ‍‍طَ‍‍انَة ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌دُ‌ونِكُمْ لاَ‌ يَأْلُونَكُمْ خَ‍‍بَالا‌ ً‌ ‌وَ‌دُّ‌و‌ا‌ مَا‌ عَنِتُّمْ قَ‍‍دْ‌ بَدَتِ ‌الْبَ‍‍غْ‍‍ضَ‍‍ا‌ءُ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَفْوَ‌اهِهِمْ ‌وَمَا‌ تُ‍‍خْ‍‍فِي صُ‍‍دُ‌و‌رُهُمْ ‌أَكْبَرُ‌ ۚ قَ‍‍دْ‌ بَيَّ‍‍نَّ‍‍ا‌ لَكُمُ ‌الآي‍‍َ‍اتِ ۖ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ تَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
Hā'antum 'Ūlā'i Tuĥibbūnahum Wa Lā Yuĥibbūnakum Wa Tu'uminūna Bil-Kitābi Kullihi Wa 'Idhā Laqūkum Qālū 'Āmannā Wa 'Idhā Khalaw `Ađđū `Alaykumu Al-'Anāmila Mina Al-Ghayži Qul ۚ Mūtū Bighayžikum 'Inna ۗ Allāha `Alīmun Bidhāti Aş-Şudūri 003-119. Sizler, işte bِylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve ِfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve ِfkenizle ِlün." Şüphesiz Allah, sinelerin ِzünde saklı duranı bilendir. ه‍‍َ‍ا‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ‌أ‍ُ‍‌وْلاَ‌ءِ‌ تُحِبُّونَهُمْ ‌وَلاَ‌ يُحِبُّونَكُمْ ‌وَتُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍الْكِت‍‍َ‍ابِ كُلِّ‍‍هِ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ لَ‍‍قُ‍‍وكُمْ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ خَ‍‍لَوْ‌ا‌ عَ‍‍ضُّ‍‍و‌ا‌ عَلَيْكُمُ ‌الأَنَامِلَ مِنَ ‌ال‍‍غَ‍‍يْ‍‍ظِ قُ‍‍لْ ۚ مُوتُو‌ا‌ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ظِ‍‍كُمْ ‌إِنَّ ۗ ‌اللَّ‍‍هَ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِذ‍َ‍‌اتِ ‌ال‍‍صُّ‍‍دُ‌و‌رِ
'In Tamsaskum Ĥasanatun Tasu'uhum Wa 'In Tuşibkum Sayyi'atun Yafraĥū Bihā ۖ Wa 'In Taşbirū Wa Tattaqū Lā Yađurrukum Kayduhum Shay'āan ۗ 'Inna Allāha Bimā Ya`malūna Muĥīţun 003-120. Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kِtülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. إِ‌نْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَة‌‍ٌ‌ تَسُؤْهُمْ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍صِ‍‍بْ‍‍كُمْ سَيِّئَةٌ‌ يَفْ‍رَحُو‌ا‌ بِهَا‌ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تَ‍‍صْ‍‍بِرُ‌و‌ا‌ ‌وَتَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ لاَ‌ يَ‍‍ضُ‍‍رُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌‌ ًۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِمَا‌ يَعْمَل‍‍ُ‍ونَ مُحِي‍‍طٌ
Wa 'Idh Ghadawta Min 'Ahlika Tubawwi'u Al-Mu'uminīna Maqā`ida Lilqitāli Wa ۗ Allāhu Samī`un `Alīmun 003-121. Hani sen, mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir. وَ‌إِ‌ذْ‌ غَ‍‍دَ‌وْتَ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِكَ تُبَوِّئُ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ مَ‍‍قَ‍‍اعِدَ‌ لِلْ‍‍قِ‍‍ت‍‍َ‍الِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
'Idh Hammat Ţā'ifatāni Minkum 'An Tafshalā Wa Allāhu Walīyuhumā ۗ Wa `Alá Allāhi Falyatawakkali Al-Mu'uminūna 003-122. O zaman sizden iki grup, neredeyse 'çِzülüp geri çekilmek' istemişti. Oysa Allah onların (Velisi) yardımcısıydı. Artık mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etmelidir. إِ‌ذْ‌ هَ‍‍مَّ‍‍تْ طَ‍‍ائِفَت‍‍َ‍انِ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌أَ‌نْ تَفْشَلاَ‌ ‌وَ‌اللَّهُ ‌وَلِيُّهُمَا‌ ۗ ‌وَعَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَلْيَتَوَكَّلِ ‌الْمُؤْمِنُونَ
Wa Laqad Naşarakumu Allāhu Bibadrin Wa 'Antum 'Adhillatun Fa ۖ Attaqū Allaha La`allakum Tashkurūna 003-123. Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının, O'na şükredebilesiniz. وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ نَ‍‍صَ‍رَكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ بِبَ‍‍دْ‌ر‌ٍ‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ‌أَ‌ذِلَّة‌‍ٌۖ فَاتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُ‌ونَ
'Idh Taqūlu Lilmu'uminīna 'Alan Yakfiyakum 'An Yumiddakum Rabbukum Bithalāthati 'Ālāfin Mina Al-Malā'ikati Munzalīna 003-124. Sen mü'minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?" diyordun. إِ‌ذْ‌ تَ‍‍قُ‍‍ولُ لِلْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَلَ‍‌‍نْ يَكْفِيَكُمْ ‌أَ‌نْ يُمِدَّكُمْ ‌‍رَبُّكُمْ بِثَلاَثَةِ ‌آلاَفٍ‌ مِنَ ‌الْمَلاَئِكَةِ مُ‍‌‍نْ‍‍زَلِينَ
Balá ۚ 'In Taşbirū Wa Tattaqū Wa Ya'tūkum Min Fawrihimdhā Yumdidkum Rabbukum Bikhamsati 'Ālāfin Mina Al-Malā'ikati Musawwimīna 003-125. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. بَلَ‍‍ىۚ ‌إِ‌نْ تَ‍‍صْ‍‍بِرُ‌و‌ا‌ ‌وَتَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌وَيَأْتُوكُمْ مِ‍‌‍نْ فَوْ‌رِهِمْ هَذَ‌ا‌ يُمْدِ‌دْكُمْ ‌‍رَبُّكُمْ بِ‍‍خَ‍‍مْسَةِ ‌آلاَفٍ‌ مِنَ ‌الْمَلاَئِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Wa Mā Ja`alahu Allāhu 'Illā Bushrá Lakum Wa Litaţma'inna Qulūbukum Bihi ۗ Wa Mā An-Naşru 'Illā Min `Indi Allāhi Al-`Azīzi Al-Ĥakīmi 003-126. Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır. وَمَا‌ جَعَلَهُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌إِلاَّ‌ بُشْ‍رَ‌ى‌ لَكُمْ ‌وَلِتَ‍‍طْ‍‍مَئِ‍‍نَّ قُ‍‍لُوبُكُمْ بِ‍‍هِ ۗ ‌وَمَا‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صْ‍‍رُ‌ ‌إِلاَّ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الْعَز‍ِ‍ي‍‍زِ‌ ‌الْحَكِيمِ
Liyaqţa`a Ţarafāan Mina Al-Ladhīna Kafarū 'Aw Yakbitahum Fayanqalibū Khā'ibīna 003-127. (Ki bununla) İnkar edenlerin ِnde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı getirsin de geri dِnüp gitsinler.' لِيَ‍‍قْ‍‍‍‍طَ‍‍عَ طَ‍رَفا‌ ً‌ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌أَ‌وْ‌ يَكْبِتَهُمْ فَيَ‍‌‍نْ‍‍‍‍قَ‍‍لِبُو‌اخَ‍‍ائِبِينَ
Laysa Laka Mina Al-'Amri Shay'un 'Aw Yatūba `Alayhim 'Aw Yu`adhdhibahum Fa'innahum Žālimūna 003-128. (Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azaplandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve gِrev) yoktur. لَ‍‍يْ‍‍سَ لَكَ مِنَ ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ شَ‍‍يْءٌ‌ ‌أَ‌وْ‌ يَت‍‍ُ‍وبَ عَلَيْهِمْ ‌أَ‌وْ‌ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّ‍‍هُمْ ظَ‍‍الِمُونَ
Wa Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۚ Yaghfiru Liman Yashā'u Wa Yu`adhdhibu Man Yashā'u Wa ۚ Allāhu Ghafūrun Raĥīmun 003-129. Gِklerde ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. وَلِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ يَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ُ‍‌ لِمَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَيُعَذِّبُ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Ta'kulū Ar-Ribā 'Ađ`āfāan Muđā`afatan ۖ Wa Attaqū Allaha La`allakum Tufliĥūna 003-130. Ey iman edenler, faizi kat kat artırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan sakının, umulur ki kurtulursunuz. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَأْكُلُو‌ا‌ال‍‍رِّبَ‍‍ا‌ ‌أَ‍ضْ‍‍عَافا‌ ً‌ مُ‍‍ضَ‍‍اعَفَة ًۖ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Wa Attaqū An-Nāra Allatī 'U`iddat Lilkāfirīna 003-131. Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının. وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌‍رَ‌الَّتِ‍‍ي ‌أُعِدَّتْ لِلْكَافِ‍‍رِينَ
Wa 'Aţī`ū Allaha Wa Ar-Rasūla La`allakum Turĥamūna 003-132. Allah'a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız. وَ‌أَ‍طِ‍‍يعُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Wa Sāri`ū 'Ilá Maghfiratin Min Rabbikum Wa Jannatin `Arđuhā As-Samāwātu Wa Al-'Arđu 'U`iddat Lilmuttaqīna 003-133. Rabbinizden olan mağfiret ve eni gِklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. وَسَا‌رِعُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَى‌ مَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ ‌وَجَ‍‍نَّ‍‍ةٍ عَرْ‍ضُ‍‍هَا‌ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتُ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضُ ‌أُعِدَّتْ لِلْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Al-Ladhīna Yunfiqūna Fī As-Sarrā'i Wa Ađ-Đarrā'i Wa Al-Kāžimīna Al-Ghayža Wa Al-`Āfīna `Ani An-Nāsi Wa ۗ Allāhu Yuĥibbu Al-Muĥsinīna 003-134. Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, ِfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‌‍نْ‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ فِي ‌ال‍‍سَّرّ‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌وَ‌ال‍‍ضَّ‍‍رّ‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌وَ‌الْكَاظِ‍‍م‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌الْ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ظَ ‌وَ‌الْعَاف‍‍ِ‍ي‍‍نَ عَنِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يُحِبُّ ‌الْمُحْسِنِينَ
Wa Al-Ladhīna 'Idhā Fa`alū Fāĥishatan 'Aw Žalamū 'Anfusahum Dhakarū Allaha Fāstaghfarū Lidhunūbihim Wa Man Yaghfiru Adh-Dhunūba 'Illā Al-Lahu Wa Lam Yuşirrū `Alá Mā Fa`alū Wa Hum Ya`lamūna 003-135. Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kِtü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ فَعَلُو‌ا‌ فَاحِشَةً ‌أَ‌وْ‌ ظَ‍‍لَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌نْ‍‍فُسَهُمْ ‌ذَكَرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ فَاسْتَ‍‍غْ‍‍فَرُ‌و‌ا‌ لِذُنُوبِهِمْ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ُ‍‌ ‌ال‍‍ذُّن‍‍ُ‍وبَ ‌إِلاَّ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَلَمْ يُ‍‍صِ‍‍ر‍ّ‍ُ‌و‌ا‌ عَلَى‌ مَا‌ فَعَلُو‌ا‌ ‌وَهُمْ يَعْلَمُونَ
'Ūlā'ika Jazā'uuhum Maghfiratun Min Rabbihim Wa Jannātun Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā ۚ Wa Ni`ma 'Ajru Al-`Āmilīna 003-136. İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Bِyle) Yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var). أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ جَز‍َ‍‌ا‌ؤُهُمْ مَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّهِمْ ‌وَجَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٌ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ ۚ ‌وَنِعْمَ ‌أَجْ‍‍رُ‌ ‌الْعَامِلِينَ
Qad Khalat Min Qablikum Sunanun Fasīrū Fī Al-'Arđi Fānžurū Kayfa Kāna `Āqibatu Al-Mukadhdhibīna 003-137. Gerçek şu ki, sizden ِnce nice sünnetler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir gِrün. قَ‍‍دْ‌ خَ‍‍لَتْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ سُنَن‌‍ٌ‌ فَسِيرُ‌و‌ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ فَا‌نْ‍‍‍‍ظُ‍‍رُ‌و‌ا‌ كَ‍‍يْ‍‍فَ ك‍‍َ‍انَ عَاقِ‍‍بَةُ ‌الْمُكَذِّبِينَ
dhā Bayānun Lilnnāsi Wa Hudan Wa Maw`ižatun Lilmuttaqīna 003-138. Bu (Kur'an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve ِğüttür. هَذَ‌ا‌ بَي‍‍َ‍ان ٌ‌ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَهُ‍‍د‌ى‌ ً‌ ‌وَمَوْعِ‍‍ظَ‍‍ة ٌ‌ لِلْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Wa Lā Tahinū Wa Lā Taĥzanū Wa 'Antumu Al-'A`lawna 'In Kuntum Mu'uminīna 003-139. Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. وَلاَ‌ تَهِنُو‌ا‌ ‌وَلاَ‌ تَحْزَنُو‌ا‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمُ ‌الأَعْلَ‍‍وْنَ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ مُؤْمِنِينَ
'In Yamsaskum Qarĥun Faqad Massa Al-Qawma Qarĥun Mithluhu ۚ Wa Tilka Al-'Ayyāmu Nudāwiluhā Bayna An-Nāsi Wa Liya`lama Allāhu Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Yattakhidha Minkum Shuhadā'a Wa ۗ Allāhu Lā Yuĥibbu Až-Žālimīna 003-140. Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri Biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah'ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez; إِ‌نْ يَمْسَسْكُمْ قَ‍‍رْح‌‍ٌ‌ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ مَسَّ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ قَ‍‍رْحٌ‌ مِثْلُ‍‍هُ ۚ ‌وَتِلْكَ ‌الأَيّ‍‍َ‍امُ نُدَ‌ا‌وِلُهَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَلِيَعْلَمَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَيَتَّ‍‍خِ‍‍ذَ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ شُهَد‍َ‍‌ا‌ءَ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يُحِبُّ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Wa Liyumaĥĥişa Allāhu Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Yamĥaqa Al-Kāfirīna 003-141. (Yine bu) Allah'ın, iman edenleri arındırması ve inkar edenleri yok etmesi içindir. وَلِيُمَحِّ‍‍صَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَيَمْحَ‍‍قَ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
'Am Ĥasibtum 'An Tadkhulū Al-Jannata Wa Lammā Ya`lami Allāhu Al-Ladhīna Jāhadū Minkum Wa Ya`lama Aş-Şābirīna 003-142. Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? أَمْ حَسِ‍‍بْ‍‍تُمْ ‌أَ‌نْ تَ‍‍دْ‍‍خُ‍‍لُو‌ا‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةَ ‌وَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَعْلَمِ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ جَاهَدُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌وَيَعْلَمَ ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍رِينَ
Wa Laqad Kuntum Tatamannawn Al-Mawta Min Qabli 'An Talqawhu Faqad Ra'aytumūhu Wa 'Antum Tanžurūna 003-143. Andolsun, siz onunla karşılaşmadan ِnce ِlümü temenni ediyordunuz. İşte onu gِrdünüz, ama bakıp duruyorsunuz. وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ تَتَمَ‍‍نَّ‍‍وْ‌ن ‌الْمَ‍‍وْتَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِ ‌أَ‌نْ تَلْ‍‍قَ‍‍وْهُ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ‌‍رَ‌أَيْتُم‍‍ُ‍وهُ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَ‍‌‍نْ‍‍‍‍ظُ‍‍رُ‌ونَ
Wa Mā Muĥammadun 'Illā Rasūlun Qad Khalat Min Qablihi Ar-Rusulu ۚ 'Afa'īn Māta 'Aw Qutila Anqalabtum `Alá 'A`qābikum ۚ Wa Man Yanqalib `Alá `Aqibayhi Falan Yađurra Allāha Shay'āan ۗ Wa Sayaj Al-Lahu Ash-Shākirīna 003-144. Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan ِnce nice elçiler gelip-geçmiştir. Şimdi O ِlürse ya da ِldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi dِneceksiniz? İki topuğu üzerinde gerisin geri dِnen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez. Allah, şükredenleri pek yakında ِdüllendirecektir. وَمَا‌ مُحَ‍‍مَّ‍‍د‌‌ٌ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌‍رَس‍‍ُ‍ول‌‍ٌقَ‍‍دْ‌ خَ‍‍لَتْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِهِ ‌ال‍‍رُّسُلُ ۚ ‌أَفَإِيْ‍‍ن م‍‍َ‍اتَ ‌أَ‌وْ‌ قُ‍‍تِلَ ‌انْ‍‍‍‍قَ‍‍لَ‍‍بْ‍‍تُمْ عَلَ‍‍ى‌ ‌أَعْ‍‍قَ‍‍ابِكُمْ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَ‍‌‍نْ‍‍‍‍قَ‍‍لِ‍‍بْ عَلَى‌ عَ‍‍قِ‍‍بَ‍‍يْ‍‍هِ فَلَ‍‌‍نْ يَ‍‍ضُ‍رَّ‌اللَّ‍‍هَ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ًۗ ‌وَسَيَ‍‍جْ‍‍زِي ‌اللَّهُ ‌ال‍‍شَّاكِ‍‍رِينَ
Wa Mā Kāna Linafsin 'An Tamūta 'Illā Bi'idhni Allāhi Kitābāan Mu'uajjalāan ۗ Wa Man Yurid Thawāba Ad-Dunyā Nu'utihi Minhā Wa Man Yurid Thawāba Al-'Ākhirati Nu'utihi Minhā ۚ Wa Sanaj Ash-Shākirīna 003-145. Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ِlmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ِdüllendireceğiz. وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ لِنَفْسٍ ‌أَ‌نْ تَم‍‍ُ‍وتَ ‌إِلاَّ‌ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ كِتَابا‌ ً‌ مُؤَجَّلا‌ ًۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍رِ‌دْ‌ ثَو‍َ‍‌ابَ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ نُؤْتِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍رِ‌دْ‌ ثَو‍َ‍‌ابَ ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ نُؤْتِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ۚ ‌وَسَنَ‍‍جْ‍‍زِي ‌ال‍‍شَّاكِ‍‍رِينَ
Wa Ka'ayyin Min Nabīyin Qātala Ma`ahu Ribbīyūna Kathīrun Famā Wahanū Limā 'Aşābahum Fī Sabīli Allāhi Wa Mā Đa`ufū Wa Mā Astakānū Wa ۗ Allāhu Yuĥibbu Aş-Şābirīna 003-146. Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gِsterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. وَكَأَيِّ‍‌‍نْ مِ‍‌‍نْ نَبِيّ‌‍ٍقَ‍‍اتَلَ مَعَ‍‍هُ ‌رِبِّيّ‍‍ُ‍ونَ كَث‍‍ِ‍ي‍‍ر‌‌ٌ‌ فَمَا‌ ‌وَهَنُو‌ا‌ لِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَهُمْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَمَا‌ ضَ‍‍عُفُو‌ا‌ ‌وَمَا‌ ‌اسْتَكَانُو‌اۗ ‌وَ‌اللَّهُ يُحِبُّ ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍رِينَ
Wa Mā Kāna Qawlahum 'Illā 'An Qālū Rabbanā Aghfir Lanā Dhunūbanā Wa 'Isfanā Fī 'Amrinā Wa Thabbit 'Aqdāmanā Wa Anşurnā `Alá Al-Qawmi Al-Kāfirīna 003-147. Onların sِyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ قَ‍‍وْلَهُمْ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌‍رَبَّنَا‌ ‌اغْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَنَا‌ ‌ذُنُوبَنَا‌ ‌وَ‌إِسْ‍رَ‌افَنَا‌ فِ‍‍ي ‌أَمْ‍‍رِنَا‌ ‌وَثَبِّتْ ‌أَ‍قْ‍‍دَ‌امَنَا‌ ‌وَ‌انْ‍‍‍‍صُ‍‍رْنَا‌ عَلَى‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمِ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Fa'ātāhumu Allāhu Thawāba Ad-Dunyā Wa Ĥusna Thawābi Al-'Ākhirati Wa ۗ Allāhu Yuĥibbu Al-Muĥsinīna 003-148. Bِylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. فَآتَاهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ثَو‍َ‍‌ابَ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَحُسْنَ ثَو‍َ‍‌ابِ ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يُحِبُّ ‌الْمُحْسِنِينَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'In Tuţī`ū Al-Ladhīna Kafarū Yaruddūkum `Alá 'A`qābikum Fatanqalibū Khāsirīna 003-149. Ey iman edenler, eğer inkar edenlere itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler, bِylece büyük hüsrana uğrayanlara dِnersiniz. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِ‌نْ تُ‍‍طِ‍‍يعُو‌ا‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ يَرُ‌دُّ‌وكُمْ عَلَ‍‍ى‌ ‌أَعْ‍‍قَ‍‍ابِكُمْ فَتَ‍‌‍نْ‍‍‍‍قَ‍‍لِبُو‌اخَ‍‍اسِ‍‍رِينَ
Bali Allāhu Mawlākum ۖ Wa Huwa Khayru An-Nāşirīna 003-150. Hayır, sizin Mevlanız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır. بَلِ ‌اللَّ‍‍هُ مَوْلاَكُمْ ۖ ‌وَهُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍رُ‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍اصِ‍‍رِينَ
Sanulqī Fī Qulūbi Al-Ladhīna Kafarū Ar-Ru`ba Bimā 'Ashrakū Billāhi Mā Lam Yunazzil Bihi Sulţānāan ۖ Wa Ma'wāhumu An-Nāru ۚ Wa Bi'sa Math Až-Žālimīna 003-151. Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kِtüdür. سَنُلْ‍‍قِ‍‍ي فِي قُ‍‍ل‍‍ُ‍وبِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ال‍‍رُّعْبَ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَشْ‍رَكُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ مَا‌ لَمْ يُنَزِّلْ بِ‍‍هِ سُلْ‍‍طَ‍‍انا‌ ًۖ ‌وَمَأْ‌وَ‌اهُمُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌رُ‌ ۚ ‌وَبِئْسَ مَثْوَ‌ى‌ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Wa Laqad Şadaqakumu Allāhu Wa`dahu~ 'Idh Taĥussūnahum Bi'idhnihi ۖ Ĥattá 'Idhā Fashiltum Wa Tanāza`tum Al-'Amri Wa `Aşaytum Min Ba`di Mā 'Akum Mā Tuĥibbūna ۚ Minkum Man Yurīdu Ad-Dunyā Wa Minkum Man Yurīdu Al-'Ākhirata ۚ Thumma Şarafakum `Anhum Liyabtaliyakum ۖ Wa Laqad `Afā `Ankum Wa ۗ Allāhu Dhū Fađlin `Alá Al-Mu'uminīna 003-152. Andolsun, Allah size verdiği sِzünde sadık kaldı; siz O'nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. ضyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gِsterdikten sonra, siz yılgınlık gِsterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Allah mü'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır. وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ صَ‍‍دَ‍قَ‍‍كُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَعْدَهُ~ُ ‌إِ‌ذْ‌ تَحُسُّونَهُمْ بِإِ‌ذْنِ‍‍هِ ۖ حَتَّ‍‍ى‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ فَشِلْتُمْ ‌وَتَنَا‌زَعْتُمْ فِي ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَعَ‍‍صَ‍‍يْتُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌‍رَ‌اكُمْ مَا‌ تُحِبّ‍‍ُ‍ونَ ۚ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مَ‍‌‍نْ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَمِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مَ‍‌‍نْ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌الآ‍‍خِ‍رَةَ ۚ ثُ‍‍مَّ صَ‍رَفَكُمْ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ لِيَ‍‍بْ‍‍تَلِيَكُمْ ۖ ‌وَلَ‍‍قَ‍‍دْ‌ عَفَا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌ذُ‌و‌ فَ‍‍ضْ‍‍لٍ عَلَى‌ ‌الْمُؤْمِنِينَ
'Idh Tuş`idūna Wa Lā Talwūna `Alá 'Aĥadin Wa Ar-Rasūlu Yad`ūkum Fī 'Ukhkum Fa'athābakum Ghammāan Bighammin Likaylā Taĥzanū `Alá Mā Fātakum Wa Lā Mā 'Aşābakum Wa ۗ Allāhu Khabīrun Bimā Ta`malūna 003-153. Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dِnüp bakmıyordunuz. Elçi de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. إِ‌ذْ‌ تُ‍‍صْ‍‍عِد‍ُ‍‌ونَ ‌وَلاَ‌ تَلْو‍ُ‍‌ونَ عَلَ‍‍ى‌ ‌أَحَد‌ٍ‌ ‌وَ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ يَ‍‍دْعُوكُمْ فِ‍‍ي ‌أُ‍خْ‍رَ‌اكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَ‍‍مّ‍‍ا‌ ً‌ بِ‍‍غَ‍‍مّ‍‍ٍ‌ لِكَيْلاَ‌ تَحْزَنُو‌ا‌ عَلَى‌ مَا‌ فَاتَكُمْ ‌وَلاَ‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ خَ‍‍ب‍‍ِ‍ي‍‍ر‌ٌ‌ بِمَا‌ تَعْمَلُونَ
Thumma 'Anzala `Alaykum Min Ba`di Al-Ghammi 'Amanatan Nu`āsāan Yaghshá Ţā'ifatan Minkum ۖ Wa Ţā'ifatun Qad 'Ahammat/hum 'Anfusuhum Yažunnūna Billāhi Ghayra Al-Ĥaqqi Žanna Al-Jāhilīyati ۖ Yaqūlūna Hal Lanā Mina Al-'Amri Min Shay'in ۗ Qul 'Inna Al-'Amra Kullahu Lillāh ۗ Yukhfūna Fī 'Anfusihim Mā Lā Yubdūna Laka ۖ Yaqūlūna Law Kāna Lanā Mina Al-'Amri Shay'unQutilnā Hāhunā ۗ Qul Law Kuntum Fī Buyūtikum Labaraza Al-Ladhīna Kutiba `Alayhimu Al-Qatlu 'Ilá Mađāji`ihim ۖ Wa Liyabtaliya Allāhu Mā Fī Şudūrikum Wa Liyumaĥĥişa Mā Fī Qulūbikum Wa ۗ Allāhu `Alīmun Bidhāti Aş-Şudūri 003-154. Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada ِldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine ِldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin ِzünde saklı duranı bilendir. ثُ‍‍مَّ ‌أَ‌نْ‍‍زَلَ عَلَيْكُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌الْ‍‍غَ‍‍مِّ ‌أَمَنَة ً‌ نُعَاسا‌ ً‌ يَ‍‍غْ‍‍شَى‌ طَ‍‍ائِفَة ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۖ ‌وَ‍طَ‍‍ائِفَة‌‍ٌقَ‍‍دْ‌ ‌أَهَ‍‍مَّ‍‍تْهُمْ ‌أَ‌نْ‍‍فُسُهُمْ يَ‍‍ظُ‍‍نّ‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ غَ‍‍يْ‍رَ‌الْحَ‍‍قِّ ظَ‍‍نَّ ‌الْجَاهِلِيَّةِ ۖ يَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ هَلْ لَنَا‌ مِنَ ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ مِ‍‌‍نْ شَ‍‍يْء‌‌ٍۗ قُ‍‍لْ ‌إِنَّ ‌الأَمْ‍رَ‌ كُلَّ‍‍هُ لِلَّهِ ۗ يُ‍‍خْ‍‍ف‍‍ُ‍ونَ فِ‍‍ي ‌أَ‌نْ‍‍فُسِهِمْ مَا‌ لاَ‌ يُ‍‍بْ‍‍د‍ُ‍‌ونَ لَكَ ۖ يَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ لَوْ‌ ك‍‍َ‍انَ لَنَا‌ مِنَ ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ شَ‍‍يْء‌ٌ‌ مَا‌ قُ‍‍تِلْنَا‌ هَاهُنَا‌ ۗ قُ‍‍لْ لَوْ‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَ‍رَ‌زَ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ ‌الْ‍‍قَ‍‍تْلُ ‌إِلَى‌ مَ‍‍ضَ‍‍اجِعِهِمْ ۖ ‌وَلِيَ‍‍بْ‍‍تَلِيَ ‌اللَّ‍‍هُ مَا‌ فِي صُ‍‍دُ‌و‌رِكُمْ ‌وَلِيُمَحِّ‍‍صَ مَا‌ فِي قُ‍‍لُوبِكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِذ‍َ‍‌اتِ ‌ال‍‍صُّ‍‍دُ‌و‌رِ
'Inna Al-Ladhīna Tawallaw Minkum Yawma At-Taqá Al-Jam`āni 'Innamā Astazallahumu Ash-Shayţānu Biba`đi Mā Kasabū ۖ Wa Laqad `Afā Al-Lahu `Anhum ۗ 'Inna Allāha Ghafūrun Ĥalīmun 003-155. İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dِnenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ تَوَلَّوْ‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْتَ‍‍قَ‍‍ى‌ ‌الْجَمْع‍‍َ‍انِ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ ‌اسْتَزَلَّهُمُ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ بِبَعْ‍‍ضِ مَا‌ كَسَبُو‌اۖ ‌وَلَ‍‍قَ‍‍دْ‌ عَفَا‌ ‌اللَّهُ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌رٌ‌ حَلِيمٌ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Takūnū Kālladhīna Kafarū Wa Qālū Li'khwānihim 'Idhā Đarabū Fī Al-'Arđi 'Aw Kānū Ghuzzan Law Kānū `Indanā Mā Mātū Wa Mā Qutilū Liyaj`ala Allāhu Dhālika ĤasratanQulūbihim Wa ۗ Allāhu Yuĥyī Wa Yumītu Wa ۗ Allāhu Bimā Ta`malūna Başīrun 003-156. Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ِlen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ِlmezlerdi, ِldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve ِldüren Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı gِrendir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَكُونُو‌ا‌ كَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ لِأخْ‍‍وَ‌انِهِمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ضَ‍رَبُو‌ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌أَ‌وْ‌ كَانُو‌اغُ‍‍زّ‌ى‌ ً‌ لَوْ‌ كَانُو‌ا‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَنَا‌ مَا‌ مَاتُو‌ا‌ ‌وَمَا‌ قُ‍‍تِلُو‌ا‌ لِيَ‍‍جْ‍‍عَلَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌ذَلِكَ حَسْ‍رَة‌ ً‌ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يُحْيِي ‌وَيُم‍‍ِ‍ي‍‍تُ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
Wa La'in Qutiltum Fī Sabīli Allāhi 'Aw Muttum Lamaghfiratun Mina Allāhi Wa Raĥmatun Khayrun Mimmā Yajma`ūna 003-157. Andolsun, eğer Allah yolunda ِldürülür ya da ِlürseniz, Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır. وَلَئِ‍‌‍نْ قُ‍‍تِلْتُمْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَ‌وْ‌ مُتُّمْ لَمَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةٌ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَحْمَةٌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَ‍‍جْ‍‍مَعُونَ
Wa La'in Muttum 'Aw Qutiltum La'ilá Allāhi Tuĥsharūna 003-158. Andolsun, ِlseniz de, ِldürülseniz de şüphesiz Allah'a (varıp) toplanacaksınız. وَلَئِ‍‌‍نْ مُتُّمْ ‌أَ‌وْ‌ قُ‍‍تِلْتُمْ لَإِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ تُحْشَرُ‌ونَ
Fabimā Raĥmatin Mina Allāhi Linta Lahum ۖ Wa Law Kunta Fažžāan Ghalīža Al-Qalbi Lānfađđū Min Ĥawlika ۖ Fā`fu `Anhum Wa Astaghfir Lahum Wa Shāwirhum Al-'Amri ۖ Fa'idhā `Azamta Fatawakkal `Alá Allāhi ۚ 'Inna Allāha Yuĥibbu Al-Mutawakkilīna 003-159. Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. ضyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. فَبِمَا‌ ‌‍رَحْمَةٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ لِ‍‌‍نْ‍‍تَ لَهُمْ ۖ ‌وَلَوْ‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تَ فَ‍‍ظّ‍‍اً‌ غَ‍‍ل‍‍ِ‍ي‍‍ظَ ‌الْ‍‍قَ‍‍لْبِ لاَ‌نْ‍‍فَ‍‍ضُّ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَ‌اسْتَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَهُمْ ‌وَشَا‌وِ‌ر‍ْ‍هُمْ فِي ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ ۖ فَإِ‌ذَ‌ا‌ عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُحِبُّ ‌الْمُتَوَكِّلِينَ
'In Yanşurkumu Allāhu Falā Ghāliba Lakum ۖ Wa 'In Yakhdhulkum Faman Dhā Al-Ladhī Yanşurukum Min Ba`dihi ۗ Wa `Alá Allāhi Falyatawakkali Al-Mu'uminūna 003-160. Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, O’ndan sonra size yardım edecek kimdir? ضyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. إِ‌نْ يَ‍‌‍نْ‍‍‍‍صُ‍‍رْكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ فَلاَ‌ غَ‍‍الِبَ لَكُمْ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ يَ‍‍خْ‍‍ذُلْكُمْ فَمَ‍‌‍نْ ‌ذَ‌ا‌ ‌الَّذِي يَ‍‌‍نْ‍‍‍‍صُ‍‍رُكُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِهِ ۗ ‌وَعَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَلْيَتَوَكَّلِ ‌الْمُؤْمِنُونَ
Wa Mā Kāna Linabīyin 'An Yaghulla ۚ Wa Man Yaghlul Ya'ti Bimā Ghalla Yawma Al-Qiyāmati ۚ Thumma Tuwaffá Kullu Nafsin Mā Kasabat Wa Hum Lā Yužlamūna 003-161. Hiçbir peygambere, emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ِdenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar. وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ لِنَبِيٍّ ‌أَ‌نْ يَ‍‍غُ‍‍لَّ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَ‍‍غْ‍‍لُلْ يَأْتِ بِمَا‌ غَ‍‍لَّ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۚ ثُ‍‍مَّ تُوَفَّى‌ كُلُّ نَفْسٍ‌ مَا‌ كَسَبَتْ ‌وَهُمْ لاَ‌ يُ‍‍ظْ‍‍لَمُونَ
'Afamani Attaba`a Riđwāna Allāhi Kaman Bā'a Bisakhaţin Mina Allāhi Wa Ma'wāhu Jahannamu ۚ Wa Bi'sa Al-Maşīru 003-162. Allah'ın rızasına uyan kişi, Allah'tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kِtü barınaktır o. أَفَمَنِ ‌اتَّبَعَ ‌رِ‍‍ضْ‍‍و‍َ‍‌انَ ‌اللَّ‍‍هِ كَمَ‍‌‍نْ ب‍‍َ‍ا‌ءَ‌ بِسَ‍‍خَ‍‍طٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَمَأْ‌و‍َ‍‌اهُ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ ۚ ‌وَبِئْسَ ‌الْمَ‍‍صِ‍‍يرُ
Hum Darajātun `Inda Allāhi Wa ۗ Allāhu Başīrun Bimā Ya`malūna 003-163. Allah Katında onlar derece derecedir. Allah yaptıklarını gِrendir. هُمْ ‌دَ‌‍رَج‍‍َ‍اتٌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌ٌ‌ بِمَا‌ يَعْمَلُونَ
Laqad Manna Allāhu `Alá Al-Mu'uminīna 'Idh Ba`atha Fīhim Rasūlāan Min 'Anfusihim Yatlū `Alayhim 'Āyātihi Wa Yuzakkīhim Wa Yu`allimuhumu Al-Kitāba Wa Al-Ĥikmata Wa 'In Kānū Min Qablu Lafī Đalālin Mubīnin 003-164. Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber gِndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti ِğretiyor. Ondan ِnce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. لَ‍قَ‍‍دْ‌ مَ‍‍نَّ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌إِ‌ذْ‌ بَعَثَ فِيهِمْ ‌‍رَسُولا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‌نْ‍‍فُسِهِمْ يَتْلُو‌ا‌ عَلَيْهِمْ ‌آيَاتِ‍‍هِ ‌وَيُزَكِّيهِمْ ‌وَيُعَلِّمُهُمُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْحِكْمَةَ ‌وَ‌إِ‌نْ كَانُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ لَفِي ضَ‍‍لاَلٍ‌ مُبِينٍ
'Awalammā 'Aşābatkum Muşībatun Qad 'Aşabtum Mithlayhā Qultum 'Anná Hādhā ۖ Qul Huwa Min `Indi 'Anfusikum ۗ 'Inna Allāha `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 003-165. İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: "Bu nereden" dediniz? De ki: "O, sizin kendinizdendir." Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. أَ‌وَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَتْكُمْ مُ‍‍صِ‍‍يبَة‌‍ٌقَ‍‍دْ‌ ‌أَ‍صَ‍‍بْ‍‍تُمْ مِثْلَيْهَا‌ قُ‍‍لْتُمْ ‌أَنَّ‍‍ى‌ هَذَ‌ا‌ ۖ قُ‍‍لْ هُوَ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌أَ‌نْ‍‍فُسِكُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Wa Mā 'Aşābakum Yawma At-Taqá Al-Jam`āni Fabi'idhni Allāhi Wa Liya`lama Al-Mu'uminīna 003-166. İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırt etmesi; وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَكُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْتَ‍‍قَ‍‍ى‌ ‌الْجَمْع‍‍َ‍انِ فَبِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلِيَعْلَمَ ‌الْمُؤْمِنِينَ
Wa Liya`lama Al-Ladhīna Nāfaqū ۚ Wa Qīla Lahum Ta`ālaw Qātilū Fī Sabīli Allāhi 'Aw Adfa`ū ۖ Qālū Law Na`lamu Qitālāan Lāttaba`nākum ۗ Hum Lilkufri Yawma'idhin 'Aqrabu Minhum Lil'īmāni ۚ Yaqūlūna Bi'afwhihim Mā Laysa Fī Qulūbihim Wa ۗ Allāhu 'A`lamu Bimā Yaktumūna 003-167. Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla sِylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. وَلِيَعْلَمَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ نَافَ‍‍قُ‍‍و‌اۚ ‌وَ‍قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ تَعَالَوْ‌ا‌ قَ‍‍اتِلُو‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَ‌وْ‌ ‌ا‌دْفَعُو‌اۖ قَ‍‍الُو‌ا‌ لَوْ‌ نَعْلَمُ قِ‍‍تَالا‌ ً‌ لاَتَّبَعْنَاكُمْ ۗ هُمْ لِلْكُفْ‍‍ر‍ِ‍‌ يَوْمَئِذٍ‌ ‌أَ‍قْ‍‍‍رَبُ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ لِلإِيم‍‍َ‍انِ ۚ يَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ بِأَفْو‌اهِهِمْ مَا‌ لَ‍‍يْ‍‍سَ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌أَعْلَمُ بِمَا‌ يَكْتُمُونَ
Al-Ladhīna Qālū Li'khwānihim Wa Qa`adū Law 'Aţā`ūnā Mā Qutilū ۗ Qul Fādra'ū `An 'Anfusikumu Al-Mawta 'In Kuntum Şādiqīna 003-168. Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: "Eğer bize itaat etselerdi, ِldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki: "Eğer doğru sِzlüler iseniz, ِlümü kendinizden savın ِyleyse." الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ قَ‍‍الُو‌ا‌ لِأخْ‍‍وَ‌انِهِمْ ‌وَ‍قَ‍‍عَدُ‌و‌ا‌ لَوْ‌ ‌أَ‍طَ‍‍اعُونَا‌ مَا‌ قُ‍‍تِلُو‌اۗ قُ‍‍لْ فَا‌دْ‌‍رَ‌ء‍ُ‍‌و‌ا‌ عَ‍‌‍نْ ‌أَ‌نْ‍‍فُسِكُمُ ‌الْمَ‍‍وْتَ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ صَ‍‍ا‌دِقِ‍‍ينَ
Wa Lā Taĥsabanna Al-Ladhīna Qutilū Fī Sabīli Allāhi 'Amwātāan ۚ Bal 'Aĥyā'un `Inda Rabbihim Yurzaqūna 003-169. Allah yolunda ِldürülenleri sakın 'ِlüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. وَلاَ‌ تَحْسَبَ‍‍نَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ قُ‍‍تِلُو‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَمْوَ‌اتا‌ ًۚ بَلْ ‌أَحْي‍‍َ‍ا‌ءٌ‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّهِمْ يُرْ‌زَ‍قُ‍‍ونَ
Farīna Bimā 'Ātāhumu Allāhu Min Fađlihi Wa Yastabshirūna Bial-Ladhīna Lam Yalĥaqū Bihim Min Khalfihim 'Allā Khawfun `Alayhim Wa Lā Hum Yaĥzanūna 003-170. Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki, onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. فَ‍‍رِح‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِمَ‍‍ا‌ ‌آتَاهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ ‌وَيَسْتَ‍‍بْ‍‍شِر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لَمْ يَلْحَ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ بِهِمْ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍لْفِهِمْ ‌أَلاَّ‌ خَ‍‍وْفٌ عَلَيْهِمْ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَحْزَنُونَ
Yastabshirūna Bini`matin Mina Allāhi Wa Fađlin Wa 'Anna Allāha Lā Yuđī`u 'Ajra Al-Mu'uminīna 003-171. Onlar, Allah'tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler. يَسْتَ‍‍بْ‍‍شِر‍ُ‍‌ونَ بِنِعْمَةٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَفَ‍‍ضْ‍‍لٍ‌ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُ‍‍ضِ‍‍ي‍‍عُ ‌أَجْ‍‍‍رَ‌الْمُؤْمِنِينَ
Al-Ladhīna Astajābū Lillāh Wa Ar-Rasūli Min Ba`di Mā 'Aşābahumu Al-Qarĥu ۚ Lilladhīna 'Aĥsanū Minhum Wa Attaqaw 'Ajrun `Ažīmun 003-172. Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve elçisinin çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اسْتَجَابُو‌الِلَّهِ ‌وَ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولِ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَهُمُ ‌الْ‍‍قَ‍‍رْحُ ۚ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَحْسَنُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَ‌اتَّ‍‍قَ‍‍وْ‌ا‌ ‌أَجْ‍‍رٌ‌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Al-Ladhīna Qāla Lahumu An-Nāsu 'Inna An-Nāsa Qad Jama`ū Lakumkhshawhum Fazādahum 'Īmānāan Wa Qālū Ĥasbunā Al-Lahu Wa Ni`ma Al-Wakīlu 003-173. Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ قَ‍‍الَ لَهُمُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌إِنَّ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ قَ‍‍دْ‌ جَمَعُو‌ا‌ لَكُمْ فَاخْ‍‍شَوْهُمْ فَزَ‌ا‌دَهُمْ ‌إِيمَانا‌ ً‌ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ حَسْبُنَا‌ ‌اللَّهُ ‌وَنِعْمَ ‌الْوَكِيلُ
nqalabū Bini`matin Mina Allāhi Wa Fađlin Lam Yamsas/hum Sū'un Wa Attaba`ū Riđwāna Allāhi Wa ۗ Allāhu Dhū Fađlin `Ažīmin 003-174. Bundan dolayı, kendilerine hiçbir kِtülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri dِndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. فَا‌نْ‍‍‍‍قَ‍‍لَبُو‌ا‌ بِنِعْمَةٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَفَ‍‍ضْ‍‍ل‍ٍ‌ لَمْ يَمْسَسْهُمْ س‍‍ُ‍و‌ء‌ٌ‌ ‌وَ‌اتَّبَعُو‌ا‌رِ‍‍ضْ‍‍و‍َ‍‌انَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌ذُ‌و‌ فَ‍‍ضْ‍‍لٍ عَ‍‍ظِ‍‍يمٍ
'Innamā Dhalikumu Ash-Shayţānu Yukhawwifu 'Awliyā'ahu Falā Takhāfūhum Wa Khāfūni 'In Kuntum Mu'uminīna 003-175. İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Benden korkun. إِنَّ‍‍مَا‌ ‌ذَلِكُمُ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ يُ‍‍خَ‍‍وِّفُ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءَهُ فَلاَ‌ تَ‍‍خَ‍‍افُوهُمْ ‌وَ‍خَ‍‍اف‍‍ُ‍ونِ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ مُؤْمِنِينَ
Wa Lā Yaĥzunka Al-Ladhīna Yusāri`ūna Fī Al-Kufri ۚ 'Innahum Lan Yađurrū Allaha Shay'āan ۗ Yurīdu Allāhu 'Allā Yaj`ala Lahum Ĥažžāan Al-'Ākhirati ۖ Wa Lahum `Adhābun `Ažīmun 003-176. Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. اünkü onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır. وَلاَ‌ يَحْزُ‌نْ‍‍كَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُسَا‌رِع‍‍ُ‍ونَ فِي ‌الْكُفْ‍‍ر‍ِ‍‌ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُمْ لَ‍‌‍نْ يَ‍‍ضُ‍‍رُّ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ًۗ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَلاَّ‌ يَ‍‍جْ‍‍عَلَ لَهُمْ حَ‍‍ظّ‍‍ا‌‌ ً‌ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۖ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
'Inna Al-Ladhīna Ashtaraw Al-Kufra Bil-'Īmāni Lan Yađurrū Allaha Shay'āan Wa Lahum `Adhābun 'Alīmun 003-177. Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap vardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اشْتَ‍رَ‌وُ‌ا‌ ‌الْكُفْ‍رَ‌ بِ‍الإِيم‍‍َ‍انِ لَ‍‌‍نْ يَ‍‍ضُ‍‍رُّ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Wa Lā Yaĥsabanna Al-Ladhīna Kafarū 'Annamā Numlī Lahum Khayrun Li'anfusihim ۚ 'Innamā Numlī Lahum Liyazdādū 'Ithmāan ۚ Wa Lahum `Adhābun Muhīnun 003-178. O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır. وَلاَ‌ يَحْسَبَ‍‍نَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌أَنَّ‍‍مَا‌ نُمْلِي لَهُمْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لِأَ‌نْ‍‍فُسِهِمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْ‌دَ‌ا‌دُ‌و‌ا‌ ‌إِثْما‌ ًۚ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ‌ مُهِينٌ
Mā Kāna Allāhu Liyadhara Al-Mu'uminīna `Alá Mā 'Antum `Alayhi Ĥattá Yamīza Al-Khabītha Mina Aţ-Ţayyibi ۗ Wa Mā Kāna Allāhu Liyuţli`akum `Alá Al-Ghaybi Wa Lakinna Allāha Yajtabī Min Rusulihi Man Yashā'u ۖ Fa'āminū Billāhi Wa Rusulihi ۚ Wa 'In Tu'uminū Wa Tattaqū Falakum 'Ajrun `Ažīmun 003-179. Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırt edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. ضyleyse siz de Allah'a ve elçisine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır. مَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ لِيَذَ‌‍رَ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ عَلَى‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ حَتَّى‌ يَم‍‍ِ‍ي‍‍زَ‌ ‌الْ‍‍خَ‍‍ب‍‍ِ‍ي‍‍ثَ مِنَ ‌ال‍‍طَّ‍‍يِّبِ ۗ ‌وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ لِيُ‍‍طْ‍‍لِعَكُمْ عَلَى‌ ‌الْ‍‍غَ‍‍يْ‍‍بِ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَ‍‍جْ‍‍تَبِي مِ‍‌‍نْ ‌رُسُلِ‍‍هِ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۖ فَآمِنُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تُؤْمِنُو‌ا‌ ‌وَتَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ فَلَكُمْ ‌أَجْ‍‍رٌ‌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Wa Lā Yaĥsabanna Al-Ladhīna Yabkhalūna Bimā 'Ātāhumu Allāhu Min Fađlihi Huwa Khayan Lahum ۖ Bal Huwa Sharrun Lahum ۖ Sayuţawwaqūna Mā Bakhilū Bihi Yawma Al-Qiyāmati ۗ Wa Lillāh Mīrāthu As-Samāwāti Wa Al-'Arđi Wa ۗ Allāhu Bimā Ta`malūna Khabīrun 003-180. Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Gِklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. وَلاَ‌ يَحْسَبَ‍‍نَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍بْ‍‍‍‍خَ‍‍ل‍‍ُ‍ونَ بِمَ‍‍ا‌ ‌آتَاهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ هُوَ‌ خَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ لَهُمْ ۖ بَلْ هُوَ‌ شَرّ‌ٌ‌ لَهُمْ ۖ سَيُ‍‍طَ‍‍وَّ‍‍قُ‍‍ونَ مَا‌ بَ‍‍خِ‍‍لُو‌ا‌ بِ‍‍هِ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۗ ‌وَلِلَّهِ مِيرَ‍‌اثُ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ خَ‍‍بِيرٌ
Laqad Sami`a Allāhu Qawla Al-Ladhīna Qālū 'Inna Allāha Faqīrun Wa Naĥnu 'Aghniyā'u ۘ Sanaktubu Mā Qālū Wa Qatlahumu Al-'Anbiyā'a Bighayri Ĥaqqin Wa Naqūlu Dhūqū `Adhāba Al-Ĥarīqi 003-181. Andolsun; "Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sِzlerini Allah işitmiştir. Onların bu sِzlerini ve peygamberleri haksız yere ِldürmelerini yazacağız ve: "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz. لَ‍قَ‍‍دْ‌ سَمِعَ ‌اللَّ‍‍هُ قَ‍‍وْلَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ فَ‍‍قِ‍‍ي‍‍ر‌ٌ‌ ‌وَنَحْنُ ‌أَ‍‍غْ‍‍نِي‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۘ سَنَكْتُبُ مَا‌ قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌وَ‍قَ‍‍تْلَهُمُ ‌الأَ‌نْ‍‍بِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حَ‍‍قٍّ‌ ‌وَنَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌ذُ‌وقُ‍‍و‌ا‌ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌الْحَ‍‍رِي‍‍قِ
Dhālika Bimā Qaddamat 'Aydīkum Wa 'Anna Allāha Laysa Bižallāmin Lil`abīdi 003-182. Bu, ellerinizin ِnden sunduklarıdır. Allah, gerçekten kullara zulmedici değildir. ذَلِكَ بِمَا‌ قَ‍‍دَّمَتْ ‌أَيْدِيكُمْ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَ‍‍يْ‍‍سَ بِ‍‍ظَ‍‍لاَّم‍ٍ‌ لِلْعَبِيدِ
Al-Ladhīna Qālū 'Inna Allāha `Ahida 'Ilaynā 'Allā Nu'umina Lirasūlin Ĥattá Ya'tiyanā Biqurbānin Ta'kuluhu An-Nāru ۗ Qul Qad Jā'akum Rusulun Min Qablī Bil-Bayyināti Wa Bial-Ladhī Qultum Falima Qataltumūhum 'In Kuntum Şādiqīna 003-183. "Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden ِnce nice elçiler, apaçık belgeler ve sِylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru idiyseniz, o halde onları ne diye ِldürdünüz?" الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَهِدَ‌ ‌إِلَيْنَ‍‍ا‌ ‌أَلاَّ‌ نُؤْمِنَ لِ‍رَس‍‍ُ‍ولٍ حَتَّى‌ يَأْتِيَنَا‌ بِ‍‍قُ‍‍رْب‍‍َ‍ان‌‍ٍ‌ تَأْكُلُهُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌رُ‌ ۗ قُ‍‍لْ قَ‍‍دْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌رُسُلٌ‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِي بِ‍الْبَيِّن‍‍َ‍اتِ ‌وَبِالَّذِي قُ‍‍لْتُمْ فَلِمَ قَ‍‍تَلْتُمُوهُمْ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ صَ‍‍ا‌دِقِ‍‍ينَ
Fa'in Kadhdhabūka Faqad Kudhdhiba Rusulun Min Qablika Jā'ū Bil-Bayyināti Wa Az-Zuburi Wa Al-Kitābi Al-Munīri 003-184. Eğer seni yalanlarlarsa, senden ِnce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır. فَإِ‌نْ كَذَّب‍‍ُ‍وكَ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ كُذِّبَ ‌رُسُلٌ‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكَ ج‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌و‌ا‌ بِ‍الْبَيِّن‍‍َ‍اتِ ‌وَ‌ال‍‍زُّبُ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌الْمُنِي‍‍رِ
Kullu Nafsin Dhā'iqatu Al-Mawti ۗ Wa 'Innamā Tuwaffawna 'Ujūrakum Yawma Al-Qiyāmati ۖ Faman Zuĥziĥa `Ani An-Nāri Wa 'Udkhila Al-Jannata Faqad Fāza ۗ Wa Mā Al-Ĥayāatu Ad-Dunyā 'Illā Matā`u Al-Ghurūri 003-185. Her nefis ِlümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ِdenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. كُلُّ نَفْس‌‍ٍ‌ ‌ذ‍َ‍‌ائِ‍‍قَ‍‍ةُ ‌الْمَ‍‍وْتِ ۗ ‌وَ‌إِنَّ‍‍مَا‌ تُوَفَّ‍‍وْنَ ‌أُجُو‌‍رَكُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۖ فَمَ‍‌‍نْ ‌زُحْزِحَ عَنِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌أُ‌دْ‍‍خِ‍‍لَ ‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةَ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ف‍‍َ‍ا‌زَ‌ ۗ ‌وَمَا‌ ‌الْحَي‍‍َ‍اةُ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ مَت‍‍َ‍اعُ ‌الْ‍‍غُ‍‍رُ‌و‌رِ
Latublawunna Fī 'Amwālikum Wa 'Anfusikum Wa Latasma`unna Mina Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Min Qablikum Wa Mina Al-Ladhīna 'Ashrakū 'Adhan Kathīrāan ۚ Wa 'In Taşbirū Wa Tattaqū Fa'inna Dhālika Min `Azmi Al-'Umūri 003-186. Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden ِnce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sِzler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. لَتُ‍‍بْ‍‍لَوُنَّ فِ‍‍ي ‌أَمْوَ‌الِكُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍فُسِكُمْ ‌وَلَتَسْمَعُ‍‍نَّ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ ‌وَمِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَشْ‍رَكُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ذ‌ى‌‌ ً‌ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ًۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تَ‍‍صْ‍‍بِرُ‌و‌ا‌ ‌وَتَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ فَإِنَّ ‌ذَلِكَ مِ‍‌‍نْ عَزْمِ ‌الأُمُو‌رِ
Wa 'Idh 'Akhadha Allāhu Mīthāqa Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Latubayyinunnahu Lilnnāsi Wa Lā Taktumūnahu Fanabadhūhu Warā'a Žuhūrihim Wa Ashtaraw Bihi Thamanāan Qalīlāan ۖ Fabi'sa Mā Yashtarūna 003-187. Hani kitap verilenlerden: "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye kesin sِz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kِtüdür. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‍خَ‍‍ذَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ مِيث‍‍َ‍اقَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ لَتُبَيِّنُ‍‍نَّ‍‍هُ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَلاَ‌ تَكْتُمُونَ‍‍هُ فَنَبَذ‍ُ‍‌وهُ ‌وَ‌ر‍َ‍‌ا‌ءَ‌ ظُ‍‍هُو‌رِهِمْ ‌وَ‌اشْتَ‍رَ‌وْ‌ا‌ بِ‍‍هِ ثَمَنا‌‌ ًقَ‍‍لِيلا‌‌ ًۖ فَبِئْسَ مَا‌ يَشْتَرُ‌ونَ
Lā Taĥsabanna Al-Ladhīna Yafraĥūna Bimā 'Ataw Wa Yuĥibbūna 'An Yuĥmadū Bimā Lam Yaf`alū Falā Taĥsabannahum Bimafāzatin Mina Al-`Adhābi ۖ Wa Lahum `Adhābun 'Alīmun 003-188. Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle ِvülmekten hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acı bir azap vardır. لاَ‌ تَحْسَبَ‍‍نَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَفْ‍رَح‍‍ُ‍ونَ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَتَو‌ا‌ ‌وَيُحِبّ‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌نْ يُحْمَدُ‌و‌ا‌ بِمَا‌ لَمْ يَفْعَلُو‌ا‌ فَلاَ‌ تَحْسَبَ‍‍نَّ‍‍هُمْ بِمَفَا‌زَةٍ‌ مِنَ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابِ ۖ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Wa Lillāh Mulku As-Samāwāti Wa Al-'Arđi Wa ۗ Allāhu `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 003-189. Gِklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, herşeye güç yetirendir. وَلِلَّهِ مُلْكُ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
'Inna Fī Khalqi As-Samāwāti Wa Al-'Arđi Wa Akhtilāfi Al-Layli Wa An-Nahāri La'āyātin Li'wlī Al-'Albābi 003-190. Şüphesiz gِklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. إِنَّ فِي خَ‍‍لْ‍‍قِ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌وَ‌اخْ‍‍تِلاَفِ ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ لَآي‍‍َ‍ات‍ٍ‌ لِأ‌ولِي ‌الأَلْبَابِ
Al-Ladhīna Yadhkurūna Allāha Qiyāmāan Wa Qu`ūdāan Wa `Alá Junūbihim Wa Yatafakkarūna Fī Khalqi As-Samāwāti Wa Al-'Arđi Rabbanā Mā Khalaqta Hādhā Bāţilāan Subĥānaka Faqinā `Adhāba An-Nāri 003-191. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve gِklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَذْكُر‍ُ‍‌ونَ ‌اللَّ‍‍هَ قِ‍‍يَاما‌ ً‌ ‌وَ‍قُ‍‍عُو‌د‌ا‌ ً‌ ‌وَعَلَى‌ جُنُوبِهِمْ ‌وَيَتَفَكَّر‍ُ‍‌ونَ فِي خَ‍‍لْ‍‍قِ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌‍رَبَّنَا‌ مَا‌ خَ‍‍لَ‍‍قْ‍‍تَ هَذَ‌ا‌ بَاطِ‍‍لا‌‌ ً‌ سُ‍‍بْ‍‍حَانَكَ فَ‍‍قِ‍‍نَا‌ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌ال‍‍نَّ‍‍ا‌رِ
Rabbanā 'Innaka Man Tudkhili An-Nāra Faqad 'Akhzaytahu ۖ Wa Mā Lilžžālimīna Min 'Anşārin 003-192. "Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌إِنَّ‍‍كَ مَ‍‌‍نْ تُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ‌أَ‍خْ‍‍زَيْتَ‍‍هُ ۖ ‌وَمَا‌ لِل‍‍ظَّ‍‍الِم‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‌نْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رٍ
Rabbanā 'Innanā Sami`nā Munādīāan Yunādī Lil'īmāni 'An 'Āminū Birabbikum Fa'āmannā ۚ Rabbanā Fāghfir Lanā Dhunūbanā Wa Kaffir `Annā Sayyi'ātinā Wa Tawaffanā Ma`a Al-'Abrāri 003-193. "Rabbimiz, biz: "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kِtülüklerimizi ِrt ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte ِldür." رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌إِنَّ‍‍نَا‌ سَمِعْنَا‌ مُنَا‌د‍ِ‍ي‍‍ا‌ ً‌ يُنَا‌دِي لِلإِيم‍‍َ‍انِ ‌أَ‌نْ ‌آمِنُو‌ا‌ بِ‍رَبِّكُمْ فَآمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ ۚ ‌‍رَبَّنَا‌ فَاغْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَنَا‌ ‌ذُنُوبَنَا‌ ‌وَكَفِّ‍‍رْ‌ عَ‍‍نَّ‍‍ا‌ سَيِّئ‍‍َ‍‍اتِنَا‌ ‌وَتَوَفَّنَا‌ مَعَ ‌الأَبْ‍‍‍رَ‌ا‌رِ
Rabbanā Wa 'Ātinā Mā Wa`adtanā `Alá Rusulika Wa Lā Tukhzinā Yawma Al-Qiyāmati ۗ 'Innaka Lā Tukhlifu Al-Mī`āda 003-194. "Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin." رَبَّنَا‌ ‌وَ‌آتِنَا‌ مَا‌ ‌وَعَ‍‍دْتَنَا‌ عَلَى‌ ‌رُسُلِكَ ‌وَلاَ‌ تُ‍‍خْ‍‍زِنَا‌ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۗ ‌إِنَّ‍‍كَ لاَ‌ تُ‍‍خْ‍‍لِفُ ‌الْمِيعَا‌دَ
Fāstajāba Lahum Rabbuhum 'Annī Lā 'Uđī`u `Amala `Āmilin Minkum Min Dhakarin 'Aw 'Unthá ۖ Ba`đukum Min Ba`đin ۖ Fa-Al-Ladhīna Hājarū Wa 'Ukhrijū Min Diyārihim Wa 'Ūdhū Fī Sabīlī Wa Qātalū Wa Qutilū La'ukaffiranna `Anhum Sayyi'ātihim Wa La'udkhilannahum Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Thawābāan Min `Indi Allāhi Wa ۗ Allāhu `Indahu Ĥusnu Ath-Thawābi 003-195. Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence gِrenlerin, çarpışıp ِldürülenlerin, mutlaka kِtülüklerini ِrteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır." فَاسْتَج‍‍َ‍ابَ لَهُمْ ‌‍رَبُّهُمْ ‌أَنِّ‍‍ي لاَ‌ ‌أُ‍ضِ‍‍ي‍‍عُ عَمَلَ عَامِلٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مِ‍‌‍نْ ‌ذَكَرٍ‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌أُ‌نْ‍‍ثَى‌ ۖ بَعْ‍‍ضُ‍‍كُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْ‍‍ضٍۖ فَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَاجَرُ‌و‌ا‌ ‌وَ‌أُ‍خْ‍‍رِجُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌دِيَا‌رِهِمْ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌و‌ذُ‌و‌ا‌ فِي سَبِيلِي ‌وَ‍قَ‍‍اتَلُو‌ا‌ ‌وَ‍قُ‍‍تِلُو‌ا‌ لَأُكَفِّ‍رَنَّ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ سَيِّئ‍‍َ‍‍اتِهِمْ ‌وَلَأُ‌دْ‍‍خِ‍‍لَ‍‍نَّ‍‍هُمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ ثَوَ‌ابا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَهُ حُسْنُ ‌ال‍‍ثَّوَ‌ابِ
Lā Yaghurrannaka Taqallubu Al-Ladhīna Kafarū Fī Al-Bilādi 003-196. İnkar edenlerin ülke ülke dِnüp-dolaşmaları seni aldatmasın. لاَ‌ يَ‍‍غُ‍رَّنَّ‍‍كَ تَ‍‍قَ‍‍لُّبُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ فِي ‌الْبِلاَ‌دِ
Matā`un Qalīlun Thumma Ma'wāhum Jahannamu ۚ Wa Bi'sa Al-Mihādu 003-197. (Bu) Az bir yarar(lanma)dır. Sonra bunların barınma yerleri cehennemdir. Ne kِtü bir yataktır o! مَت‍‍َ‍اع‌‍ٌقَ‍‍ل‍‍ِ‍ي‍‍ل‌‍ٌ‌ ثُ‍‍مَّ مَأْ‌وَ‌اهُمْ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ ۚ ‌وَبِئْسَ ‌الْمِهَا‌دُ
Lakini Al-Ladhīna Attaqaw Rabbahum Lahum Jannātun Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā Nuzulāan Min `Indi Allāhi ۗ Wa Mā `Inda Allāhi Khayrun Lil'abrāri 003-198. Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şِlen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın Katında olanlar daha hayırlıdır. لَكِنِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّ‍‍قَ‍‍وْ‌ا‌ ‌‍رَبَّهُمْ لَهُمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٌ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ نُزُلا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَمَا‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لِلأَبْ‍‍‍رَ‌ا‌رِ
Wa 'Inna Min 'Ahli Al-Kitābi Laman Yu'uminu Billāhi Wa Mā 'Unzila 'Ilaykum Wa Mā 'Unzila 'Ilayhim Khāshi`īna Lillāh Lā Yashtarūna Bi'āyāti Allāhi Thamanāan Qalīlāan ۗ 'Ūlā'ika Lahum 'Ajruhum `Inda Rabbihim ۗ 'Inna Allāha Sarī`u Al-Ĥisābi 003-199. Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gِsterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk gِrendir. وَ‌إِنَّ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لَمَ‍‌‍نْ يُؤْمِنُ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍زِلَ ‌إِلَيْكُمْ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍زِلَ ‌إِلَيْهِمْ خَ‍‍اشِع‍‍ِ‍ي‍‍نَ لِلَّهِ لاَ‌ يَشْتَر‍ُ‍‌ونَ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ثَمَنا‌‌ ًقَ‍‍لِيلاً‌ ۗ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ لَهُمْ ‌أَجْ‍‍رُهُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّهِمْ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍عُ ‌الْحِسَابِ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Aşbirū Wa Şābirū Wa biţū Wa Attaqū Allaha La`allakum Tufliĥūna 003-200. Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nِbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌اصْ‍‍بِرُ‌و‌ا‌ ‌وَ‍صَ‍‍ابِرُ‌و‌ا‌ ‌وَ‌‍رَ‌ابِ‍‍طُ‍‍و‌ا‌ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Next Sūrah